(bkz: düşünüyorum öyleyse vurun)
"düşünüyorum da, düşüncelerin en güzeli; senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken, düşündüğünü düşünüyor olmak" sözünü hatırlatan.
Yeni Türkiye'de suç unsuru olan eylemdir. 12 eylül rejiminde bile düşünmek özgürdü. Düşüncenizi paylaşmaya başladığınız anda eğer düşünceniz muhalif ya da sol bir perspektifteyse başlıyordu işkenceler, gözaltılar, gözaltında sandalyeden düşüp ölmeler...

Oysa Yeni türkiye'de, ileri demokrasinin fink attığı BOP'un merkezinde artık düşünebilme ihtimali bile terör örgütü üyeliği ya da terör örgütüne yardım ve yataklık kapsamında suç unsuru olabiliyor...

allende'yi katlederek Şili'yi yıllarca kasıp kavuran Allende'nin bile aklına gelmeyen, harika (!) bir fikir bu...

Ya yarın önümüze bir taş koymaya kalkarsa diye taş koyabileceğini düşündüğün herkese böyle bir şeyi düşünebilme ihtimalin var diye Silivri yolunu açıverirsin...

Basılmamış bir kitap, hakkında iddia bile sunulmadan apar topar gözaltına alınan bir gazetecinin bırakın basılmayı, basım için anlaşma bile yapmamış bir kitap suç unsuru olabilir...

Düşündüğünüz andan itibaren her an terör örgütü yandaşı olabilirsiniz. Hatta gerçekten düşünmenize bile gerek yok, teşkilatın hukukçuları sizi olmayan ses kayıtları ve sehven delillerle yıllarca esarete mahkum edebilirler...

Eskiden de düşünce suçluları bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor, dövülüyor, işkenceden geçiriliyordu. Genellikle haber bültenlerinde spikerin donuk bakışları ve soluk bir ses tonuyla okudukları iki satırlık bir haber oluyorlardı insanlar: Yasadışı sol örgüte mensup bir kişi karakolda kendini oturduğu sandalyeden atarak intihar etti"...

Yargısız infaz o derece normalleşmişti ki kamu vicdanında, belki de sadece broşür dağıtan bir çocuğun gözaltında dozu kaçırılmış birişkence nedeniyle öldürüldüğünü farketseler bile dozu kaçıranların ardına sığındıkları "yasadışı sol örgüt" iddiasına inanmak zorunda kalıyordu... Belki de kendini korumak için buna ses çıkaramıyordu...

Şimdi, yıllarını bu ülkeyi korumak için harcamış, ve önündeki yılları da bu uğurda gözünü kırpmadan hizmete sunmuşinsanlar haklarında "terörist oldukları" iddiasıyla açılan davaları, gözaltıları gururlarına yediremiyor... intihar ediyor, çöküntü yaşıyorlar...

Onur, dürüstlük, vatan sevgisi, kısaca erdemleri var çünkü. iki tane susurlukçu ve karanlık geçmişi olan 12 eylül'ün çocuklarıyla aynı kefeye konmak ağırlarına gidiyor... Takiyye yapmayıbilmiyorlar çünkü. Öyle bir kültürden gelmediler.

Ama onları özgürlüklerinden edenler, onlara 12 eylül döneminin karanlığını yıkmak isteyenler, bir öyle bir böyle konuşmalarına rağmen "Tutarlı Siyasetçi" ve "istikrar abidesi" olarak lanse edildiler, bu milletle dalga geçer gibi...

daha dün "Nato'nun libyada ne işi var, öyle saçmalık olur mu" diyenler çark ederek önce Nato'nun özgürlük getireceğinden bahsettiler, sonra teskereyi bile beklemeden peşinen gemileri ve uçakları yolladılar...

Düşünebilme ihtimali olanları toplamak, immha etmek ise düşük rütbeli imamlara bırakıldı...

12 Haziran seçimleriişte bu nedenle önem kazanıyor... MHP ve CHP'ye büyük iş düşüyor. Henüz imamın ordusu gerçek kampanyasına başlamadı, ama seçim zamanı youtube tezgahları ile türlü iğrençlikler ve iftiraların havada uçacağı kesin...

Sahi, yıllardır kapalı olan Youtube, acaba bu iftiraların daha kolay yayılabilmesi için mi bir gecede açılıverdi?