bugün

toplu taşıma araçlarını top'lu taşıma aracı olarak algılayan ve içerisinde topluk eylemi yapan topiklerdir.
şerrefsizim bir arkadasimin başına geldi böyle bir olay. *
arkadaşım eşcinsel olmamasına rağmen uzun saçlı şapka mapka takan acayip bi herifti. bir gün otobüste muavinle münakaşaya girdi, muavin de buna "ne lan o saçlar öyle karı gibi" dedi. akabinde kavgalar, gürültüler. *
ha, muavin daha kapıdan girerken "hooop birader, sen erkeklerden hoşlanıyosun, seni otobüse alamayız" derse o zaman hak veririm. ama her burnu kanayan eşcinsel de "ben eşcinselim ondan burnum kanıyor" demesin. lütfen.
çok yanlıştır. adı üstünde toplu taşıma aracıdır.**
mekan betimlemeleri değil de erkek betimlemelerinin pek çok olduğu tespit.

(bkz: zenci nicki ni aratan başlıklar)
şofore paso yerine götünü gösterirsen atarlar elbet. ha pasoyu göt cebime koymuştum diyorsan daha farklı tartışabiliriz. *
yatmadan önce 100 fırça darbesi tadında entryler giren, sözlüğümüzün eşcinsel yazarının anılarıyla açıyoruz sohbetimizi. kendi yetmemiş gibi, serkan larla ibrahim lerle muhatap olmamıza neden olan bir olaydır.
alternatif bir facebook grubu. ibne falan olsaydım * açardım.
gay olduklarını oturdukları yerden belli edemeyeceklerine göre * beğendikleri bir erkeğe fordculuk yapan eşcinselin otobüsten atılması gayet normal bir eylemdir.
otobüse ne bulduysa atan, sürü psikolojisindeki topluluğun yanlışından dönme çabasıdır.

(bkz: otobüse kız atmak)
sanırım pastırma misali eşcinsel olmak. çok seversin, yersin ama başkalarının yanında utanırsın...başkaları da onu çok sever ama başkalarının yanında seni kınarlar..

"dudağımda çemen kalıntısı kalmış olabilir mi" korkusunun "makyajım çok belli mi acaba" korkusundan bi farkı yok..

hegemonyanın sınırlarında dolaşmak zordur...
ezilmişliği ve baskıyı iliklerine kadar hissedenlerdir.

dün gece. canım sıkıyor evde, arkadaşımı uyukladığı koltuktan kaldırıp - bugün işi olmasına rağmen- dışarı çıkalım diyorum. zorla giydiriyorum üstünü, makyajını kendim yapıyorum. yarım saat sonra ikimiz de dışardayız.

arkadaşımızın bi cafesi var, oraya gidelim diyoruz. oturuyoruz, bir şeyler yiyoruz cafede, tavla oynuyoruz. bi saat sonrası sanırım. cafeye kıyafetlerinden ve makyajlarından eşcinsel olduklarını anladığım iki erkek geliyor. arkadaşım beni dürtünce farkediyorum onları. birinde eşofman, birinde kot pantolon. üstlerinde dar birer body var. biri yeşil bir şal takmıştı yeşil bodysinin üzerine. gözlerinin altı da yeşil. diğerinin makyajı ve şalı yok.

- gidip konuşsana.

diyor arkadaşım. " sebep?" diyorum, " öyle ya, sosyal ol biraz" diyor. asosyalliğimin cezasını askerde ve reelde çok çekmiş bi insan olarak tutuk davranıyorum. arkadaşım elimden tuttuğu gibi diğer arkadaşların yanına götürüyor beni.

