bugün

küçükken adının "cüney", soyadının "tarkın" olduğunu sandığım adam.
yapıldığı günün en efsanevi fakat bugünün en komik filmlerinin aktristi.
çocuk yaşlarda 'Cuney Tarkın' diye bilinen biraz ileri yaşlarda eksi filmleri izledikçe beğenilen ama beyin tam fonksiyonel çalışmaya başlayınca dalga geçmeye başlanılan adamdır. Türk sinemasında büyük emeği geçmiştir
Sinema oyunculuğuna 1963'te başlamış, ve iki yıl içinde yaklaşık otuz film çevirmiştir.
bir filminde ilk yardım ayağıyla kadını götüren aktördür.
buyrun bu da linki:

http://www.youtube.com/watch?v=PHGfVDvnalI&feature=feedrec_grec_index
kendisiyle sanal röpörtaj yaptım;

astım için kusura bakmayınız.

http://soundcloud.com/koreantiger/c-neytr-p-rtajmp3#
yarınsız adam filmi sahnesi hakkında güzel bir yorum:

http://www.youtube.com/wa...LCy2Y&feature=related

"kendisi orospuyla yatmaya gidince problem yok kadın orospuluk yapınca namus kirleniyor. kardeşine ya da her kimse sahip çıksaydın bari o kadar paran vardı. kafasından kendisini vurması gereken bir varsa o da cüneyt arkıdır."
cüneyt arkın, evi yakın, onu seven filiz akın, çocukluğumuzda kızların ağzından duyduğumuz tekerleme.
yakışıklılığı ve karizması ile kendilerine bir ikon arayan, filmlerinde başrol oynatacak hollywood'un dikkatini çekmiştir.Yabancı dil bilmeyen ve yolun başında olduğu için kendisine güvenemeyen cüneyt abimiz bu teklifi kibarca reddetmiştir. Çaresiz yapımcılar ikinci tercihlerine dönmüşlerdir.
Sean Connery
filmde tabiki James Bond serisi.
gençliğinde standup yapmış ve daha sonra beğenilmeyince işten kovulmuş olan. çok zorluklar çekmiş bir insan
tek başına bizans ordusunu madara eden, sur, süngü, top, tüfek tanımayan, görmeyen gözlerine rağmen ince bir ipi rüzgarda sesinden takip ederek 20 metreden ok ile ikiye bölen, sıra oğlunun saç teline gelince vuramayıp kahrolan yetenek üstü bir osmanlı süvarisi.
türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük aktörüdür. türk sinemasının en büyük emektarıdır. yapığı işler ortada. her ne kadar önceki mesleği çobanlık olan entel krolar tarafından kasıtlı dalga konusu yapılmaya çalışılsada 70 yıllarda yokluk içinde orataya çıkardığı yalnızca kara murat ve malkoçoğlu serileri bile ayakta alkışlanması gereken filmlerdir.

(bkz: yiğidi öldür hakkını yeme)
'kırk bakireye tapmaya, al yanaktan öpmeye geldim' diyerek hem Bizans imparatorunu hem de beni şaşkına uğratan, bu cümleyle farklı bir inanç yapısını ortaya koyan ve street fighter'daki Ryu'ya benzettiğim şahsiyet.
çocukken kanal kanal gezip filmlerini aradığım türk sinemasının reyizi. malkoçoğlu olsun atı olacağım adam.
çoğu kişiye kelime-i şehadeti öğretmiş şahsiyettir.
istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. bir dönem doktorluk da yapmıştır.
çocukken hayranlıkla filmlerini izlediğimi anımsadığım kof aktör.
çevirdiği filmleri tartışacak değilim amma siyasi duruş olarak tam bir fiyaskodur.
yılmaz güney'e verilmesi gereken altın koza'yı almış ve kelimenin tam manasıyla ödülün üstüne yatmıştır.
lafa gelince sol cepheden cümleler parçalamış ve zamanın maraş katliamını tetikleyen "güneş ne zaman doğacak" filminde oynamıştır.
bu yüzden aktör olarak türk sinemasında yeri yoktur.
Ne zamandan beri görmüyorum Cüneyt Arkın ı. Son olarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ün sanatçılara verdiği kokteylde karşılaşmıştık. En az on iki yıl eder. Ama ondan önce de uzun süre görüşememiştik. Ayrı dünyaların insanlarıydık da ondan mı?

