bugün

"Cehaletim ve korkaklığım yüzünden kayboldum. Tam bir insan değilim, gelişmesi önlenmiş bir kent insanıyım. Sunacak hiçbir şeyi olmayan başarısız bir bok yağmurundan başka bir şey değilim."
Aşk bir emre dönüştüğünde, nefret hazza dönüşebilir.
değil mi ama?
küçükken babası tarafından ustura kayışıyla acımasızca dövüldüğünden bahseder belgeselinde. geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle genç yaşında toplum içine çıkmaya utanıyormuş . hatta lise mezuniyet töreni sırasında tuvalete gidip kafasını tuvalet kağıdıyla sardığını ve kendi suratını yumruklayarak suratını kan ve irin içinde bırakır . bana göre en sağlam kitabı ekmek arasıdır.

(bkz: bukowski born into this)
"Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. iyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. ilgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam."
sözleriyle kendini gayet ifade etmiş ve beni de kendine hayran bırakmış adamdır.
kimilerine göre sıra dışı bir hayatı olup, kadın, içki ve tütünle hayat felsefesini öykülendirmiş yazar.
"Ben kendimin tanrısıyım. Biz kilisenin, devletin ve eğitim sistemimizin öğrettiklerini silmek için buradayız. Biz bira içmek için buradayız. Biz savaşı öldürmek için buradayız. Biz garipliklere gülmek ve hayatımızı ölümün bizi almaktan korkacağı kadar iyi yaşamak için buradayız." Charles Bukowski
"içki yasağı yüzünden alkolik olanların sayısı anneannemin siğillerinden fazladır. Sadece yasak şeyleri yapmak ister insan, bunu tüm orospu çocuğu idareciler anlamalı..." CB
Bu adama ayrı bir aşığım öyle böyle değil.
kadınların hakkından gelen adam.
ben sadece sıkıcı insanların canı sıkılır demiştim kendimce yıllar önce. aynısını baya bi yıl önce söylediğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

önemli bir adammış kendisi, tanımıyorum.
"dünya yazarların yokluğuna kanalizasyon yokluğundan daha kolay katlanır. Ve dünyanın bazı yerlerinde ikisinden de çok az var. Ben kanalizasyonsuz yaşamayı yeğlerim elbette, ama ben hastayım."
diyen amerika tarihinin en iyi yazarı.
ergenlerin ilham aldığı yazarcan.
içmekle kafayı bozmuş adam. gençlere alkole bulaştırmada üstüne yok sanırım. okunacaksa belirli bir yaştan sonra okunmalı.
genellikle kitaplarını 6:45'in bastığı yayının sahibininde bulunduğu ruh halini paylaşan yazar.
adamın dibi.
avi pardo gibi bir adam kitaplarını çevirmeseydi türkiye'de bu kadar sevilmezdi. zannetmiyorum. onun bile yetersiz kaldığı yerler bile oluyor halbuki.

factotum,ekmek arası ve pulp kitapları ısrarla okunmalıdır.
çok fazla
çok az
ya da çok geç

çok şişman
çok zayıf
ya da çok kötü

kahkaha
ya da gözyaşı
ya da kusursuz
kayıtsızlık

nefret edenler
sevenler

ellerindeki şarap şişelerini sallayarak
önlerine çıkanları süngüleyip
kadınların ırzına geçen ordular

ya da ucuz bir pansiyon odasında
Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu saatin kollarının ağır hareketlerinde
bile görebilirsiniz.

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Münih'te
yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz.

insanlar yorgun,
hayat tarafından cezalandırılmış,
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle
sakatlanmış.

yeni hükümetlere ihtiyacımız yok
yeni devrimlere ihtiyacımız yok
yeni kadınlara ihtiyacımız yok
yeni yollara ihtiyacımız yok
şevkate ihtiyacımız var.

müşfik davranmıyoruz
birbirimize.
müşfik davranmıyoruz.

korkuyoruz.
nefretin gücü simgelediğini
sanıyoruz.
cezalandırmanın
sevgi olduğunu.

daha az sahte bir eğitim bize gereken
daha az kural
daha az polis
ve daha iyi öğretmenler.

bir odada
bir başına acı çeken
öpülmemiş
dokunulmamış
bir başına bitki sulayan
olsa da çalmayacak
bir telefondan yoksun
insanın dehşetini unutuyoruz.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize

boncuklar sallanır, bulutlar örter
köpekler gül bahçesine işer
bir çocuğun kafasını koparır cani
dondurma külahından bir ısırık alır gibi
okyanus bir gelip
bir giderken
anlamsız bir ayın esaretinde.

müşfik davranmıyor insanlar birbirine.

dizelerinin sahibi yazar. (bkz: buhran)
kral adamdır. o hep anlatsın biz dinleyelim. feysbuk terk ergenler gibi değil ama, kitaplarından; tanrım dediği fante'yi de okuyarak mesela.
sanata dair zerre iz taşımayan sözde şairimsi ve yazarımsıdır. bizim ergenler de meraklıdır bunlara. kısa kısa içi boş cümlelerle seslen bitti! biraz karamsarlık biraz hiçlik tamam! senden iyisi yok. gel bi tolstoy oku gel bi ayn rand oku gel bi marcel proust oku gel bi james joyce oku desen yanaşmazlar zaten bu saydığım heriflerin kitaplarının hem içeriği kalın gelir hem kitapların kendisi kalın gelir bu nedenle çerez kitaplar okurlar sonra okuyucu olduklarını düşünürler.

asla "edebi" bir niteliğe sahip olamayacak kişilerden üç beş tanesi:

elif şafak
hakan günday
murat menteş
onur ünlü

vs...

nermin bezmen'e, inci aral'a, nazan bekiroğlu'na falan hiç girmiyorum bile şimdilik bu kadar yeter.

okuduğum bokuwski kitapları:

ölüler böyle sever
ekmek arası
suda yan ateşte boğul
pis moruk itiraf ediyor
kadınlar

bana bu kadarı yetti. *
sanatını anlayamayan ergenlerin feysbukta gördükleri kısa cümleler yüzünden kötülediği üstad. bu adamlar tam feysbuk terk ya. *
Aşk ne zaman biter biliyor musun?
Bitti dediğinde yüreğin acımıyorsa.
Başyapıtı sayılabilcek Kadınlar adlı kitabıyla büyük nam yapmış şair yazar.
yenileme

zor değildir
kötü bir şiiri yırtıp atmak...
bir zamanlar
iyi olan
ama artık
uyuşturucunun pençesinde
mahvolmuş
katı ve bölük pörçük
bir şeye dönüşmüş kadından
kurtulmak
çok daha zordur...
nereye gitti
ve neden?
zor değildir
kötü bir şiiri yırtıp atmak
daha iyisini yazabilirsin
muhtemelen...
ama bir insan mahvolduğunda
her zaman bir nedeni var mıdır?
elbette elbette
elbette...
ama acısı
hep aynıdır
ve şaka
ölülerin ölmekte olanlara
ölüm dağıttığı
bu kentin
ya da herhangi
bir kentin
en iğrenç şakalarından
biridir...

bukowski
"Afika'ya ilaç yollayacaktık fakat hepsinin üstünde tok karnına yazıyordu." C.B
(bkz: postacı)
iyi yazar, en ayyaş edebiyatçı seçilmiş bi de sanırım.