" merhaba, oturabilir miyiz?" diyor arkadaşım. çok güzel bir kız ve eşcinsel bir erkek diğer iki eşcinselin masasına oturmak istiyorlar. sebebini eminim onlar da merak etmişlerdir. oturuyoruz masaya, arkadaşım önce kendini, sonra beni tanıştırıyor ve " merak etmeyin, bizler yabancı değiliz." diyor gülümseyerek. ben elimi uzatıp " celal ben, merhaba" diyorum. onlar kendi isimlerini söylüyorlar ve sohbete başlıyoruz.

sigaramdan ikram ediyorum onlara, nargile söyleyip içmeye başlıyoruz. ben anlarıyorum onlar dinliyor, her şeyden konuşuyoruz. konu eşcinsel platformlara, lambda' ya ve diğer kuruluşlara geliyor. o sırada devrimci eşcinsel hareket' ten bahsetmeye başlıyorlar, hoşuma gidiyor anlattıkları. eşcinselliklerini benimsemiş, onu bir özür gibi görmeyen, kendine güvenen insanlarla tanışmak hoşuma gidiyor.

bi saat kadar sohbetten sonra konu bana geliyor, ben sözlükten ve yaşadıklarımdan bahsediyorum. şaşırıyorlar, tebrik ediyorlar bunları yazdığımı duyunca. onlara açtığım başlıkları ve sözlükte başımdan geçenleri anlatıyorum. " belki ilerde bir kitap, bir web sitesi, hatta eşcinsellere özel aylık bir dergi..." diyorum. ben kendimden bahsediyorum ve " siz anlatın! " diyorum, "sizin hikayeniz ne? toplum size nasıl davranıyor? başınızdan geçen olaylar, aileniz..."

- bunları da yazıcak mısın?
- yazayım mı?
- yaz. ama bi kitap çıkarcaksan.
- çıkarayım mı?
- çıkar.

ikimiz de gülüyoruz.

serkan' a senle başlayalım diyorum. yeşilli olan. " baskı gördün mü? neler geçti başından? bi şeyler anlat bana."

- bir kere otobüse binmiştim. küçüğüm henüz, yirmi yaşında falanım. kulağımda küpe, gözlerimde sürme, sakallarımı kesmişim, şapka var başımda. altımda eşofman ve spor ayakkabı. eşcinsel olduğumu göz önüne koyan- farkedilen fazla bir şeyim yok. bi gözler işte.
- ee ?
- otobüste kadının biri inecekti. ben de ayaktayım. otobüs durmayınca kadın şoföre bağırdı, şoför duymayınca ben seslendim. o sırada parayı toplayan muavin oturduğu yerden " ne bağrıyosun, anladık ya." dedi. " bağırmıyorum, düzgün söyledim." dedim. " bağırıyosun, terbiyesizleşme." dedi bana. terbiyesizleşmemiştim, aslında bağırmamıştım da. " ne diyosun sen yahu? ne bağırması, ne terbiyesizleşmesi..." dedim, " adam " sus lan, kadın mısın erkek misin o bile belli değil, saçlara bak, küpeye bak. bi de makyaj yapmış sonra da erkeklik taslıyor."

kız arkadaşımızla birbirimize bakıyoruz. başımızdan aynı olay geçmişti çünkü. otobüste değil ama laf aynı. " kadın mısın erkek misin belli değil..."

" ee sonra? " diyorum serkan' a...

tartışmaya başladık, bana ibne deyince dayanamadım ben, o sırada önümdeki herif " in lan aşşağıya" deyip itti beni otobüsten. araya bi kadın girdi, " rahat bırakın çocuğu" deyip. muavin de baktım geliyor önden, yakamı tutunca muavin kadın çığlık attı, bıraktılar beni. muavin el hareketi yapıp bindi otobüse. kadın " bir şeyin var mı canım? " dedi. " yok" dedim, diğer durağa inip başka bi otobüse bindim.

o sırada yanındaki arkadaşı giriyor söze. ismi ibrahim. daha karayağız bir delikanlı.

- burda olay senin eşcinselliğin değil, aynı muameleyi rockçı arkadaşlar da " satanistsiniz siz" diye görüyorlar. sen eşcinsel olmayabilirdin. bu muamele için öyle bir şart da yok zaten.

ibrahim' e soruyorum " başından böyle bir şey geçti mi?" diye. " yok yahu, bana bi şey diyemezler zaten." doğulu olduğu her halinden belli ibrahim' in.

serkan' a " ailen biliyor mu eşcinsel olduğunu?" diyorum, " biliyorlar." diyor.

şaşırıyorum, anlat bakayım diyorum.

anlatıyor...