bugün

gelirsen ekime gelmezsen du ya o böyle değildi diyen, zirvelere tırmanacak soğuk ayranını yeni yudumlamış yazar kişileri bir el hareketiyle kamyon kamyon kaleiçine yığabilecek güçteki yazar.
"Belleğin ışığıdır bu, soğuk ve gezegensi
Siyahtır belleğin ağaçları. Mavidir ışık.
Sanki Tanrı'yım da, gamlarını boşaltır çimenler ayaklarıma
iğneler ayak bileklerimi ve mırıldanır tevazularını
Buharlı, manevi sisler yaşar bu yerde.
Bir dizi mezar taşı var evimle arasında.
Göremem hemencecik nereye varılacağını.

Kapı değildir ay. Kendi halinde bir yüzdür,
Beyazdır parmak boğumları misali ve müthiş sinirli.
Karanlık bir suç gibi çeker denizi arkasından; sessizdir
Büsbütün umutsuzluğuyla O-şaşkınlığının. Burada yaşarım.
Pazarları iki kez, ürkütür çanlar göğü –

Diriliş'i onaylayan sekiz büyük çan dili
Nihayet, gösterişsizce çınlatır adlarını.

Yukarıyı işaretler porsukağacı, biçimi Gotik'tir.
izler onu gözler ve ay'ı bulurlar.
Annemdir ay. Mary gibi şirin değildir.
Mavi urbaları salıverir küçük yarasaları ve baykuşları.
Nasıl isterdim ki şefkate inanaydım –
Portrenin yüzü, mumlarla mutedil,
Eğilir, benim üzerime özellikle, uysal gözleriyle.

Düşmüştüm çok ötelere. Çiçekleniyor bulutlar
Mavi ve gizemli yıldızların yüzünde
Kilisenin içinde, azizlerin hepsi mavi olacak,
Soğuk sıraların üstünde narin ayaklarıyla yüzerek,
Katılaşmış elleri ve yüzleri kutsallıkla.
Ay görmüyor bunların hiç birini. Kel ve yabanıl kadın.
Ve porsukağacının iletisi karanlıktır – karanlık ve sessizlik."
http://www.youtube.com/watch?v=qZ-bMijtOng
görsel
yine yeniden... keşkeler ve vazgeçmek zorunlulukları... bazı şeyler biter dostluklar baki kalır. antalya ya gelmesi dört gözle beklenendir.
Hiç görmeden kendini özleten yazar. Candır. Midye bira diye yanıp tutuşmaktayız kaç zamandır. (bkz: coming soon)
100. entrymi can dostum için yazdığım yazardır. *
Bayram sonrası iki kişilik dev antalya zirvesini sabırsızlıkla beklediğim canım yazardır. Midye bira hayallerimiz gerçek oluyor dostum, hadi iyiyiz yine. *
enfes antalya manzarasında kahvelerimizi yudumlarken sohbetine doyum olmadı aziz dostumun. devamı ankara'da inşallah.. *
2196. entarimi nickaltına şeettiğim kardeşimdir. ulaşılası insandır.
Henüz bu sene kendisini tanıma şerefine nail olduğum, zaman zaman fransızca münakaşa ettiğimiz, takımdaşımdır, dostumdur. Neredeyse her konuda fikir sahibi olması beni mutlu etmekle birlikte bu durumdan fazlası ile yararlandığımı söylemeliyim. Birlikte yaptığımız uçsuz gastronomi muhabbeti ile zamanın nasıl geçtiğini anlamam. Ayrıca bu platforma kendilerinin önerisiyle girdiğimi söylemek isterim. Dalavera efendi çok yaşa, iyi yaşa. haydi selametle
Selam küpeli yazar kardeşim.
alıştın tabi benim balık beynime, hatırlatıyorsun her şeyi. iyi ki bu süper hafızayla doğmuşsun. yoksa bana kim hatırlatırdı eski günleri? nice mutlu yaşlara, bana hatırlatacağın güzel anılarla...

edit: ama benim hep yaşım 19 ;)
zamanında mahallenin delikanlısıydı bu bilederimiz. şimdi beykozda kaçak bir genelevde çaycılık yapıyormuş diyorlar.
şu sıralar eler yaptığı merak edilen sevilesi uludağ sözlük yazarı.
dalavera yoldaş ölümsüzdür.

#uludagsozlukmoderasyonukirlenmistir
yıllar önce bir araba satıcısının ''sıkırtı'' sözcüğünü tekrar lügatımıza çarpmış yüce bilgin. ayrıca sözlük yönetimine zıplayarak kafa tutmaya çalışmaktadır.

ulan senin gramın ne, çapın ne?
eeey dalavera! sen kimsin ya!?
onu kaç yıldır tanıdığımı artık sayamıyorum.

iyi ki doğdun can dost. intikam ihtiraslarından mahrum ettim kusura bakma. bu da gol değil. geçen senenin telafisi diyelim. memlekette doğum günü bi başkadır haberin olsun. haa bu arada şarabı bekliyorum. *

edi büdü: bi de utanmadan çaylak olmuş. aaahhh aah... seni bu hale düşüren zorbalar utansın.

Düdüt: şükür kavuşturana.
norm'a ters düşen aforizmalar üretmek için en alt sınıfın ıstıraplarını hücrelerine işleyip, schopenhauer gibi pratiğe dökmek için çaylak olmayı istemiş, en sonunda da bi sike ulaşamamış büyük yazar, bilgin, alim.
kalemtıraş erkeğidir. en son antalya konyaaltı sahilinde, kıbrıs'tan getirdiğim zivaniya içkisinden 2 yudum alıp pert olmuştur. eve kadar vurdurmak zorunda kaldık.

edit: şortla denize koşup atlamasını unutmuşum.
neye hizmet ettiği bilinmiyor.
açıklama bekliyoruz.
çok ihmal ediyor.
15 şubat'tan beri entry girmeyerek artistlik yaptığını zanneden yazar. ayrıca parayı peşin vermediği sürece o tekila şişesi gümrükten içeri girmeyecektir. risk alıyorum lan ben onu valize koyarken. neyse ağustos'ta görüşmek üzere...