bugün

amaç popüler olmak ve karmayı yüksek tutmak olmadığından, eksileyenlere karşı diyaframı patlatma pahasına şiddetli kahkahalar atmak.
böylesine bir durum koluna kelepçe takılmış adamın iki kolunda iki polis varken ve ceza evine götürülürken gülmesi gibidir. olumsuz bir durum varsa ağlamazsınız, belki hiç sallanmaya da bilirsiniz ama kahkahalarla gülmek de neyin nesidir?

(bkz: histeri)

edit: az önce ben de yaptım. olabilir yani.
ciddi anlamda kalemi çok kuvvetli olanların yapabildiği... yoksa geri kalan herkes yediği her eksi oyda içinden bir kere "şerefsizler" demiştir... e, kötü yazdığını bilip bunun yüze vurulması da insanda can sıkıntısı yaratır... iyi yazanlarsa çekemeyenlerin eksilediğini bilir ve ağzı, poposu, vb. yerleriyle gülüp geçerler...
abartmaktır.
en fazla gülümsenir eksiye kahkahayla gülmenin hiç bi anlamı yoktur.
söylemekten yine nefret ediyorum ama kesinlikle bluevelve'nin yaptığı şey.
bardağın dolu tarafını görmek. ya hiç oylanmasaydı ?
"acımadı kiii acımadı kii" demektir. o kadar ciddiye alınır.
- aa eksilemiş laaann ahaahahoooohahah... ahahah.. ohohoho.. öhhöö öhöö.. nolu... ölüyo.. öhhöö.. ölüyom...
bok yemektir.

gülmeye harcadığı vaktini, "neden eksilendi acaba dandik şeyler yazdığımdan olabilir mi?" sorgulamasını yaparak değerlendirse kendisine ve okuyanlara, hatta inananlara daha fazla iyiliği dokunur.
Eksilenmek, Meyve verdiğinin ispatı olduğu için, aşırı mutluluktan manik depresif krize girmektir.
ibneyle ibne olmamaktır.
(bkz: eksileyenlere kıçıyla gülmek)
eksileyenleri takmadigini ispat etmek icindir. biraz abartilmis halidir.
geçenlerde doktor jivago filmini kahvede -aslında kahve değildi ama öyle farz edin- zap yaparken denk geldim ve en sevdiğim sahne olan lara'nin Komarovsky'yi baloda silahla vurmadiği sahneye denk geldim.

birkaç kişide vardi etrafimda. ansizin böyle filme denk gelmenin huşusu içinde daldiğimda bütün konsantremi verdim.

büyük bir haz duyarken etrafimdakiler ya bırak bu entel kuntel işleri aç kral tv'yi nesemizi bulalim diyerek konsantremi darma duman ettiler.

eskiden sinir harbi yapar canlarina okurdum.

ama sinir harbinin bana hiç birşey getirmediğini farkettim, sadece omuz silkmeye basladim.

daha sonra da nanik yapmaya basladim.

şimdi gelelim emek mevzusuna.

emek o kadar mühim değildir.

işte emek vermiş zartmiş zurtmuş.

bu sadece bir yan unsur.

esas olan iyi yazabilmektir.

bu uzun ve mesakatli bir çalışma ister.

biraz da özveri ve kendini gaddarca eleştirebilmek.

bunu yapabildikten sonra kişinin iyi ya da kötü yazdiğindan kişinin kendisi iyi kadar kimse taktir edemez.

ülkemizde tribunlere oynamak kadar kadar kolay birşey yoktur.

bunun için sifir zekayla herkesin yahut her odağin söylediklerini ezberleyip anlamadan yazmak/terennüm etmek bir çözümdür.

yazdiklari ile yarim yamalak belirlenen simgeleri kimlik yaparsin olur biter.

ama zor olani secmek olan anlamak, sorgulamak, develik yapmadan terenüm etmek hata yapildiği zaman bunu kabul etmek zordur. hele ki turkiye cumhuriyeti gibi it izi ile at izinin bilerek karistirildiği diyarlarda.

bu suretle diyebilirm ki gülemeyeceksin de ne yapacaksin? aglayip gözden mi olacaksin? düsünüp sactan mi olacaksin? güleceksin gececeksin, olacak bitecek.

benim bu konuda düsüncem budur, ister katilirsiniz ister katilmazsiniz.
bir zaman sonra eksilerle kafayı yemiş yazarın bulunduğu durum. (bkz: geçmiş olsun)
eksileyerek kendilerince yazarı cezalandırdıklarını düşünenlere kahkahayla gülmektir. sen eksiledin diye oturup ağlayacaktım, he mi? ahahaha.