bugün

1- (Habibim!) De ki: “Sabahın/yaratıkların/cehennem vadisinin/cehennem kuyusunun/ Rabbine sığınırım;

2 (insanlar ve cinlerden) yaratmış olduğu tüm (şerli) şeylerin şerrinden;

3 (Karanlığı her şey üzerine çöküp) girdiği zaman, koyu karanlık gecenin şerrinden de/ tutulduğu zaman ayın şerrinden de/;

4 O (iplere attıkları) düğümler içerisine tükürükle üfleyen (büyücü) kadınların/üfleyen (büyücü) canların/ toplumların/ şerrinden de;

5 Bir de hased(inin gereğini yapıp onu belli) ettiği zaman, haset eden kişinin şerrinden de!” (Zira hasedini içinde gizleyenin zararı ancak kendisine dokunacağından, haset edilen kişinin bundan sığınması gerekmez.)

Birçok sahabiden rivayet edildiğine göre; Yahudilerden Lebid ibni A’sam isimli bir adam Rasülullaha (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in mübarek başının saçlarından ve tarak dişlerinden bir kısmını ele geçirerek, Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e sihir yaptı. Bu yüzden Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birkaç gün hastalandı. Derken Cibrîl (Aleyhisselam) gelerek ona: “Yahudilerden bir adam sana büyü yapmak için, bazı iplere düğümler atıp falan kuyu içerisine bıraktı!” dedi. Bunun üzerine Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ali (Radıyallâhu anh)ı gönderdi. O, kuyunun içindeki bir kayayı kaldırdığında, Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in tarağına takılan bazı saçlarını ve tarak dişlerini onun altında buldu ki, üzerlerine iğne ile onbir düğüm atılmıştı. Onları alıp Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e getirdiğinde, Cibrîl (Aleyhisselâm)da toplamı onbir ayet-i kerime olan bu iki süre-i celileyle geldi ve onları Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e okuyup üfledi. Böylece her bir ayeti okuduğunda bir düğüm çözülüyor ve Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hafiflik hissediyordu. Sonunda tüm düğümler çözülünce, Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bağlardan çözülmüş gibi rahatladı.

Felak süresinin tamamı.
1400 yıl önceki çomarın masal kitabından alıntılardır.
o, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı bitkiden çift çift bitirdik.
lokman/10
13 (Ey kafirler!) Sözünüzü gizleyin ya da onu açıklayın (,fark etmez)! Çünkü muhakkak O, göğüslerin sahip olduğu şeyi (; kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen bir) Alim’dir.

14 (Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi? (Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latif de, (bütün varlıkların görünen-görünmeyen tüm hallerinden haberdar olan) Habir de ancak O’dur!

ibni Abbas (Radıyallahu anhüma)dan rivayete göre; müşrikler Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in aleyhine gizli gizli konuşuyorlardı, Allah-u Te’âlâ da o sırları Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)`e haber verdikçe, o bu haberleri onların yüzüne vuruyordu, bu da onları çok şaşırtıyordu. Buna karşı bir tedbir olarak aralarında: “Bir daha sesli konuşmayın ki, Muhammed’in Rabbi duyup ona haber veremesin!” diye anlaştılar. Bunun üzerine bu ayet-i celileler nazil oldu.

Mülk süresi 13 ve 14'üncü ayetler.
"Eğer Allahü teâlâ insanları küfür ve günahlarından ötürü dünyada cezalandıracak olsaydı, yer üzerinde tek canlı kalmazdı."