Cüneyt Arkın'ı adı henüz Fahrettin Cüreklibatur'ken tanımıştım. 1957'de Eskişehir'de vergi dairesini teftiş ediyordum. Edebiyat ve şiir meraklısı arkadaşlarıyla beni bulmuşlardı. Dostluğumuz daha sonra istanbul'da surdu. O zaman tıp öğrencisiydi. Öyküler yazıyordu. Bunlardan birkaçını Ankara'ya, Muzaffer Erdost'a yollamıştım Pazar Postası'nda yayınlanması için.
Evin önünde kız kuyruğu vardı. Öylesine yakışıklı bir delikanlı bizim Fahrettin! Hepsi onun eve girip çıkışını kolluyor... Fatih'te şair Cengiz ı Çelikten ile (şimdi dişçi) bir ev tutmuşlardı. Bir iki kez gitmiştim o eve. Yanımda Muzaffer Buyrukçu da vardı. Ama asıl şunu unutmam:

Cüneyt Arkın 1937 doğumlu. Hekim. istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde numarası: 1172. Tıp öğrencisi albümünde şöyle yazıyor: "60-61 stajyeri. Uzunca boylu, esmerce, yeşil gözlü, yüzünde üzgün, alaycı bir gülümsemeyle etrafında çekingenlik yaratan ve bu yüzden kadını dövenden çok nefret eden dostumuz, aşkı çirkin, bilgisiz, küçük, kötü bile olsa, insan denen canlının büyük güzelliği, hayatın tek cevabı diye tarif ediyor." Cümle dolaşık, ama bir şeyler anlatıyor. Öyküler yazan ve tiyatroyla ilgilenmek isteyen bir delikanlı. Ama yazgısı sinemaya götürdü onu. Tıptan da kopardı.

Hava Kuvvetleri'nde yedeksubaylığını yaparken Halit Refiğ'in dikkatini çekti. Halif Refiğ, Şafak Bekçileri'ni çevirirken bu yakışıklı asteğmenden de yararlanmak istedi. Ancak yönetmelikler izin vermiyordu buna. Bir süre sonra, yani Fahrettin terhis olduktan sonra gidip Halit Refiğ'i bulacak ve Onun Gurbet Kuşları adlı yapıtında rol alacak. Baylan'da rastlamıştım. Sanki daha incelmiş, boyu da sanki daha uzamış...

Fahrettin adının Cüneyt'e nasıl dönüştüğünü de dostum Halit Refiğ' den öğrendim. Gazeteci Vecdi Benderli bulmuş bu adı. 'Cüneyt', Cüneyt Gökçer'in adından, Arkın' da Ramazan Arkın'ınkinden alınmış.' Böylece genç Fahrettin'deki tiyatro ve edebiyat tutkusu sinemada biraraya getirilmek istenmiş. Önce duygusal filmlerde boygösterdi. Tango duygusu...

60'lı yılların sonlarında vurdulu kırdılı kurdelelerde, serüven filmlerinde görünmeye başladı. Malkoçoğlu dizisi, sözgelimi... Tango duygusallığı içinde yetiştirilmek istenen gençteki değişimi nasıl tanımlayabiliriz? Önce tam anlayamamıştım. Sonra öğrendim. Cüneyt Arkın bir ara Medrano Sirki'ne girmiş. Bedava çalışmış bir süre orda. Ağları, ipleri kaldırma işini üstlenmiş. Bu arada parende atmayı, hareket olayını öğrenmiş ve geliştirmiş. Ben Jean Marais'nin Fantoma dizisindeki ortada görünüşüne benzetiyorum. Halit ise başka şey diyor: "ilk filmlerinde Alain Delon'a benziyordu; ama vurdulu kırdılılardan sonra onu Avrupalılar Burt Lancester'a benzettiler." Galiba bunların hepsi doğru.

işaret dile yöneldi.

ipek Yolu'ndaki süpermen. Böyle diyorum.

