bugün

atatürk yasası nın hazırlanmasını (1951) sağlamıştır. bu yasa ile sadece, çagdas türk devletinin kurucusu değil, fakat aynı zamanda onun fiziksel anısı olan heykeller de, ceza hukukunun yaptırımlarına bağlanarak korundu. türk yurtdışı ve türk profesörü olan hirsch ülkemizin unutulmazları arasındadır. pratik hukukta metod isimli eseri hala tüm hukukçu ve ögrencilerin başucu kitabıdır.
tam adı ernst eduard hirsch'tir. bir alman yahudisidir. hitler'den kaçıp türkiye'ye gelmiş, türkçe öğrenmiş ve türk vatandaşı olmuştur. modern türk hukukunun kurulmasında büyük katkıları vardır. almanya'dan gelirken hukuk kitaplarının yanında kuyruklu piyanosunu ve kemanlarını da getirmiştir. hakkında bilgi için okunacak tek bir kitap vardır:

(bkz: anılarım) (not: kitabın orijinal adı 50 karakteri aşmaktadır)
atatürk'ü koruma kanununun banisi. ne ilginç değil mi? bir yahudi uyruklu alman hukuk sisteminin temellerini atıyor. hey gidi hey hey.
http://www.haber7.com/hab...Kanunu-bir-Almaninmis.php
1926 yılında yürürlüğe girmiş olan türk ticaret kanunu'nun yaratcısıdır. bir davet sonucu ülkemize gelmiş ve istanbul üniversitesi'nde hocalığa başlamıştır. kendisi hakkında bilgi edinebilecek bir kitabı (hatıralarım) mevcuttur. marmara üniversitesi'nda bu yıl anlatılan ilk derste adı geçmiş ve bir kaç anı anlatılmış hocadır. hiçbir ticaret hocasının adını anmadan durmayacağı bir adamdır. hukuk sistemimize katkısı büyüktür.

hatırladığım kadarıyla;

fransa'nın cognag kentinde üretilen yani bildiğimiz konyak bizim ülkemizde tekel tarafından kanyak olarak üretilmektedir. o yıllarda fransa ülkemize dava açmıştır. bizim türkler çok güzel harf oyunuyla içkininde en kalitesizini yaparak piyasaya sürmüştür. açılan davada bizim ülkemiz şöyle bir savunma yapmış:
bizim ismini çaldığımız yok. biz kanımızı yaktığı için bu ismi verdik. sizin konyak'ınızla bunun hiçbir alakası yok demişler. ve ernst hirsch türk insanın ne kadar yaratıcı olduğunu orada anladığını söylemiş.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri sadece tek bir parti mensubu oldukları halde, Hitler döneminin Alman Rayhtag’ı gibi, ya da Doğu Berlin’deki Volkshammer gibi, politik nüfuzu sıfır olan bir “evet efendim”ciler topluluğu hiç değildi. TBMM, pek çok değişik, evet hatta birbirine zıt akım ve menfaatlerin çarpıştığı, tek bir parti çerçevesi içinde enine boyuna tartışıldıktan sonra bunlar arasında bir denge ve uzlaşma sağlanan bir arenaydı. Bu niteliğiyle tek parti sistemi, Türkiye’deki işleyiş tarzıyla hiçbir şekilde peşinde maiyeti olan bir “Führer” devletine benzemiyordu. Bu sistem, devletim üst kademelerinden emir verilmeyen, yön verilen bir tür parlamenter demokrasi niteliğindeydi" demiş hukuk profesörü.