(Nahl/61)
(Ömrü inkar ve isyanla geçerek cehennemi boylayan kişi mi) yoksa kendisi ahiret(in azap ve meşakkatlerin)den sakınmakta ve Rabbinin rahmetini ummaktayken, gece saatlerinde (namaz kılan) secde eden ve kıyamda duran biri olarak itaat (ve ibadet vazifelerini îfa) edici (olduğu için, sonsuz cenneti kazanan) kimse mi (dünya ve ahiret bakımından daha iyi konumdadır)? (Habibim! ilim ve amelin şerefini açıklamak üzere) De ki: “O (islâm’ı) bilmekte ol(up, ona göre yaşay)an kimselerle, o (hakkı) bilmeyen (bu yüzden de cahilce davranan ve sapıklık içerisinde bocalayıp kalan) kişiler eşit olabilir mi (hiç)?” (Bunca açıklanan nasihatler den) ancak (karışık fikirlerden arınmış) halis akıllara sahip kimseler iyice öğütlenir! (Müşriklerde ise böyle bir akıl ne arar!)
Ayetteki, methiye, bu vasıflara sahip tüm müminlere şamilse de, Ebu Bekir, Ömer, Osman, ibni Mes`ûd, Ammar ve Selman (Radıyallahu anhüm) gibi özel zatlar hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir.

Zümer süresi 9'uncu ayet.
Insanlardan oylesi vardir ki: "Rabbimiz, bize dunyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur.
(Bakara Suresi/200)
Ya da (kafirlerin amelleri, Hakk’ın nurundan yoksun olması yönünden) çok derin bir denizdeki üst üste binen karanlıklar gibidir; (denizin) kendisini bir dalga kaplamaktadır ki; üzerinden başka bir dalga, onun üzerinden de (yıldızları örtecek derecede koyu) bir bulut (denizi tümüyle bürümektedir)! (işte bu bulutun, üst üste ve peş peşe gelen dalgaların ve denizin karanlıkları,) pek yoğun karanlıklar(dır) ki, onların bazısı diğer bir kısmın üstündedir! (Bu karanlıklara tutulan kişi,) elini (gözünün önüne) çıkardığı zaman onu görmeye yakın (bile) olamaz. Her kim ki Allâh (onun nuru seçmediğini bildiği için) ona nur vermemiştir, artık onun için hiçbir nur (ve hidayetten hiçbir nasip) yoktur. (işte kafirde bulunan inanç, söz ve amelle ilgili karanlıklar da onu, gözü önünde bulunan hakkı anlamaz ve hidayeti görmez bir hale getirir.)

Rivayete göre bu ayet-i kerîme, cahiliyet döneminde gerçek din arayışına giren ve ruhbanlığa soyunan, islam geldiğinde ise inadına inkar eden Utbe ibni Rabi'a hakkında inmiştir. Ama hükmü bütün kafirler hakkında geçerlidir. Ayette zikredilen karanlıklar hakkında Übeyy ibni Ka`b (Radıyallahu anh) şöyle demiştir: “imansız kişi devamlı surette beş karanlık içerisinde dönüp durmaktadır; konuştuğu şirk sözleri bir karanlık, yaptığı kötü işler başka bir karanlık, gireceği mezar daha karanlık, çıkacağı mahşer zifiri karanlık, son durağı olan cehennem ise karanlıklar merkezidir.”

Nur süresi 40'ıncı ayet.
Habibim!) O halde sen şu gerçeği bil ki; Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur! Bir de sen hem kendi günahın için, hem de inanan erkeklerle inanan kadınlar için bağışlanma talebinde bulun! Allah (dünyada) dönüp dolaştığınız yeri de, (ahirette) ikamet yerinizi de bilmektedir.
Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) günahsız bir insan olduğu için, buradaki istiğfar emri, kendisine gereken tevazu, boyun kırıklığı ve kusur itirafından kinaye olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)`in her an, bulunduğu makamdan daha üst bir makama çıkışı söz konusu olduğundan, kendi nazarında bir önceki makam, yükseldiği makama nispeten istiğfar edilecek bir durum arz edebilir. Bir de evlayı terk etmesi yüce makamına nispetle günah sayılabilir. Bu yüzden zatı alilerinin her gün yüz kere istiğfarda bulunduğu rivayet edilmiştir.

Muhammed süresi 19'uncu ayet.
Hamd âlemlerin rabbi rahman rahim olan Allah'in adıyla.

