bugün

Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet inan’ın defnedilmesi için AYM'ye başvuruldu.taybet inan 57 yaşında bir kadın. güneydogudaki çatışmalarda öldürüldü.cenazesi sokakta 7 gün bekletildi , şimdi ise defnedilemiyor.insan olan , vicdan sahibi , merhamet sahibi olaNLAR iÇiN SÖZÜN BiTTiĞi YERDiR , DiĞERLERi iÇiNSE BiR PKK LI ANASI OLMUŞTÜR , iYi OLMUŞTUR , KÜRT OLDUGU iÇiN BUNU HAKETMiŞTiR VS. SiZ YAZMADAN BEN YAZDIM PEŞiSIRA GELECEK HAKARETLERi.ORADA iNSANLIK ÖLÜYOR BEYLER .HER GÜN iNSANLIĞINIZ ÖLÜYOR.
Sorumlusu PKK ve hdp'dir.

Belediye Araçları PKK'ya silah taşıyacağına Halka yardım etse olmaz bunlar.
öz yönetimin cenaze arabaları gelip alsın birader.
sen eğer ambulans çağırıp gittiği yerde tararsan senin ne yaralına ne cenazene ambulans kullanacak personel bulamazsın. önce bunu bir düşüneceksin. öyle bol keseden acitasyon yapmak kolay.
Vergisini ödediğimiz, çalışıp didindiğimiz, uğruna canımızı verecek kadar sevdiğimiz bir zamanlar güçlü bir devlete sahip ülkemizin getirildiği içler acısı, utanç verici durumun kurbanıdır.
hdpli değilim pkklı hiç değilim kürt de değilim.bu tür haberler akşam işe dönüp açtıgın tv de zaten verilmez. hdpli artık o kadar alıştı ki bu tür durumlara , o kadar alıştı ki o halk öldürülmeye , it yerine konmaya , zulüme, bu olayı alıp propaganda yapmaz.bu tür olayları sadece diğer , öteki medyadan duyarsınız eger takip ediyorsanız .demem o ki sen ölen insanlığına otur agla.
Allow me to speak my Arab tongue
before they occupy my language as well.
Allow me to speak my mother tongue
before they colonise her memory as well.
I am an Arab woman of color.
and we come in all shades of anger.
All my grandfather ever wanted to do
was wake up at dawn and watch my grandmather kneel and pray
in a village hidden between Jaffa and Haifa
my mother was born under an olive tree
on a soil they say is no longer mine
but I will cross their barriers, their check points
their damn apartheid walls and return to my homeland
I am an Arab woman of colour and we come in all shades of anger.
And did you hear my sister screaming yesterday
as she gave birth at a check point
with Israeli soldiers looking between her legs
for their next demographic threat
called her baby girl “Janeen”.
And did you hear Amni Mona screaming
behind their prison bars as they teargassed her cell
“We’re returning to Palestine!”
I am an Arab woman of colour and we come in all shades of anger.
But you tell me, this womb inside me
will only bring you your next terrorist
beard wearing, gun waving, towelhead, sand nigger
You tell me, I send my children out to die
but those are your copters, your F16′s in our sky
And let’s talk about this terrorism business for a second
Wasn’t it the CIA that killed Allende and Lumumba
and who trained Osama in the first place
My grandparents didn’t run around like clowns
with the white capes and the white hoods on their heads lynching black people
I am an Arab woman of colour and we come in all shades of anger.
“So who is that brown woman screaming in the demonstration?”
Sorry, should I not scream?
I forgot to be your every orientalist dream
Jinnee in a bottle, belly dancer, harem girl, soft spoken Arab woman
Yes master, no master.
Thank you for the peanut butter sandwiches
raining down on us from your F16′s master
Yes my liberators are here to kill my children
and call them “collateral damage”
I am an Arab woman of colour and we come in all shades of anger.
So let me just tell you this womb inside me
will only bring you your next rebel
She will have a rock in one hand and a Palestinian flag in the other
I am an Arab woman of color
Beware! Beware my anger…
TARiH
07 Ocak 2016 00:00
Tweet


"Annem ilk vurulduğunda haber verdiler, koştuk. Biz daha varmadan amcam gitmek istemiş, onu da vurmuşlar.

