bugün

keder, sevinç ve yakan soğan göstergesi.
gözden süzülen damlacık.
ya cok uzuncten yada cok sevıncten meydana gelen, gozlerden akan su damlası.
Erkek gücünün, kadin gücü karsisinda bozguna
ugratilmasina yarayan hidrolik güç birimi.
Gözlerinden aktığı kişiyi haklı ve acınası bir hale sokar. Bazıları bunu soğanla karşı karşıya gelme dışında çok nadir salgılayabilir, belki hiç salgılamaz.
Burun direği sızlamasını mütakip gozlerden akan tuzlu su... Bende en çok iz bırakanı ağlayan çocuk posterindeki o tek damla gözyaşıdır. O çocuk niye ağlıyor diye çok düşünmüşlüğüm vardır.
charles dickens büyük umutlar kitabında gözyaşı için şu cümleyi kurmuş:
"bu dünyada hiçbirimiz gözyaşlarımızdan utanmamalıyız çünkü katı kalplerimizi çölleştiren kumların üzerine dökülen yağmur gibidir gözyaşı".
martin eden'in başı çekmesi gerektiği listedir. başından sonuna kadar gözyaşı bezlerinin salgılamaya can attığı gözyaşlarını kitabın sonunda müthiş bir huzurla bırakırsınız.
üzüntüden döküldüğü zaman durduramadığımız, sevinçten geldiği zaman kahkahalarla karışan h2o ve nacl karışımıdır.
gözlerimde bir nem
anlamadım neden?
ağlıyormuyum yoksa?
gözlerimden akan gözyaşımı yoksa?
bunu yapmamalıyım
istemezdi gözlerimin ıslanmasını
yapmamalıyım
onun hatırası için yapmamalıyım
sevgilim üzülme ağlamayacağım

(bkz: kıvırcık salata)
iyileşebilmesi için fazlalığın dışarı atılması gerekiyordu. Hippokrates, bu olayı tanımlamak için, "temizlenmek" anlamına gelen "katarsis" kelimesini kullanmıştı. Sümük birikimi olmasa bile, ağlamak yararlıydı. Ne de olsa sürekli gözyaşı üretiliyor ve bunların dar kafatasından dışarı atılması gerekiyordu. Bu düşünce, Avrupa'da geçerliliğini Rönesans dönemine kadar korudu. Bu başarının nedeni, tezin insan fizyolojisiyle uyumlu olmasıydı: Ağlamak da kusmak, dışkı ve idrar atımı gibi işliyordu. Dolayısıyla, neden o da istenmeyen atıkları vücuttan uzaklaştırıyor olmasın? Gerçi gözyaşı diğerleri gibi kötü kokmuyordu, hem zaten duygular kötü kokamazdı ki...
bir tür rahatlama eylemidir. içinde olan sevinç veya hüzün yakarıslarını acıga vurma egilimidir.
gözden yanaklara doğru akan sıvı.
Dilin, duygunun ve gönülün el ele, yüz yüze birleştiği, iç içe girdiği andır.
soğan doğrarken de akar. aksın diye soğan doğrayan psikopatlar da tanıyorum, çünkü müthiş bir rahatlık veriyor insana...
abı- ı çeşm . osmanlıca
gözden akan sıvıdır. ancak göze toz kaçması ya da soğan doğrama vb durumlarda akan göz yaşıyla duygulandığımız anda akan göz yaşının kimyasal yapıları farklıdır. 2. durumdaki göz yaşı daha çok protein içermektedir.
Hattat biliyorsun değil mi, göz yaşından daha fazla hiçbir şey temizleyici ve arıtıcı değildir. *
bugünlerde üzerime yağan, nefes alamamaktan boğulduğum, ıslaklığın ağırlığını kaldıramadığım, dursun demeye bile utandığım duygu damlacıkları..

(bkz: sen ağlama)
vücut sıvısı.son iki gündür akıttıklarımın geçmişte akıttıklarımın hepsine eşit olduğunu farkedip buruk bir şekilde gülümserken hala dudaklarıma süzülmeye devam eden damlacıklar.anlatılamayanların acısını dışarı çıkarma çabasının mahsülleri.
sen hiç hayattaki herşeyin olan halen seninken,ona dokunamamak nedir bilir misin?
yürekten damıtıp, gözden akıttığımızdır. aceleci bir utançla kaçtığımız köşelerde cepte unutulmuş buruşuk kağıt peçetelere sileriz titreyen ellerle. herşey yolundaymış gibi devam ederiz yarım kalana. bazen içe akıtır, bir delilik anında yıkarız barajın duvarlarını, sakınımsız. yüreğin öldüğü, gözyaşının kuruyupta bizden ferahlatıcılığını esirgediği an, toprağın susuz kalıp kuruduğunu gören bir çiftçi gibi,"bana gözyaşlarımı bağışla" duasını ederiz tanrı' ya.
asalettir...
duygu suyudur.bazen insanın içine akan...
hayatin en saf, en gercek, en yalansiz hali.
selim sesler' in " oğlan bizim kız bizim" albümündeki jeneriklik parça.
kalbi kırık ergenlerin sivilce ilacıdır. zamanla sivilceden de gözyaşından da eser kalmaz.