Dayan, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir ve adamakıllı inanmayanlar, sakın senin gayretini hafifletip gevşetmesin.

Rum süresi-60
43 Muhakkak ki cehennem, elbette onların topluca vaad olundukları yerleridir.

44 Ona ait yedi kapı/yedi tabaka/ vardır; her bir kapı(dan girmek)/her bir tabaka(da yerleşmek)/ için o (şeytana uyan azgı)nlar arasından ayrılmış bir kısım vardır.”

Dolayısıyla günahkâr müminlerin, Yahudi, Hristiyan, Sabie, Mecusi, müşrik ve münafıkların giriş kapıları farklı olacağı gibi, Haviye, Sakar, Sa`ir, Cahim, Leza, Hutame ve Cehennem gibi yerleşecekleri tabakaları da ayrı olacaktır.

Hicr süresi 43-44'üncü ayetler.
ey iman edenler, allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olun. bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. allah'tan korkun. şüphesiz allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

maide/8.
azhap 50 der kaçarım. tanrı sözünün kutsiyeti beni hüzünlendirir, anlatamam. azhap 50 benim içinde adeta bir rehberdir.
Artık siz gücünüz yettiği nispette Allah’tan hakkıyla sakının, (O’nun öğütlerini kabul kulağıyla) dinleyin, (emir ve yasaklarına) itaat edin ve (size verdiği rızıklardan bir kısmını,) nefisleriniz için (mal ve evlattan) daha hayırlı olan bir şekilde (O’nun emrettiği yerlere) infakta bulunun! Her kim nefsinin cimrilik hırsından korunur (da, Allah yolunda infaka muvaffakkılınır)sa, işte ancak onlar, felah (ve kurtuluş)a erenlerin ta kendileridir!

Sa’id ibni Cübeyr (Radıyallahu anh)`dan rivayet edildiğine göre; “Allah’tan hakkıyla sakının!” (al-i imrân: 102) ayet-i kerimesi nazil olunca, sahabe-i kiram ayakları şişinceye ve alınları yara oluncaya kadar ibadete başladılar. Sonra Allah-u Te’ala Müslümanlara bir kolaylık olmak üzere bu ayet-i celileyi indirerek, birinci ayet-i celilenin hükmünü neshetti ve müminlerin, güçlerinin yetmeyeceği şeylerle mükellef kılınmayacağını beyan etti. Gerçi burada bir nesh bulunmadığını, ancak bu ayet-i kerimenin, bir önceki ayet-i celiledeki icmalin tafsili (; kısa ve kapalı ifadenin açıklaması) olduğunu söyleyenler de vardır.

Tağabün 16'ıncı ayet.
ey peygamber! mü’minleri savaşa teşvik et. eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.

enfal 65

cihat tam da böyle başladı. adamlar savaşmak istemiyor peygamber onları savaşmaya zorluyor. hiç ayet kırpıyor demeyin ayet müşriklerle savaşmak için geri duran medinedekilere geliyor ve muhammed illa da savaşın kan dökün diye onları zorluyor.
Melekler, özellikle de Ruh(u’l-Kudüs diye adlandırılan Cibril (Aleyhisselam)), miktarı ellibin sene olan bir günde O’n(un emir ve hükümlerinin iniş yeri olan Arş)a yükselir!
Demek oluyor ki; sizin birinizin, dünya seneleri hesabıyla elli bin senede kat edeceği mesafeyi melek bir anda aşar. işte mahşer günü de bu kadar uzun sürecektir, kafirler de o gün istedikleri azabı görecektir. Ama bu süre, müminlere dünyada kıldıkları bir farz namaz kadar kısa gelecektir.

Mearic süresi 4'üncü ayet.
"(Rasulüm) Onların (inkarcıların) lafları seni üzmesin.
Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor."

