bugün

Bazı filozoflar için her daim değişen evren ve dünya`ya göre doğru bilgi mümkün değildir.
(bkz: cogito ergo sum)
bencede mümkündür.
(bkz: doğru bilgi yayalım lütfen arkadaşlar)

mümkündür.
(bkz: takma kafanı böyle şeylere)
anlık olarak mümkündür.
mümkündür. ağacın ağaç olmadığını kim ispatlayabilir?

mümkün değildir. türkçe bilmeyen birisi ağaç kelimesinden ağacı anlamaz. hiçbir şey anlamaz.

doğru bilgi, anlayabildiğimiz, aksini ise ispatlayamadığımız şeylerdir. insan doğru bilgiye kısmen ulaşabilir, ancak doğru bilgiye bütün ayrıntılarıyla ulaşamaz.

inancımdan kaynaklanan bir ayrıntı var. kur'an-ı kerim'in tamamı doğru bilgidir. eğer inanıyorsak doğruya yakın diyemeyiz. tamamı doğrudur.
mümkündür diye cevaplanacak soru cümlesi. doğru bilgiye ancak düşünce yoluyla ulaşabiliriz.
morgan freeman olsaydı şöyle derdi :" bilmem!? öyle olduğunu söylüyorlar" üslubunu çok seviyorum herifin ama dinî inancım bizi iyi arkadaş olmaktan ayırıyo, nasip be! *
felsefe dersini hatırlatan en bilindik sorudur.
(bkz: nakli ilimler)
değildir.
imposıbıl iz nathing.
evet mümkündür ama aynı anda doğrulanabilinen bilgi de mümkündür. o ayrımı yapmak gerekir. doğrulanabilen bilgi kişisel inançlardır, bir kişi ortaya atar onu benimseyenler çıkınca o da doğrulanmış olacaktır.

birbiriyle çelişen atasözleri nasıl zaman zaman doğru olarak gözleniyorsa, demek ki doğrular insana göre farklılık gösteriyordur.
(bkz: rabbime sordum cleveland dedi)
doğruluk, bizim bedenimizde doğup büyüyen ve ölen bir yapıdır.
ve tektir, beni, seni oluşturur buda. ve farklılıklar ile ayrılırız bu durumda benim doğru gördüğüm bilgi diyalektiliğin esiri olan doğada doğru kabul edilmez. hep bir değişim içinde olan yapılarda gelip geçiciliği yüzünden mümkün görülmez.
bu durumda doğru yoktur ve.yine bu durumda bizler yokuz. doğa durdugu zaman doğru bilgi ve biz var olacağız.
Müslüman bir kişinin evet mümkün demesi lazımdır.
Bu aralar fena kafamı yorduğum bilginin imkanı problemidir.
Özetle, “Rüzgar üşüyen için soğuk, üşümeyen için soğuk değildir.” Protagoras.

Bugün insanlar bilgiyi mutlaklaştırmak için en çok matematik ve doğayı kullanıyorlar. Bunları evrenin bilgisi ve gündelik görünenlerin kesin bilgisi olarak ikiye ayıracağım. Yani bir nevi dünya güneşin etrafında döner ve hava gerçektir bilgisi gibi iki ayrıma bu örneği atfedebilirim. Biri matematikle diğeri duyularla mutlaklaşır. isanların bir şeylere doğru veya kesin demeleri için ölçüt doğadır. Dağlar, denizler işte ancak bir Tanrı bu mükemmellikleri yaratabilir diyoruz. Doğayı görüyoruz gerçek olduğuna inanıyoruz ve gördüğümüz mükemmel kesin gerçekliği, mükemmel doğa görünüşü bizde Tanrı fikrini meydana getiriyor. Öldükten sonra bu dünya ile bağımız kalmayacak. Gerçeklik ve doğru Ölçütümüz o olmayacak çünkü artık doğaya bakamayacağız. Bir şeylere doğru-kesin dediğimiz ölçüt öldükten sonra yok oluyor. Yani hem bu ölçüt var aynı zamanda öldükten sonra yok. Hakiki bilgi varsa bizim için bir var bir yok olmamalı. Bir şeylere kesin yargısını verdiğimiz ölçütün de kesin olarak varolması gerekir. Ama doğa ve duyularımız biz varken var, yok iken yok. O halde doğa bir şeyleri doğrulamada ölçüt olamaz çünkü varlığı bizim için değişken. Değişken olana güvenilmez çünkü yanıltır. Bu bağlamda doğaya bakmak doğruluğun ölçütü değildir.

Reenkarnasyon olsa ve ben öldükten sonra bilgimle dünyaya geri dönsem bilginin kesinliğine inanırım çünkü ben ölmeden önceki bilgiyle tekrar gelişimin bilgisi eş değer hakikatta olacaktı.

Sen odadan çıkınca odanın gerçekliği yok oluyor. Görmüyorsun hissettmitorsun. Odayı oda yapan nedir? 4 duvar mı? Odanın içindekiler mi? Boyutu mu? Malzemesi mi? Bir oda büyüklüğünde dört köşeye sahip bir koli yapsak buna oda diyebilir miyiz? Aslında gerçeklik herkesçe değişiyor ve herkes için farklı, herkesin zihninde. O odadan çıkınca o oda senin için yok oluyor ama sen olduğunu düşünüyorsun. Oysa oda içinde bir ayrıntı sorsam cevap veremezsin çünkü o oda yoktur, bakamazsın artık deneyden çıkmıştır. Sadece kafandaki dört duvar ve büyük ayrıntıların sahte tasarımıdır. Ve anı terk ettiğinde gerçeklik bizim için bitiyor. Herkes duyabildiği, görebildiği ve koklayabildiği için ortak olanları gerçek olarak nitelendiriyor. Doğuştan kör biri için Nesnelerin görüntüsü gerçek değildir, yoktur ama hissettiği gerçektir. Yani sizin gerçek dediğiniz kırmızı bir elma kör için gerçek bir bilgi değildir. Elmanın bile kesinleştirilmiş niteliği kör için, tat duyusu olmayan biri için bile kesin değilse insan nasıl bu kadar kesinliği savunabilir. Bu nesnelerin görüntüsü veya tadı yok mu demek? Değil. Kendi için gerçeklik bu. Sağır için görüntü vardır ses yoktur. Tat alamayan için ses vardır, görüntü vardır fakat lezzet yoktur. Tat alamayan için acı, tatlı, ekşi gerçekliği veya bilgisi yoktur. Ses kesin var mıdır? bu sağırın kendi gerçeğidir. Herkesçe değişen bir gerçeklik algısında Doğru, güzel, iyi, kötü, ahlak, yarar ve sürekli değişen, dönüşen evren ve tüm canlılara bir kesinlik atfedilemez.

Bu bağlamda soruyorum kiraz ve çileğin gerçekliği kör için tadıyla mutlak, tat alamayan için görüntüsüyle, müzik sağır biri için mümkün değilse. Kiraz,çilek ve müziğe nasıl bir nitelik yüklerseniz gerçek olduğunu herkese kabul ettirebilirsiniz? Ben bunların bile kesinliğini düşünürken milletin bir tanrı’ya mutlaklık affetmesi beni çok aşıyor.
Mümkün müdür?