bugün

On dokuzuncu yüzyıl fotoğraflarında insanlar yüzlerini neden ekşitirler? Yeni evlenmiş çiftler sanki henüz ağır iş cezasına çarptırılmış gibidir. Amerikalı yazar Mark Twain ifadelerini şöyle açıklıyor:

“Fotoğraf çok kıymetli bir vesikadır ve yakalanıp sonsuza kadar kalan, ağırbaşlılıktan aptallığa götüren aptalca bir gülüşten daha aşağılayıcı birşey olamaz.”

Twain bu görüşünde yalnız değildi. Gittikçe revaçtan düşen ananevi bir görüş olan gülümsemenin insansı salak gösterdiği görüşünü destekliyordu. Atlantik şehirleri bilgini Nicholas Jeeves:

Tarzın ahmaklığına inanan tek insan Twain değildi. Geçmişe, portre ressamlığına bakın -mirasla gelen geleneksel fotoğrafçılık- çok nadiren sırıtan birilerini görürsünüz. Bu aslında Jeeves’in bahsi. “Avrupa’da 17. yüzyıldan itibaren” diye başlayarak “oldukça yerleşmiş bir gerçek vardır ki o da hayatta ve sanat eserlerinde genişçe gülümseyen insanlar hep fakirler, bayağı insanlar, sarhoşlar, saflar ve eğlendiriciler olmuşlardır.”

Gerçekten de, sadece orta sınıfın gülüşlerini değil, ahlak kurallarını da aştılar. 1703’te, bir Fransız yazar şöyle hayıflanır “üst dudağını çok yukarı kaldıranlar… neredeyse bütün dişleri gözüküyor.” Ve bu saygısızlıkla kalmayarak, soruyor: Niye yapıyoruz ki zaten? Ne de olsa, “Bu dudaklar, onları gizleyelim diye verildi.”

Portreler bir nevi soyluların profil fotoğraflarıydı. Bir ideali temsil ederdi. Bir kişinin çehresini ve duruşunu korumak için bir yöntemdi. Jeeves şöyle ifade ediyor: “Bir anı yakalama (portre ressamlığı ile) hırsı değil, manevi bir katiyet.” Kişiler asla resimlerindeki gibi gözükmediler, fakat portreleri göründükleri gibiydi. Portrelerin kalıcılığı vardı ve kalıcı bir pot kırmak istemezdiniz.
o zamanlar su siralar takilan maskeler moda degilmis demek ki. her sey daha gercekmis.
çünkü o zamanlarda ak parti iktidarda değildi.

çok yaşa uzun adam.
fotoğraf makinesine baktıklarında bu alet nasıl oluyor da fotoğraf basıyor diye mantığını algılamaya çalıştıklarından olsa gerek. her bakış olabildiğine ürkek, bir o kadar da meraklı. yeni nesil düşünmüyorum öyleyse gülümseyeyim modunda, nerede kaldı o eskilerin anlamlı bakışları...
(bkz: Bu kadar gülecek ne vardı)
saygınlık, ciddiyet vs gibi kavramlar dışında, bana biraz teknik sıkıntıların da etkisi varmış gibi geliyor. yani fotoğraf çekmek o dönemlerde uzun süren bir işti. bir kare bile uzun zamanlar alabiliyordu. bu da fotoğraf çektirecek kişinin bekleme süresini uzatıyordu elbet. ayrıca eski makineler o bir anlık gülümseme anını yakalayabilecek kadar donanımlı değil. yani kişi gülümser halde ve üstelik onu hiç bozmadan dakikalarca bekleyemezdi. sonuç olarak sadece psikolojik değil, teknik sebeplerden ötürü de insanlar gülmezdi.
Hayatı çok ciddiye aldıklarının bir göstergesidir.
erdoğan yokken millet gaz lambası yakıyordu. işte bu yüzden.
görsel
o vakitler fotoğraf ciddi bir işti. şimdiki gibi 1 dakkada 120 resim çekemiyordun.
bundan 15 yıl öncesine kadar film banyo yaptırıyorken, bu gün saatlik fotoroman hazırlıyoruz.
eskiler belki daha mutsuzdu da ondan bilemeyiz. ama hz. ömerin bir sözü var : çok gülenin heybeti azalır. şabalak gibi her şeye gülmenin anlamı yok. ayrıca bir şeye katılıyorum gülerken 32 dişi göstermek bence güzel değil.
gülerek fotoğrafı bok etmemek için.
görsel
na işte gülmeyen selfieci yapmışlar.