bugün

kendini kandıran insandır. en ufak bir zorlukta o dertler 10 kat daha kuvvetli bir şekilde gelir ve kendisini yere serer.
tamamen deşarj olma niyetindedir. karşıdakinin onu önemseyip önemsemesi umrunda değildir.
Derdi küçüktür çünkü.

Dert bile değildir o, de falandır.
Dahil olamadığım insan grubu. paylaştıkça daha kötü oluyor.
Benim bu adam. Tabiri caizse kusuyorum rahatlıyorum. Milletin üstüne kusmayayım diye sözlüğe falan kusuyorum. Karışan görüşen yok, oh. Ama dert dinlemekten hiç hazzetmem ve bu noktada iki yüzlü davranıyorum. Ya da davranmıyorum aslında. Çünkü ben kimsenin üstüne kusmamaya çalışırken birileri gelip bana kusarsa üzücü olur. Öf diyorum efendim, öf! Dertli adama dert anlatmayın, gidin siz de dertsizler bulun onlara kusun. Ya da duvarlarınıza, manzaralarınıza, şişelerinize kusun. Açın göğsünüzü, ciğerinize kusun. Açın karnınızı, bu sefer karaciğerinize kusun.

Üstüme kusmayın lakin illa ki kusun.
Ulan yahu ben paylaşma gafletinde bulununca daha bi' tedirgin olup kendime sövüyorum. içimde enver yılmaz peyda oluyor ve "kahpenin elinde koz bırakmışım sivas caddesinde iz bırakmışım." Diye serzeniş ediyor. Hiçbirimiz birbirimizin umrunda değiliz, belki bir nebze o da çıkarımıza yarayacak kadar.
Normaldir. insan hep içinde tuta tuta patlayacak hale gelir. Ama her dert anlatılmaz. Bazıları sessizlikle halledilir.