bugün

her gelen iktidarla halkın ebesine atlayan yöneticilere sahip türkiye cumhuriyeti yazılı olmayan hukuk kuralı.
bugüne kadar düzenin kim oldugunu kırmızı kitabın yazdıgı, ergenekon davası ile düzenle düzülenin yerdegiştirdigi, baykal ın acı acı inlemesinden anlaşılmaktadır.
kraldan çok kralcıların varlığı devam ettikçe sürecek döngüdür bu. her seçimle, her değişimle yeşeren umutlar, her seferinde sokup geçen gerçeklere yenik düşer. sonunda da "lan ben bu ülkede ne diye yaşıyorum?" dedirtir.
kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek sözü akla gelir.
düzenleri değiştiren dürzülere, düzülenin düzülmeye razı olmasından kaynaklanır.
gayet bariz olan gerçektir. okullarda başkanlık seçimlerinden önce adaylığını koyan, sınıf sınıf dolaşır. "beni seçerseniz okula havuz yaptıracağım, kantinde fast food çılgınlığı yaratacağım, her gece sabahlara kadar dans..." gibi vaatlerde bulunur. ve anahtar cümle "kimseyi ayırmayacağım. sorunlarınızı her daim dinleyeceğim. istediğiniz zaman yanıma gelip şikayetlerinizi anlatabilirsiniz." ve okul demokrasiyle bu vaadlerde bulunan adayı başkan yapar. sonuç hep aynıdır. başkan olduğu kesinleşen dünün adayı tüm vaadlerini geri alır. kantinde "fast food çılgınlığı" yerine varolanı da alır kendisini seçenlerin elinden, onları aç bırakır. "sabaha kadar dans" yerine insanlar dans edemesin diye onların bacaklarını acımasızca kırar. en sonunda da kendisini başa getirenleri unutup onları "düzmeye" devam eder. öğrenciler bundan ders alır mı peki? orası daha da büyük bir muammadır. bir dahaki başkanlık seçimlerinde ders alabilmeleri dilekleriyle...
düzülen gittikçe hissizleşmeye başlıyor aslında.
Düzülen mal oldukça düzen birileri de hep bulunur.