bugün

aciz, salak ve en kötüsü de kendini bilmeyen insanlarca yapılan, kişilerin zavallılıklarını örtmek için kullandığı bir "cool"luk maskesidir. gerçekten cool bir davranış olan "umursamamak", ne yazık ki bazı gereksiz insanlar tarafından da özenilip, kullanılmaktadır. ama işin özüne bakarsanız, bu umursamama böyle insanlar tarafından yapıldığında ne cooldur, ne de umursamamadır. bu yalnızca bir bahane, sığıntı ve cevap verememek, diğer ismiyle "diyememek"tir. bunu, kendilerini kandırmaya çalışan insanlar kadar sizler de eşşekler gibi bilmektesinizdir, bu yüzden de gülmektesinizdir zaten.

dünyada en çok tehlike arz eden kişiler kendini bilmeyen, cahil insanların arasından çıktığından, bi de bu insanlar muhafazakar olduklarından, kafaları hiç esnemez, değişmez, gelişmez, ilerlemez. haliyle sizin de bu kimselere laf anlatmanız imkansıza yakın, boşa kürek çekmek demektir. yalnız bu insanlar bir de çirkef olurlar. yani siz kendilerini "gerçekten" umursamıyorken, şu bir kere geldiğiniz dünyada saatli bir bomba gibi ölüme yaklaşırken, bir saniyenizin bile sizin için değerli olduğunun farkına varıyorken, bu insanlara cevap vermek istemezsiniz, onlar için değerli hayatınızdan bir zaman dilimi ayırmak istemezsiniz. ama bir yandan da kişilere laf sokmanın, ayar vermenin ve aşağılamanın da tadına vardığınızdan, cevap vermeden duramaz, zekanızın, bilginizin ve çene kabiliyetinizin de yardımıyla bu kişileri fıstık ezmesi gibi ezim ezim ezmeye başlarsınız. işte bu noktada sizin için zevkli dakikalar, karşı taraf için de buram buram terlemeler başlamış demektir.

bu insanları salak diye yaftaladık ya, işte salak olduklarından da bu kimselerde çocukça davranışlar sıkça görülür; en son lafı ben edicem kasıntısı, çocukça "hayır sensin o taam mı" lafları, "cevap yazma bak"larla cevap hakkını kısıtlama yetkisinin ellerinde bulunduğu yanılgısı, "umrumda değilsin" deyip, cevap vermek için göt yırtmalar, göt kasılmaları, "yazık sana, komiksin" laflarıyla önceden yediği ayarlarla, ayardan ayran olmuş bir bünyeyle hala aşağılamaya çalışmalar, zaten konuşup konuşup bir şey söylemiyorken "sen beni anlamıyorsun" görüşünü savunarak karşıdakini salak yerine koymalar ve niceleri... işte acizliğin, zavallılığın ve komikliğin boyutunu görebiliyor musunuz?

kaşınıp, ayarı yiyince moronlaşmalar, çırpınmalar, saçma yaftalamalarla birleşen bu eğlenceli "uğraş"lar, normalde aynı masaya oturmayacağınız kişiler de olsalar, "cevap veremiyor" yaftasının yerine, laf sokmaya uğraşmak şahsen benim tercih edeceğim bir yöntemdir. kişi zaten kendinin cevap veremediğinin, ezildiğinin, içine laflar sokuşturulduğunun farkındadır. ama bunu dillendirmezler, hem niye dillendirip, beyaz bayrak çeksinler ki? kayıplarını resmileştirmiş olurlar o zaman. o bakımdan bu "cevap verememe, diyememe" olayına bir açıklık getirip, bu "umursamama" maskesinin ne kadar komik olduğunu anlatmaya çalıştım siz sevgili okurlar. eğlenceli, gerçek hayattan örnekler:

-çok dolmuşsun şekerim. (ezildiğini belli etmeme, acısını alaya vurarak çıkarma yöntemi)
-dolduğumu nerden çıkardın? hindili sandöviçimi yerken cevap yazdım sana. hadi canım. tıkama dükkanın önünü. (bkz: based on a true story)

-beni anlayamıyorsun. (ben gerizekalıyım ne anlatabiliyorum, ne insanlar anlayabiliyor)
-seni anlayabilmem için, yan yana dizdiğin harflerin bir "anlam"a oturması, bir düşünce belirtmesi lazım. götümle gülmeyeceğim şeyler söylersen, belki ben de adam gibi cevap verebilirim sana. yine; (bkz: based on a true story)

-komiksin. (aslında komik olan benim ama, seni aşağılayak, kendi aşağılık kompleksimi yenmeye çalışıyorum. saat 3'te psikologda randevu var zaten.)
-söylediklerimi çürütmek için tek bir kayda değer şey söylemeyip, ilgisiz konularla cümle kurman ve "komik" sıfatını yakıştırman asıl senin komikliğini ve zayıflığını ortaya koyuyor. -komiksin. sen beni anla... -çık dışarı. yeniden; (bkz: based on a true story)

-bende öle düşünüorum. öle bisi warmıs. senin dediklerin ballshit. hak wermeye çalışıyorum. (anadilinden bihaber gerizekalı ergen türkçesi)
-çok teşekkür ederim değer verip okuduğun için ama beni kolay kolay kaldıramayacağım bir pişmanlığa sürükledin. "vermeye" değil "wermeye" yazan, "var" yerine "war" yazan, daha "de,da" bağlacının doğru yazılışından, kendi dilinden bihaber içimizdeki bir düşman olan, okuduğundan bir bok anlamayıp, "bullshit" yerine "ballshit" gibi götümle güleceğim bir tespitle karşıma çıkan birine zahmetler edip dil döktüğüm için beni ancak bir kaç gün içerisinde kendime getirebilecek, büyük bir pişmanlık yaşattın.
-bilgisayarda w harfini kullanıyorum daha rahatıma geliyor v yi bu şekilde yazmak. bilgisayar benim dil benim dilim. bunun abartılıcak bir yanı yoq.
-bu bir savunma değil, cep telefonunda mesaj yazmıyorsun, klavyede yazıyorsun ve bu "daha kolayına gelmek" değil, türkçeyi bilmeyip de katledip, tikileşmektir. dil senin dilin değil, dil hepimizin dili ve o da türkçe. atatürk'e biraz da olsa saygın varsa, ata'mızın binbir emekle ve zorlukla yaptığı harf devrimine sahip çıkıp, türkçeyi doğru kullanmak zorundasın. "yapıo", "war" yazdıktan sonra benim için türkçeyi katleden bir insansın sadece. türkçeyi bilmiyorsun demek ki.
-bilmek ayrı kullanmak ayrı kasmıyorum senle konusurken.
-bilip dururken sürekli yanlışta ısrar etmen niye peki? bu kasmak değildir, ben de senin nur hatrın için adamakıllı yazmıyorum zaten, doğru olanı yapıyorum yalnızca. bu "bilmemektir", yanlışta ısrar etmek kadar saçma bir savunma olamaz. ve tabii ki (bkz: based on a true story)

-jaheira çok dolmuşsun güzelim sen, gel bi dinlen, çok sinirlendirmişler seni.
-bir kahve, iki sigara sürecinde yazdım tüm bunları. shiny disco balls'u dinlerken de, dans ediyordum bir yandan.
herkese, herşeye cevap vermeye kalkan evin yolunu bulamaz.
başka bir adı da göt olmaktır.
(bkz: cevab veremedi)
(bkz: elinde patlamak)