bugün
- alınan en güzel iltifat12
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim9
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın11
- sözlük kızından gelin olmaz13
- sabah aç karnına içilen bira9
- ayça tilki10
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- vatandaşlık farkı alan otel21
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler9
- cumaya gidenlerin çok azalması23
- bik bik'in balona binmesi34
- anın görüntüsü15
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar8
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası18
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım19
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması12
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı15
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel12
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
entry'ler (108)
fıstıkla dolu bir torbanın içine parmaklarını daldırmak.
+ onunda kendine göre bir güzelliği var aşkım.
- ?!
+ herkes güzeldir diyorum ya, hepimizi kardeşiz aşkım.
- sıçtın sıvama bağri allahın belası herif.
- ?!
+ herkes güzeldir diyorum ya, hepimizi kardeşiz aşkım.
- sıçtın sıvama bağri allahın belası herif.
vücut kendini 7 saatlik periyotlar şeklinde ayarlıyormuş. yani tam 7 saat uyuyup kalkınca uykusuzluk olmuyormuş. 7 saati geçerseniz, 14 saat olana kadar beklemeniz gerekiyormuş.
"abi yine fizikte sıçtık. şurda bir şekil var ama ne lan bu. balkon varmış. topu yerden atmışlar. 0,2 saniye topu görmüş balkondaki. balkonun yerden yüksekliği nedir? iyi de bunun fizikle ne ilgisi var ki?" sonra da kurtarmaya girdim. aynı tas aynı hamam.
oha akp'li "seks" dedi. hecelesene tekrar arınç! ciddi ciddi konuya bakacak olursak arınç yaptığı "dokunaklı" açıklamada bir şeyi gözden kaçırıyor. devlet ne zamandan beri insanların yaşama bakış açılarını belirliyor? ve bunu neden yapıyor? yasalarda da yazmıyor ki: devlet kişilerin hayatın anlamı tanımını belirleyebilir, ortak bir hayata bakış açısı vardır. niye arınç bize hayatın anlamını anlatıyor o zaman?
her insanın beklentisi farklıdır. ve hayatın nelerden ibaret olduğunu kişilerin beklentileri belirler. ama işte onu bile hükümet belirleyip kalın, kırmızı, yanıp sönen çizgilerle sınırlandırmak isteyince farkında olmadan kendini rezil ediyor dünya basınına.
her insanın beklentisi farklıdır. ve hayatın nelerden ibaret olduğunu kişilerin beklentileri belirler. ama işte onu bile hükümet belirleyip kalın, kırmızı, yanıp sönen çizgilerle sınırlandırmak isteyince farkında olmadan kendini rezil ediyor dünya basınına.
oturdum dünden kalan doğum günü pastamın son kırıntılarını bir güzel yedim. kardeşime bir lokmacık bile ayırmadım ama eve gelip pastayı sorduğunda "babam dün gece kalkıp yemiş aa" demeyi düşünüyorum. bu kadar kaloriyi alıp harcaması gerekiyor tabi insanın ama nerdee? sabahtan beri yaptığım tek enerji harcatan aktivite nefes alıp verirken glikozu aktifleştirebilmek için vücudumun harcadığı 2 atp.
(bkz: oksijenli solonum)
(bkz: biyoloji)
(bkz: oksijenli solonum)
(bkz: biyoloji)
sözlükteki her kadın yazara sarkan, laf atıp egosunu tatmin eden ve kendisine kadınlar tarafından yöneltilen olumsuz eleştirilerle orgazm olan 3.sınıf erkek gerçeği.
tabiki sabah akşam, tok karnına, günde 2 kere yani. yaptıktan sonra da üstüne bir bardak su içiyorsun. pırıl pırıl oluyorsun.
bu kızın ilgi alanlarına göre değişir. Hayatımda bana alındığına en çok sevindiğim hediye kapağında Rüzgar Gibi Geçti'nin afişi olan bir not defteri. Birkaç gündür hayatımın en mutlu günlerini yaşıyorum o not defteriyle.
95'li yazardır. kendisi bu yazın sonunda 10. sınıf olacaktır. denildiği gibi geç olsun da güç olmasındır.
sonunda aradığımı buldum dediğim şarkıdır. pink floyd'u daha çok sevdirmiştir. bir şaheserdir.
yüzde 7 olumlu bir anlamda kullanılmışsa ülkemiz için imkasız, "borçların, dışa bağımlılığın" yüzde 7 büyümesiyle ilgili bir anlamda kullanılmışsa da gayet imkanlı bir durumdur. türkiye'de üretilsin üretilmesin, ekim alanı olsun olmasın herşey dışardan alınırken ve avrupa krizle sallanırken ekonomimizin büyümesi pek de inandırıcı gelmiyor. türkiye iktidarın dediği gibi olumlu yönde yüzde 7 büyüdüyse, neden borçlarımızın üstüne borç katarak, istikrarlı ve fizikteki düzgün hızlanan hareket grafiğine benzeyen bir grafik çizerek borçlanmaktayız? kısaca türkiye dışa bağımlılık, borçlar ve dış siyasette düşman edinme bakımında yüzde 7 büyüdüğü başarılı bir yıl geçirmektedir. başımızdakilerin ellerinine sağlık.
yazılması için irade gereken entrydir. ne kadar bu son desek de, sonu gelmiyor bir türlü. hepimizde bir yazarlık sevdası aldı başını gidiyor, durduramıyoruz bir türlü kendimizi. en son entrymi iki ay önce yazmıştım. yazarken "bu son" demiştim. ama bugün bir arkadaşımla konusu açılınca tutamadım kendimi, yine buraya geldim. hani korku filmlerinin replikleri olur ya "buraya girebilirsin ama çıkmazsın" diye. burası da öyle. giriş var ama çıkmak zor. o yüzden de son entrysini yazabilen yazar sayısı azınlıktadır.
