bugün

asıl adı muhammed bin zekeriya olan ebu bekir el razi
rey kentinde is 864 yılında doğmuş ve yine aynı kentte is 925 yılında ölmüştür.
fizik, felsefe, tıp, kimya alanlarında eserler vermiştir.
eserlerinin hemen hemen hepsi latinceye çevrilmiştir.
tıp alanında yazdığı el-havi adlı ansiklopedi 17. yüzyıla kadar en önemli başvuru kaynağı olmuştur.
zekeriya razı oğlu ebu bekir muhammed şeklinde açacağımız isim türü günümüzde kullanılmadığından problem yoktur. ancak osmanlıca metin ya da tezkire okurken bu tarz kalıplar sıkça karşımıza çıkabilmektedir.
9010 yılında çiçek aşısından kitab-ül hasbetü vel cüdari adlı eserinde bahseden bilgindir. bu eseri latinceye çeviren batı dünyası çiçek aşısını müslümanlardan öğrenmiştir. müslümanlar ise (bu aşı çin ve hindistanda bin yıldan uzun süre kullanılmaktaydı.) orta asya halklarından öğrenmişlerdir.

(bkz: lady montagu)
Döneminde filozof olarak kabul görülmediği için 'Kimlere Filozof Denir' başlıklı yazısıyla, sırf filozof olarak kabul edilebilmek için ve düşüncelerini inancı üzerinden bu amaç için kullanıp küfre düşmüş olan ayrıca Peygamberliği kabul etmeyen ve yaptığı her diyalogta kendini refüze etmiş olan bir düşünce adamıdır.
"azgın tekeler" isimli yazısı iyidir, hoştur, herkesin okuması tavsiye dilir.
rey doğumlu bir türk'tür. çok sıkı bir deisttir. düşüncelerini temellendirirken bazı durumlarda esprili bir üslup kullandığı da olmuştur. felsefi derinliği olan biridir. peygamberleri eleştirdiği meşhur azgın tekeler yazısı;

--spoiler--
Bu tekeler (peygamberler) Tanrı’dan bir mesaj gelmiş gibi davranırlar, bu arada mütemadiyen yalanlarını yaymak ve kitlelere efendinin sözlerini empoze etmek için var güçleri ile çalışırlar. (buradaki ifade biraz ağırdı yumuşattım)

Peygamberlerin mucizeleri birtakım hilelere dayalı sahtekarlıklar ya da birtakım hikayelerden kaynaklanan yalanlardır.

Bütün peygamberlerin söylediklerinin sahteliği, birbirleriyle çelişmelerinden bellidir. Biri birinin inkar ettiğini öteki onaylar, ancak her biri gerçeğin yegane kaynağının kendisi olduğunu iddia eder; tıpkı incil’in Tevrat ile, Tevrat’ın da Kur’an ile çeliştiği gibi.

Kur’ana gelince, inanılması olanaksız ve tutarsız bir sürü hikayenin bir karışımından ibaret olmasına rağmen saçma sapan bir şekilde taklit edilemez olduğu iddia edilir.Oysa gerek dili, gerek üslubu ve gerekse o çok övülen belagatiyle, hatasız olmaktan çok uzaktır.

Gelenek, görenek ve düşünsel tembellik, insanların, dini liderlerini körü körüne takip etmelerine yol açar. Dinler, insanoğlunu harap eden savaşların yegane sebebi olagelmiştir. Ayrıca dinler, felsefi düşünce ve bilimsel araştırmanın da sürekli olarak düşmanı olmuştur.

Sözde kutsal metinler, beş para etmez yazılar olup, yarardan çok zarar getirmişlerdir.
Dini liderlerin etrafında toplanan insanlar, ya ahmaktırlar, iradesizdirler ya da kadınlar ve gençlerdir. Din
gerçeği boğar ve düşmanlığı körükler.

Bir kitap kendi içinde, gerçek vahiy olduğuna dair kanıt barındırsa bile; geometri, astronomi, tıp ve mantık dallarındaki bilimsel incelemeler böyle bir iddiayı, Kur’anın yaptığından çok daha iyi doğrulayacaktır.
--spoiler--

ancak bu yazıyı herhangi bir kaynaktan doğrulayamadım. razi gerçekten de böyle bir yazı kaleme aldı mı bilmiyorum. bu yazıyı doğrulayamamış olmam razi'nin (üstad fahreddin razi değil karışmasın) peygamberlere olan bakış açısının ne olduğunu öğrenmemize engel değil. çünkü Fi Nakz al-adyan ve Masarik al-anbiya adlı nüshalarında peygamberlik kurumunu açıkça reddettiğini yazmıştır. bu nüshaları da bizzat görmedim. ancak bu bilgiyi aktaran arkadaşım dolayısıyla biliyorum. hatta peygamberliğin insanın aklına ihanet olduğunu, akılcılık vurgusu yaptığını yine aynı nüshalardan bulmak mümkün.
dolayısıyla kendisi bir deist; bunun ötesinde çok mühim bir bilim adamı.
bilinenin aksine, yer çekimini ilk bulan türk kimyager ve filozof.
müslüman falan değildir. hayatı yine aynı bugün olduğu gibi beyni uyuşmuş kalabalıkların içinde bir şeyler başarmaya çalışan bilimadamları gibidir. kuranı ve dini eleştirmiştir.
deist doktor. kendisi ile ilgili birkaç yıl önce bir kitap bölümü hazırladım. fakat kitap basılmadı, yarım kaldı vs.... kitaplarını okuyunca çok beğendim ve hayranı oldum. aslında adı ebu bekir ama ben ona zekeriya (babasının ismi) demeyi tercih ediyorum. Zekeriya bence daha görkemli ve ihtişamlı bir isim. çok zeki yahu, bildiğiniz gibi değil, üstün zekalı... öyle böyle değil yani... dini eleştirmiş... eee... üstün zekalı birini edebi bazı argümanlarla ikna etmek kolay değil tabiii...

neyse efenim asıl konuya gelelim. ben zekeriya ile ilgili bir senaryo yazdım. 120 sayfayı geçti. bir aşk hikayesi üzerinden zekeriya'nın başına gelenleriyarı dram/yarı romantik komedi üzerinden anlatıyorum. islam'da kadının konumu ve değeri de senaryomda tartıştığım ana konulardan biri. elbette zekeriya deist olduğu için din eleştirilerini de tartıştığı ilim meclisleri senaryoda yer aldı.

sonuç: kitap olarak yayınlayım diyorum ama biraz korkuyorum, din eleştirisi olduğu için tepki çekeceğim diye. *i