bugün

aşkı öldürmekten öte nötr bir seviyeye çeker bence insan zamanla karşısındaki insana alışır ve bu aşktan arkadaşlık, bağlılık, dostluk doğar. he tekrar o eski heyecanlar hissedilir mi bilmem, insan genelde bir şeylerin değerini kaybetmeden anlayamaz.
aynı ortamın, evin, odanın aynı iki insanın olması gibi birçok ilki barındıracağından dolayı aşkı öldürmez, daha çok heyecan katar. karşındaki insanın bilmediğin birçok özelliğini muhtemelen o zaman farkedeceksin. zamanla nötr olunur mu bilinmez....
Evet öldürür bence. Zamanla olur tabi.

Bir süre heyecan, tutku devam eder. işte çiçekle gelmeler belki, ya da beraber yemek yapmalar...

Ama kavga ettikçe, anlaşmazlıklar oldukça aşk da sönecektir.

Bilmeden konuşmak kolay tabi ama ilişkide bile zamanla azalıyor her şey, evliliğin ne farkı var?

Aynı evde yaşamak güzel toplum baskısı olmasa.
Lütfen öldürmesin çünkü.
benim elime geçsin çoğaltır hayrat açarım.

aşkitonla mutfakta seks ay pardon yemek yapmak neden aşkı öldürdsün? ha beceremeyen olursa onda başka şeylerde ölüyor ehehehehe.
evlilik aşkı öldürür derler bence öldürmez öldürse o evlilik zaten yürümez. evlendiğinizde birbirinize alışırsınız artık başka bi boyuta gecersiniz, birbirinizi daha iyi tanırsınız buda ilişkinizi daha farklı bi psikolojiye sokar ama birbirinizden ayrı bi süre kalsanız deli gibi özlersiniz, ararsınız eğer aşık olarak evlendiyseniz o aşkı bi ömür içinizde yaşarsınız...
rutinleşen her şey heyecanını kaybetmeye mahkumdur.

tanım: cevabı evet olan soru.
öldürmez. her şeyi bitirmeye alışmış yeni nesil aşkı da bitirmekten korkar olmuş.
korkmayın, evlenin.
aşkı öldürür mü bilemem ama aşkın kimyasını bozduğu bir gerçek. Zira henüz evlenmedim ama sağolsun sevdicegim 9 kere (evet saydim) evlenme teklifi edip sonra kendi kendine tribe girip vazgeçti. sonra yine geldi yine aynısı falan.
Bence öldürmez.
Hem aşk hiç bitmez tabii ki eğer gerçek aşksa.
Sahte aşklar her yerde var.
Sahte aşıklar evleniyorlar sonra ayrılıyorlar noldu aşk bitti.
basit bir sorudur. sadakat ve vefa varsa aşk da ölmez diyerek cevaplanır. açık ve net.
burada çok önemli bir nokta var. her durumda sağlanması beklenmese de sağlanırsa aşk mezara kadar bitmez.

öncelikle çiftlerin mizacı çok önemli. birisi (genellikle erkeğin olması daha iyi.) akıl,mantık,sağduyu, dikkat vs. gibi mental kavramlara önem veren, çiftin geleceğinden bu manada sorumlu bir birey olmalı. yani akıllı, temkinli ve sakin.

diğer birey ise eğlence,çılgınlık,dans,parti vs. gibi renkli olan her şeyi çok seven, çılgın ruhlu bir birey olmalı.

buradan sonrası çok basit, yeri geldiğinde erkek kadına uyup çıldırır ise ve yine yeri geldiğinde kadın da erkeğe uyup sakinleşir,akıllanır ise aşk zamanla azalmayı bırak artacaktır bile.
görsel
en yakın ailenize bakarak anlaşılabilecek soru.

anne evlilik aşkı ölürür mü?
evlilikten önce uzun süreli ilişkilerin sonucunda bile bir şeylerin ilk zaman ki gibi olmadığı kesin.
Herşeyi evlilikten önce yaşarsınız, Sonra da evlilik aşkı öldürür dersiniz.
Kutsalları istemeyen düzen, evliliğin kutsaliyetini yok etmek için böyle bir yalan bulmuştur. Tezgaha gelmemek lazım. Aşk, evlilik ile taçlandırılır
6 ay sonra burayı editleyerek cevaplayacağım bir soru.
Evet, beklemede kalın.
Üstat Ahmet Haşim bu konuya şu sözleriyle değiniyor:
Aşk yabani bir hayvandır!

Ahmet Haşim soruyor: Kahramanı zevce (eş-karı) ve konusu evlilik olan hikâyeden daha tatsız ne olabilir?
Sorunun bu kuruluş şekline bakınca Büyük Üstat’ın yanıtını tahmin etmek hiç de zor değil elbette.
Başvurduğum kaynakların hiçbirinde Ahmet Haşim’in özel hayatıyla ilgili bir bilgiye rastlayamadım. ‘Hiç evlendi mi, kaç kere aşık oldu?’ gibi ‘esas’ bilgiler ne yazık ki ansiklopedilerin ilgi alanı dışında kalıyor.

