bugün

bir insanın herhangi bir hareketinden, bakışından, sözünden, gözünden, özünden etkilenip bağlanılan anlardır.
(bkz: bana öyle bakma)
cep telefonunun yes tuşuna bastıktan hemen sonrası.
boşlukta olunan anlardır.
tutunacak bir şey ararsın hayatta kalmak için.
sonra biri çıkar gelir. eş dost sevgili ne sıfatlaysa işte. o an bağlanırsın.
yada bağlanmazsın boşluğun güvensiliğindir çünkü.
bazende bağlanılan ana geri dönüp o bağları hiç var etmemiş olmak istersin.
yada her neyse artık.
(bkz: bağlanmaya başlanılan an)

edit: aramaya inanmak.
affetmeye karar verdiğin andır.
Hani tebessüm eder ya gamzesi belli olur bi suskunluk olur batan güneşin ışıkları vurur yüzüne o an göz göze gelirsin o anlardan biridir işte.
göz göze gelinip kalbinin üstünde bir ağırlık hissetmeye başladığın andır.
mahkumiyetin tohum verdiği ilk andır. keşke deme olasılığı yüksek olan bir başlangıçtır.
Bisküvisini çayına batırdığı andir.çünkü bisküvisini çayına batıran insan tam bi candır.
farkedilmeyen anlardır.. kimse durup vay ben bu adama nasıl da bağlandım şimdi demez çünkü bağ zaten öyle adrenalin gibi bi takım hormonların peak yapmasıyla oluşmaz..

bütün olay fizyolojik.. hepsi böyle miligramlık hatta bazen milimolarlık hormon dengeleri.. karşıdaki insanla ne kadar çok şey paylaşılırsa o kadar çok sayıda oluşan sinapslar filan var.. romantik bi boyutu yok yani olayın.. e tabii ki her temas iz bırakır.. başka ne olucaktı ?

bi insanla nası bağlanılır onun da fizyolojisini anlatıyım bi güzellik yapıyım..

bi insan var diyelim , o kişiyle x yerde tanıştınız.. y hakkında konuştunuz ve z'yi anımsattı size.. sonra x ,y ,z gibi kavramlar öncelikle beyinde o kişiyle ilgili nöronsal bağlar kuruyolar.. aynen facebooktaki tag özelliği gibi..

mesela hefeweizen : x , y ,z sonra sonra bi kaç kere daha buluşuyosunuz bi kaç kere daha konuşuyosunuz ve hatta belki dokunuyosunuz böylece hefeweizen : x, y ,z , f, j ,s ,k gibi artan bi durum oluyo.. beyindeki hefeweizen düşünen nöronlar artıyo.. hepsi birbiriyle bol bol sinaps yapıyolar..

lan resmen ele geçiriyo bağlandığımız insan beynimizi :/ sonra şöyle oluyo , diyelim ki bu insan gitti.. aha nöronlar orda sürekli akılda yani o kişi.. fakat kendisi yok.. bu sefer hefeweizen nöronları başlıyo ağrı yapan nöronlarla sinaps yapmaya..

x : mide ağrısı

y : kalp sıkışması

z : ağızdaki iğrenç tat böyle böyle gidiyo..işte bu kısımda anlıyoruz ki , bağ kurulmuş.. ama iyi haber şu ki , kullanılmayan nöronlar bi süre sonra işlevlerini kaybediyolar inaktivr oluyolar.. yani boşuna demiyolar ayrıldığınız kişiylre tüm kontağı kesin , sakın görüşmeyin diye..

fakat tabii şayet en ufak bi uyaran bile varsa misal x'in önünden mi geçiyosunuz her gün , işte sizin o salak nöronlarınız paso acı çektiricek size.. azalan serotonin seviyeniz ,gitgide düşen oksitosin seviyeniz de cabası..

oy oy salak insanlar ve salak bağları..

bi fare vardı okulda lab.da , ki kendileri sadık olmalarıyla meşhurdur okstosinleri çok yüksek diye , 1ay boyunca çiftleştiği ve sonra ondan izole edildiği farenin üstündeki kırmızı noktanın aynını her gördüğünde beyninde eeg'de bazı bölgeler hayvan gibi aktive oluyodu.. hayvan resmen kriz geçiriyo yani..

şimdi açsak beynimizi baksak bi de eegye bağlasak kim bilir neler çıkıcak ortaya.. ne bilinmedik bağlar ne büyük travmalar..

bu entryimden bi bok anlayan varsa lütfen mesaj atsın.. kendisine özel bi hediyem var..