bugün

(bkz: din halkın afyonudur) malum plasebo (ing. placebo) aslında işe yaramayan, sırf hasta iyileşeceğini zannetsin diye verilen ilaçtır...
insan yaşamına doğrudan hiç bir etkisi olmadığı halde dolaylı etkisi ile yaşamların biçimlenmesini sağladığından, doğru bir önermedir.

(bkz: plasebo etkisi)
doğrudur. şöyle ki en basitinden duayı ele alalım.

sınavdan 85in üstünden bir not almamız için tanrıya dua ettik lakin biliyoruz ki sınavın konularına çalışmadan 85 alamayız. bu yüzden sınava çok çalıştık ve 92 aldık. şükrederiz ve o an ettiğimiz dua aklımıza gelir. bu bir plasebo etkisi sağlar çünkü dua etmesekte o sınavdan 92 alacaktık.

inancımız kuvvetlenir ama tanrı bizim için hiç bir şey yapmamıştır yinede. 92 puanı dua ettiğimiz için değil çalıştığımız için almışızdır.

din mantık dinidir diyenler bu konuda şöyle derler;
eğer bu esnada tanrıya dua etmeseydik şeytan vb gibi şeyler tarafından ders çalışmamızı engelleyecek bir unsur ortaya çıkabilirdi.

bu da bir plasebo etkisidir. mesela ders çalışma esnasında bir kimsenin evinizin ziline basıp sizi rehin alıyorsa bilin ki bunun sebebi arkanızda böyle bir düşman bırakmanızdır. ya da dostunuzun gelip kanka gel fırsat bu fırsat senin hoşlandığın kızı ayarladım buluşmaya gidiyoruz demesi engel değildir. hayır demelisiniz ya da çocuk gibi karı kız peşinde koşmayı bırakın bir an önce !
(bkz: dua aslında plasebo etkisidir)
afyon gene bir işe yarıyor, din öyle böyle değil hiç bir işe yaramıyor demektir.
(bkz: anarşi toplumların metalikasıdır)
yanlış önerme.
sınavdan 92 alman, yaşamında olumlu gerçekleşen her durum gibi senin motivasyonun, çaban ve başarının sonucudur. ama unutmaki seni hayata getiren güç ve başarılı olmanı sağlayan beyin gelişimin, yaradanın sana bahşettiği sıfatların bir tezahürüdür.
bunu şöyle örnekleyebiliriz. bir insan çocukluk evrende seni sokaklardan kurtarıp, sana belli imkanlar sağladığı zaman, aslında bu güzel fırsatı olumlu yönde kullanarak, hayatını değiştiren ve başarılı olanda sensin ama bu durum herşeyin başlangıcı saydığın o insanı hep anmaya ve onun karşına çıkmasına sevinmene ve ona vefa duygusuyla bağlanmana engel olmaz. o insan günün birinde senden en olmadık şeyleri istese bile, vefa borcuyla söylediği herşeyi tereddütsüz yaparsın.
yaradan seni yoktan vareden, hiçliğine anlam katan, senin mutluluklarının ve başarılarının mimarı, doğrudur herşeyi arzulayarak ve çalışarak elde eden sensin ama bu durum senin ve sahip olduğun herşeyin asıl sahibine vefa duymana ve aklınla ulaşamadığın isteklerine cevap vermene engel olmamalı.
varlığının bir saniye sonrasına hükmedemeyen bir varlığın, çocuğuna varedicisi ve hamisi olarak duyduğu şefkati ele alalım. senin annelik ve babalık dediğin sevgi ve özveri örneği yaradılış mücizesi, yaradanın sana ve tüm yarattıklarına duyduğu şefkat ve hissiyatla mukayese edilebilir mi.
unutmaki sana yaşama, yaşamını şekillendirme ve yaptıklarından hazalma olgularını bahşeden yaratıcına, teneffüs ettiğin her nefeste şükretmek yaşamının en mantıklı ve en olgusal gerçekliği olmalıdır.
sen insanoğlunun sanrısal gerçekliği içinde, kendince yaradanı inkar yolları arıyorsan, yaradanın varlığını inkar olarak adlettiğin süreç aslında kendini inkar olarak gerçekleşiyor. bilgisine sahip olmadığın mutlak varlığın, aidiyetinden kendini yoksun bırakıyorsun.