10 yıl sonra gündeme gelecek ve durumun ne kadar vahim olduğu kafamıza dank edecektir. başımızdaki iktidar (siirt'teki tecavüz olayları için medyayı suçlayan "niye haber ediyorsunuz bunu efenim. olan olmuş bir kere yahu!" diyen, pişkin iktidar diyoruz biz buna)ve niteliksiz ana muhalefet ( "ahlaksız teklifi" açığa çıkaran fakat işsizliği bir türlü gündeme getiremeyen) partisi başımızda oldukça uzun bir süre gündeme gelmez.
insanın hayatının çoğu zamanında yakaladığı ama bir türlü farkedemediği formüldür. bazen keşke "a kare+b kare=c kare" desek ve hopp! mutluluk ayağımıza kadar gelse diyoruz ama bu mutluluk. ne hipotenüs formülüyle bulunuyor ne de kimya denklemleri, redoks tepkimeleriyle. sadece karşına çıkmasını beklemek zorundasın.
o çocuk benim, sensin kısaca biziz. birde benim annem erkek kardeşimin altından zorla külotlu çorap giydirirdi ki bu davranış, o yaşlardaki erkek çocuğuna yapılan en büyük hakarettir.
ermeni soykırımı da tam olarak kabul edilmedi. obama sözlü olarak kabul etmeyeceklerini söyledi. buna rağmen ankara'ya göre bir türk'ün "washington'a ayak basması" kabul edilemez. önceleri verilen bu tepki doğru olsa da, şuan abd ile olan tüm köprüleri atmak, ipleri kesmekten başka bir işe yaramıyor. washington hükümetiyle olan tüm toplantıları iptal etmek, ettirmek bunun çözümüymüş gibi davranılıyor. fakat tarihten ders alınmıyor değil mi? 1972 yılında fransa lyon'da ermeni anıtı açılmasına izin verilmişti. o günün büyükelçisi ilk uçakla türkiye'ye dönmüştü. 2 yıl Paris'e büyükelçi gönderilmemişti. paris'in bu durumu taktığı yoktu. sonra türkiye büyükelçi göndereceğini haber verilmişti. paris'se "keyfiniz bilir." demişti. tıpkı bugünkü durum gibi. tabiki türkiye'nin eli böyle bir iddia karşısında armut toplamıyor. fakat başbakanın ortalığı yakıp yıkması dış siyasette değil ancak iç siyasette ona puan sağlar. dış siyasetteki durumsa "paris'e büyükelçi göndermek" le eşdeğerdir.
edit: fransa'daki ermeni anıtı hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler yalçın doğan'ın yazısını okuyabilirler.
edit: fransa'daki ermeni anıtı hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler yalçın doğan'ın yazısını okuyabilirler.
ben de pek bir düşüncesi, yapıcı fikri olmadığı için iktidar olamıyor sanmıştım. hayal dünyasında yaşamadığımıza göre şunu kabul edelim: iktidar çalıyor, soyup soğana çeviriyor. ama yine gerçeklere bağlı kalıp konuşursak baykal'ın gerçekten yapıcı bir adam olmadığı ortadadır. en güzel örnek yargı reformu. yargı reformunun yargıyı çürütmeye yönelik olduğunu, milletvekilinde (aslında lidervekili)olduğu gibi, aslında hsyk'ya olayları iktidarın dümen suyuna çevirecek iktidar adamlarının geleceğini sağır sultan duydu artık. peki baykal ne yaptı? sadece karşı çıktı. "olmaz. bu yargıyı siyasileştirmektir. iktidarın seçimlere az kala paçasını kurtarma çalışmasıdır." dedi. yapıcı bir eleştiri sundu mu? alternatif çözüm önerisi getirdi mi? hayır. işte baykal bundan dolayı kaybediyor. başka açıklaması var mı?
sözlük bende garip bir paranoya yarattı. sözlüğe girmediğim her gün sözlük hiç aklımdan çıkmıyor. beynimin tüm kıvrımları "acaba kimler ne yazdı? acaba nasıl başlıklar var?" gibi binlerce soruyla doluyor. sonra işimi gücümü bırakıp oksijensiz kalan balığın suya kavuşması gibi sözlüğe giriyorum. bunu yaparken de aşka geliyorum. işte sözlük, tüm itiraflarım senin çevrende toplanmış durumda. ha bir de şu var: " itiraf ediyorum birkaç entrymi acımasızca sildim." ve bunu yaparken elim bile titremedi.