Gittiğimde amcamı taşıyordu komşular. 'Annem?' dedim, 'Sokakta kaldı.' dediler.

Ben gitmek istedim, tuttular; ağladım, ağladım, ağladım. Annem sokağın ortasında kaldı öylece. Önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı. Kimi aramadık ki? Vekilleri, kaymakamı, valiyi.

Dedik çeksinler şu kargaları, öldü ölmesine de, cenazemizi alalım.

Annem ne hissetti acaba? Canı çok, yanmıştır.

Bize sevgi nedir hiç dile getirmezdi, ama bir sarılması vardı, dünyaya değerdi. Binlerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi.

Annem tam tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde öldük.

Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse, devlet bize yedi gün bunu yaptı.

Tam yedi gün annemizin cenazesi sokak ortasında kaldı. insan çok iyi olamıyor, insan kalamıyor.

Annemin elleri kaskatı olmuş ve öyle sıkmış ki eşarbını belli ki canı hayli acımış. Öptüm ellerinden helal et hakkını diye.

Ama kanı kurumuş annemin, elleri, yüzü ki, yüzü düşerken toprak olmuş, elbiseleri kandan ıslanmış, sonra da kurumuş, sonra taş olmuş annemin.

Kokusu gitmiş, toprak ve kan kokuyor annem. Saçları sertleşmiş, kirlenmiş.

Gözleri açık kalmış annemin, yüzü eve dönük, ayakları toplanmış; bir takat gelsin diye belli ki çabalamış.

Siz benim annemi öldürdünüz.

Çocuklarınız var mı, bilmiyorum. Sizin yoksa bile sahiplerinizin var. Nasıl bir acı demeyeceğim, zira ağır.

Yedi gün benim annem, yedi gün kara kış soğuğunda kaldı. En acısı, kaç saat yaralı kaldı bilememek.

Keşke diyorum hemen ölmüş olsa.

Siz benim annemi öldürdünüz."

Ağlıyorsunuz değil mi? Okudukça, ağlıyorsunuz. Kanınız donuyor, yumruklarınızı sıkıyorsunuz, dişleriniz kenetli, ağlıyorsunuz.

insanlığın geldiği yere ağlıyorsunuz.

Lanet olsun bu savaşa. Bu savaşı önlemeyenlere, sürdürenlere lanet olsun.

Rezil bir alışkanlık

Güneydoğu’daki iç savaşta toplum otomatiğe bağlanıyor, her gün yaşanan trajediler artık o kadar olağan ki, “Cizre’de, Silopi’de, Dargeçit’te bir polis şehit oldu, bir uzman çavuş kaldırıldığı hastanede şehit düştü, biri kadın, ikisi çocuk, üç sivil hayatını kaybetti”, ve benzeri haberleri dinleyip geçiyor büyük çoğunluk.

Korkunç bir kanıksama, rezil bir alışkanlık.

Bir ölüm haberinden ötekine. Kanıksanarak, umursamadan dinlenen, sıradan haberler gibi.

Oysa, hayatlarını kaybedenler… Geride kalanlar… Kalanlarda ömür boyu silinmeyecek izler…

Mehmet inan'ın mektubu

Aralığın ikinci yarısı, Silopi.

Anne Taybet inan sokağa çıkıyor, çıktığı anda vücuduna saplanan kurşunlarla yere yuvarlanıyor.

Sonrasını oğlu Mehmet inan yukarıda aktardığım mektubunda anlatıyor. Mektubu önceki gün CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu Meclis genel kurulunda okuyor.