Ah o zavallılar...
Bu konuda bir öngörüde bulunmadan önce sizi Haşim’in "Hemen her sabah" başlıklı yazısını okumaya davet ediyorum:
"Aşkın zedelediği bin türlü talihsizler içinde en çok bu hiçe giden kurbanlara (Haşim burada aşk yüzünden intihar edenleri kastediyor) acımalı. Zira bu zavallılar bilmiyorlar ki, birbiriyle evlenmemesi lazım gelenler varsa onlar da yalnız sevişenlerdir. Üstadım Gourmont’un dediği gibi aşk ile evliliği karıştırmamalı. Aşk yabani bir hayvandır. Kanunlar dışında, isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece, karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanapelerini alt üst eder. ibadethanelerde her gün lanetlenen aşktır. Hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silahlandırır. Halbuki evlilik, bir şehir müessesesi, bir emniyet tertibatıdır. At cambazhanelerinde musiki çalan ve fokstrot oynayan, dişi sökülmüş, tırnakları eyelenmiş zararsız arslan, orman canavarına göre ne ise, aşka kıyasla evlilik odur.
"Aşk geçici, evlilik ise daimidir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür.
"En eski edebiyattan en yenisine kadar, her dilde, şiirin konusu zevce değil sevgilidir. Hayaller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı zevce ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?"

Aşk, evrim geçirir (mi?)
Üstadın yazısı burada sona eriyor. Bu anlatıya bakınca Haşim’in yaşamı boyunca hiç evlenmemiş olduğunu tahmin ediyorum. Kimbilir, belki de yanılıyorumdur. O da böyle düşünen birçok kişi gibi, kendi düşüncelerini yadsıma pahasına evlenmiş olabilir.
Bu yazıda beni düşündüren iki husus var: Birincisi "Aşk değişmeyince ölür" önermesi.
Yazıdan çıkarabildiğim kadarıyla Haşim burada ‘aşk’ derken eylemi değil, özneyi kastediyor olmalı.
Bu yönde yazılmış bir Azeri şiir de biliyorum. Şiralizade isimli Azeri şair yazmış... Hafızam beni yanıltıyor olabilir ama şöyleydi diye hatırlıyorum:
Sevgili özü bir tane olur / Ama adları farklı olur / Selamın aleyküm / Senin adın neca olur?
Haşim’e de, Şiralizade’ye de katılamıyorum. Bence değişmesi gereken şey aşkın öznesi değil. O, istenildiği kadar sıklıkla değişemez zaten diye düşünüyorum. Ama aşk eylemi, kendi gelişme süreci içinde değişik aşamalardan geçebilir, ayakta kalabilir diye inanıyorum.
ikinci konu şu: Aşık, her anını aşık olduğu insanla geçirmek ister. Epeyce bir yüzyıldır da bunun yolu evlilik olarak görülüyor. Şimdi bir an için düşünelim: Bir kadına aşık oluyorsunuz, o da size aşık ve evlenmek istiyor. Ona evliliğin aşkı öldürdüğünü nasıl anlatabilirsiniz? Onu kaybetmeyi göze alarak bunu yapabilir misiniz?

http://www.milliyet.com.t.../11/04/yazar/myilmaz.html
bu kadar umutsuzlanmayın oğlum, naptınız.

aşkı öldüren birkaç şey varsa, en önemlilerinden biri evlilik hazırlıklarıdır. evlilik aşkı öldürürse, evlilik kararının ayyuka çıkmasından evliliğe kadar olan o sıkıntılı dönemde öldürür.

iki tarafın da varsa çirkef tarafları, lüks düşkünlüğü, diğer arkadaşlarını ne kadar kıskandığı, karşı tarafın ailesine sevgi saygısı, anlayışlılık ve olgunluk seviyesi bu hazırlık aylarında tam olarak ortaya çıkar.

bütün bu defacto testlerden iki taraf da geçebilirse aşk maşk ölmez, en iyi arkadaşınızla sonuna kadar hayatın tadını çıkarırsınız.
alttan şelale gibi aşıklar geldiği sürece gündemden asla düşmeyecek, -sorudan da öte- "kaygı" cümlesidir.
kaygılanmamak gerek. zira öldürmediği gibi aksine evliliği başlatandır aşk. misyonunu tamamlar-tamamlamaz ardına bile bakmadan çeker gider. tıpkı rakı bardağına koyulan buz gibi. bi süre sonra göremezsiniz.
Kim demiş mk. onun neden öldürsün evlilik uydurma bunlar uydurmaaa.
öldürür,evlenmeyin.
Öldürmez efenim, yani öldürmediğini umuyorum, öldürmüyordur değil mi?
Her katil suçu başkasına atmaz mı?
öldürür ama yaş 70-80'e dayanınca çevrende o kişiden başka kimse kalmayacaktır işte o zaman gerçek aşkı buldum diyebilirsin benim kendi fikrim böyle en azından.