(Kuran; 10/65)
Sizden önceki o kimselerin; Nuh kavminin, ad’ın, Semud’un ve onlardan sonraki o (kafir) kişilerin önemli haberi size gelmedi mi ki (çoklukların dan dolayı) onları(n sayısını) Allah’tan başkası bilmemekteydi? Rasulleri onlara pek açık mucizeler getirmiş, onlarsa ellerini kendi ağızlarına/ o (kendilerine vaaz yapa)nların ağızlarına/ çevirmişler de: “Şüphesiz ki biz sizin kendisiyle gönderilmiş olduğunuz o (iman ve tevhidi emreden) şeyi inkar ettik! Gerçekten de biz, sizin bizi kendisine davet etmekte olduğunuz o şey(in gerçekliğin)den, elbette (huzurumuzu bozacak derecede) endişelendirici pek büyük bir şüphe içerisindeyiz!”demişlerdi.

Ayet-i celilede geçen: “Ellerini ağızlarına çevirdiler.” kavl-i şerifi birkaç şekilde tefsir edilmiştir:
a) “Peygamberlerin getirdiği dine karşı öfkelerinden ellerini ısırdılar."
b) "Şaşkınlık ya da alay gayesiyle ellerini ağızlarının üzerine kapattılar"
c) "Biz kafirlikte ısrar niyetindeyiz Dolayısıyla çok konuşmanız birşey sağlamayacaktır. Artık susun!" dercesine parmaklarıyla ağızlarına işaret ettiler.
d) "Ellerini peygamberlerin ağızlarına kapatarak onları susturmaya çalıştılar."

ibrahim süresi 9'uncu ayet.
Araf 42. iman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.
Onlara de ki: Allah ile, âyetleri ve peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? Özür beyan etmeyin Çünkü iman ettikten sonra, inkâr ettiniz " (Tevbe, 65-66) 
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar.(Mu'minun 23/5)
(Habibim!) De ki: “Ben sizi (azapla korkutuyorsam, gelişigüzel bir tehditle değil,) ancak vahiy (olan Kur’an) ile korkutmaktayım! Ama o (hakka karşı) sağır (olan)lar korkutuldukları zaman çağrıyı duy maz(dan gelirler).”

(Enbiya 45)
Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.(yusuf 92)
Ey iman etmiş olan kimseler! Allah ve Rasülünün (emir ve yasaklarını çiğneyerek, onların) önüne geçmeyin ve (yapacağınız yahut terk edeceğiniz her hangi bir konuda) Allah(a karşı muhalif bir tavır takınmak)tan hakkıyla sakının! Şüphesiz ki Allah, (sözleriniz dahil tüm işitilebilen şeyleri hakkıyla duyan bir) Semi’dir; (işleriniz dahil bütün malumatı çok iyi bilen bir) Alim’dir.

Bu ayet-i kerime, bayram namazı kılınmadan önce kurban kesen, ya da Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oruca başlamadan önce şüpheli günde oruç tutan kimseler hakkında inerek, onları herhangi bir amele Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)den önce başlamaktan nehyetmekteyse de, genel manada: “Kur’an’a ve sünnete uymayan hiçbir şey yapmayın.” diye anlaşılmalıdır. Ayrıca burada, Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in ve halifelerinin yanında bulunanlara, bir zaruret yokken onların önünde yürümemeleri, onlardan önce yemeye başlamamaları ve bir soru karşısında söze atılmamaları gibi konularda edep talimi hedeflenmiştir.

Hucurat süresi 1' inci ayet.
(Habibim! Amcan Ebu Talib’in iman etmesini çok istemektesin, ama) gerçekten de sen sevdiğin bir kimseyi (imana ulaştıracak bir şekilde) hidayet edemezsin; lakin Allah dilediğini hidayete erdir(erek islam`a girdir)ir. Zaten hidayete erenleri(n kimler olacağını, kimlerin doğru yolu bulma gayretine gireceklerini ve buna ehil olduklarını) hakkıyla bilen de ancak O’dur!

Kasas süresi 56'ncı ayet.