bugün

sabahın köründe uyan borusuyla bütün aileyi kahvaltı masasına toplayan, jilet kıvamında ütülenmiş gömleğini obsesifler gibi yeniden yeniden ütületen, bütün haber kanallarını yakın gözlüğünü takıp kumandadan şak diye bir seferde bulabilen, günlük gazetelerin siyaset kısımlarını tek çizgi halinde gazeteyi katlayarak okuyup kahvehaneleri avam bulan, politika konusunda otorite kesilip sanki tsk'nın bütün gizli sırlarını bünyesinde saklıyormuşta karşısındakiyle paylaşsa anlamazmış gibi bakışlarla politik tartışmalara son noktayı koyan, bütün zorluklarına rağmen yine de sevilen babacan emekliyle aynı evi paylaşmaktır. insan o günlerin kıymetini babası gittikten sonra daha iyi anlıyor, çok özlüyor.
bir örnek için, (bkz: emekli tsk mensubu)
sabah erken kalktığı için her gün aynı laf 'günün yarısı bitti' diye tepende dolanabilir. sigara içdiğinizi bilmiyosa ya da ne bileyim bilmemezlikten geliyosa bütün namaz vakitlerini sabırla bekleten babadır.
yeni yeni huylar edinip, yıllardır tanıdığınızı zannettiğiniz babanızı tanımadığınızı anlayacağınız dönemdir. böyle bir garip karmaşadır ama hiç yaşlansız istemezsiniz yine de.
kırık plak edasıyla hergün kafanızı aynı sözcük ve de cümlelerle ütülüyorsa allah yardımcınız olsun denilesi durumdur.
ben senin yaşındayken le başlayan ve de bitmeyen açıklamalar beyninizi zonklatabilir.
oda da sigara içip balkonun kapısını açmamak ayrı meseledir. bilgisayar başında fazla kalmak ayrı bir mesele. gece geç yatmak ayrı, sabah geç kalkmak ayrı. tam anlamıyla ensenize çökmüş yaptığınız tüm hareketleri takip eden, sürekli yakınmak için sebep arayan babayla aynı evi paylaşmaktır. zor zanattır vesselam.