Jean Marais dedim, ne var ki öykünmeci bir sanatçı değil Arkın. Benzer ama taklit etmez.

Yineleme kötü. Ama zorunluysa, yinelernede iyi yanlar da vardır. Yineliyorum. Ulysseus'un doğudaki karşılığı Denizci Sinbad'dır. Ya da Denizci Sinbad'ın Akdenizdeki karşılığı Ulysseus. Sinbad'ın daha çok akrobasi planında varolduğunu belirlemek istemiştim. Bir çeşit karacı Sinbad oldu Cüneyt Arkın.

Evet, Medrano Sirki'nde bir yaz bedava çalıştı. Ata da en iyi binen, binmesini bilen sinema oyuncusu. O karateyi, o hareket niteliğini öyle kolay bulmadı. Öz olmadan o iş olmaz. Sağ'a kaymış gibi göründü. Biraz öyle. Ama tam da öyle değil. Atilla Dorsay'ın da belirttiği gibi, Maden gibi filmlerde toplumsal eleştiriye de girdi. Son yıllarda yönetmenliği de denedi. Reklam filmlerinde göründüğü için eleştiriliyor. Bence bir sinema sanatçısıiçin büyük bir kusur değil bu.

Gök Bayrak adlı romanda bir Can Bey vardır. Bence o kitabın bir ikinci cildi yazılmış olsaydı Cüneyt Can Bey'i kimbilir nerelere götürürdü?

cemal süreya .
küçüklüğümden beri severek fakat ergenliği atlatana kadar biraz daha gerçekçi oynasaydı dediğim aktör. gel gör ki ergen dönmelerimin sonunda okudugum battal gazi destanı ile bütün bu fikrimin degiştiği yeşilçam jönü. destanda aynı anda iki yerde bulundugunu okuyunca bırakta on okla on kişi vursun dediğim aktör tabi yıkılmayan adam daki son sahne hala abartı gelmekte.
http://magazin.haberturk....fazla-yasamak-istemiyorum
"daha fazla yaşamak istemiyorum" açıklamasıyla dikkat çekmiştir.

içeriği okuyunca insan üzülmüyor değil. sen ki koca cüneyt arkın'sın, malkoçoğlusun, kara muratsın vs.vs. o kadar iş yapmışsın. şimdi hayatımı devam ettirecek param kalmadı diyorsun. üzülsem mi, acısam mı bilemedim.

--spoiler--
yeşilçam'ın usta aktörü cüneyt arkın, sinemadan uzak kaldığı dönemde yaşadığı zor günleri anlattı. akşam'ın haberine göre; "iki tane erkek evlat evlendirdim; ev dayadık, döşedik. hastalığım iki yıl sürdü ve çok para gitti. şu yaşımda çalışmak zorundayım. kendi başıma kalınca diyorum ki 'allah'ım daha fazla yaşamak istemiyorum'... çünkü ilerleyen yıllarda param kalmamış olacak. oturduğum eve güveniyordum. bunu satıp, parasının yarısına başka bir ev alıp yarısıyla kalan günlerimi geçirecektim. buraları sit alanı ilan etmişler. mahkemeye verdik, sonuçlanmasını bekliyoruz." dedi
--spoiler--
bugün saba tümer'in programına eşi ve iki oğlu ile katılmıştır. hâlâ da show tv ekranlarındalar zaten.

Adamın evli olduğunu bile bilmiyordum ben, vay be.
dublör kullanmayan sayılı aktörlerden.
yeşilçam emektarı.
türk sinemasında 800 film ile kendini aşmış saygıdeğer şahıs.