Taybet inan’ın cansız bedeni yedi gün sokakta kalıyor, yedi gün. Çocukları, mektupta anlatıldığı gibi, cenazesinin başında bekliyor, kargalar, kediler yemesin, diye.

insanlığın bittiği yer. Sözün çoktan buharlaştığı yer.

Taybet inan’ı kim, nasıl, neden vurdu, belli değil.

Ama, vurulduktan sonraki hali mektuptaki gibi.

Taybet inan’ın öldürülmesi insanlık suçu. Cansız bedenini yedi gün sokakta bekletmek, katmerli insanlık suçu.

Bu cinayetin hesabını kim verecek? Kim çekecek bu suçun cezasını, kim?

“Baba, baba” çığlıkları

Mehmet inan Silopi’de “anne” diye feryat ederken, 4 Ocak’ta Diyarbakır’da şehit düşen polis Musa Yüce’nin üç yaşındaki oğlunun çığlıkları yeri göğü inletiyor:

“Baba… Baba… Baba…”

Üç yaşındaki çocuk babasının bir daha geri gelmeyeceğini fark ediyor, acı gerçeği ona annesinin dinmeyen feryatları anlatıyor.

Bir insanlık suçu, bir insanlık suçu, bir insanlık suçu, kim çekecek bu suçun cezasını, kim?

Bir milyon 300 bin kişi

Sezgin Tanrıkulu’nun verdiği bilgiye göre;

Bu dönemde on yedi ilçede elli altı kez sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor.

Toplam sokağa çıkma yasağı üç yüz günü aşmış bulunuyor.

Sokağa çıkma yasaklarından bir milyon üç yüz bin kişi etkileniyor.

Küçük bir devletin toplam nüfusuna eşit bir topluluk. Üç yüz gün evlerinde hapis. Bir kaymakam ya da valinin emriyle, emir Ankara’dan geliyor olsa bile.

Boş sıralar

Sokağa çıkma yasakları süresince yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin araştırılması amacıyla HDP Meclis Araştırması açılmasını istiyor.

Görüşmeler sırasında ilgi çekici bir durum var. Kürsüde CHP milletvekili Aytuğ Atıcı önerge için söz aldığında:

“AKP sıralarına bakıyorum, saydım, 30-31 milletvekili var. Oylamaya girecek AKP milletvekilleri içerde ne konuşulduğundan habersiz, gelip ret oyu verecek”. (TBMM Tutanakları, 5 Ocak 2016).

Görüşmeler sırasında Meclis genel kurulunda muhalefetten kaç milletvekili var, tutanaklarda o yok, bilmiyorum.

Aktardığım mektup görüşmeler sırasında okunuyor. Oylamaya geçiliyor, önerge AKP oylarıyla ret ediliyor.

Güneydoğu’da aylardır iç savaş sürüyor, konu hemen her gün her yerde tartışılıyor, ama bölgede yaşanan olaylarla ilgili bir önerge görüşülürken, milletvekili sıraları boş.

Söz yine buharlaşıyor.

Yarını bekleyin

Sokağa çıkma yasaklarının anayasaya aykırılığını savunan bir gurup avukat Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Mardin'de idare mahkemelerine başvuruyor.

Sonuç alamayınca, Anayasa Mahkemesine gidiyorlar. Anayasa Mahkemesi bu dosyaları görüşmüyor, Avrupa insan Hakları Mahkemesine (AiHM) gönderiyor.

AiHM başvuruyu derhal kabul ediyor ve AKP Hükümetine sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili sorular soruyor.

Süre yarın doluyor, hükümetin yarın AiHM’e yanıt vermesi gerekiyor. O zaman sokağa çıkma yasaklarının neden ve nasıl ilan edildiğini öğreneceğiz umarım.

Meclis araştırması, AiHM ve devamı… Silopi’den Mehmet inan’ın mektubu… Unutamıyorum… Üç yaşındaki çocuğun çığlıkları… Tam kabus…