bugün

saat 21:47...

"abi şurası kestirme oradan geçelim" dedi arkadaş, kastettiği senin sokağındı, bir yıldır girmediğim sokağın. "sigara almam lazım" dedim, "abi dönünce var hemen bakkal" dedi, kastettiği senin bakkalındı. girmek istemedim, ama birşey diyemedim. girdik sokağın başından.

senin apartmanının bahçesinde, bir kız bekliyordu, sen sandım, o sokaktaki her kız sendin. yavaşladım, geri dönmek istedim, kaçtığım acılarla yüzleşmek istemedim. parketmiş arabalara baktım, seninkiler sandım, o sokaktaki her araba senin arabandı. geri dönmek istedim, unutmaya çalıştıklarımla yüzleşmek istemedim.

ilerledik, araban yoktu, kız sen değildin, apartmanının yanına geldik, bahçesi apartmanının, o kocaman kavgaları ettiğimiz bahçe, bahçesi apartmanının, "hiç öpülmüyorum" diye huysuzluk yaptığım o bahçe, "nasıl yaptın, bu adamlar kim" diye sana haykırdığım o bahçe.

o apartman, son kez elimde pembe bir yastıkla çekip gittiğimde kapının ardımdan kapanma sesini duyduğum apartman, o apartman, içinde tüm dünyanın pisliğinden kurtulmak için sığındığımız evi barındıran o apartman.

o ev, filmler izlediğimiz, benim saçma sapan dergilerimin yıllarca çamaşır makinasının üstünde durduğu o ev. imzalı uykusuz posteri, sinir olduğum o nip tuck posterin, minik sarı post-it'lerimiz, buzdolabı magnet'larımız, ayağı kırık sandalyeler, buzdolabında duran minik salçacık, her taraftan fışkıran pembe tokalar, hiç bir yere sığmayan "tekeliyet". hayır ... durun düşünceler ... gelmeyin aklıma, unuttum ki ben hep onları. hissetmiyorum ki hiç bir şey. elindeki o yara izi, .. hayır, başka şey düşün,...

hızlandırdım adımlarımı, döndük sokağından, ferahladım, bakma dedim kendi kendime, köşeden evinin penceresi gözüküyordu, bakma, bakma, bakma, baktım. balkonun olduğu pencerenin ışığı yanıyordu. sen değilsindir o, sattın ya da kiraladın evini, bitti zaten okulun, döndün memleketine, kiracın o, araban yok hem. gittin ki sen, hem de tüm köprüleri yaktın giderken. hem de öyle bir yaktın ki, ben evlenme teklifi edeceğim yeri planlarken, ben tek taş seçerken, ben her şeyi ayarlamaya çalışırken, çaktın kibriti, o kadar çok kirlenelim ki dedin, o kadar çok yıpranalım ki, bakamayalım bir daha birbirimizin suratına...

vedalaştım arkadaşla, evime geldim, sessizlik, o senin şirin sesin yok "experimental" diye bağırmıyosun içerden, "şarap getir", buz dolabını açtım, son kullanma tarihi geçmiş bir sürü şeyin arasından, sirke olmuş şarabı çıkardım. neredeyse bir yıldır ağlamamıştım ben, migros'tan beri, neredeyse bir senedir titrememişti dizlerim, ama şimdi buzdolabının kapağını kapamaya bile gücüm yok. güçlüyüm ki ben, atlattım, geçecek sabaha, bu akşamlıktı bu sadece, sözlük, evet yazayım, dertleşeyim, ne zamandır dertleşmiyordum, atmam lazım içimden, çık git, çık, pislik aksın, duygular aksın, duygu yok, kimse kıramayacak bir daha beni, git, çık...

saat 22:08...

(bkz: sözlük ile dertleşmek)
bir solukta tüm çocukluğunuzu içine çekersiniz. çoğu tatlı olmak üzere bir sürü şey hatırlatır.. "eskiden burada top oynardık. buraya ve buraya kaleler kurardık. oyuna girmeyenler şurada otururdu. şimdi ise kimse yok.. tanıdık gelen rüzgardan başka.."
bazı zaman insanı olmayacak bunalımlara sokar.gözünün önünden akıp gider orda yaşadıkların falan.her şey bitip gitmiştir de sokak kalmıştır.can yakar.
(bkz: ahh ahh)
gözden düşen bir damla yaştır.
plastik topla kum sahada yada yolda yapılan maçlardır.
(bkz: susam sokağı)
"kardeşim kadar eski bir sokakta
seni gördüm"

çok şey hatırlatır, bir daha geçemezsiniz o sokaktan.
bir sokak.
ne anlatır ki.
boş bir sokak.
ne hatırlatır ki.
mutsuz boş bir sokak.
ne verir ki insana.

el ele değil de, üşüyen yalnız elleriyle yürüyünce insan sokaklarda, o zaman görüyor dilenciyi. ailecek dileniyorlarmış hatta. o zaman görüyor eller.
adımlar şimdi dilenmeyi hatırlatıyor bana. dilenenleri.
onun arkasından denilenler ise doğuştan zengin.

hiç üzülmeden dinleyebilmeli o eski'nin ardından şarkıları.
sokaklara küsmek, sokağa ihanet.
eski'ye küslük bile değmez.
sadece bir sokak mıydı geçtiğim ?
yoksa küçüklüğümün çocukluğumun geçtiği
annemin balkondan yeter eşek sıpası saat kaç oldu bırak topu hadi eve diye bağırdığı
ilkokulu , ortaokulu geçirdğim , hayatımın unutulmaz anlarını yaşadığım bir başka dünya mıydı ? bilemiyorum
şimdi evimizin olduğu yerde depremden arta kalan enkazlar var hala aradan geçen 10 yıla rağmen. arsa satılmıştı üzerine birisi bi dükkan yapmış ama enkazlar tam kaldırılmamış. sağa baktım başka binalar , sola baktım başka insanlar.. balkondan oğluna bağıran bir anne gördüm yine anladım ki sadece bir sokak değildi geçtiğim. anılarımdı , çocukluğum , bilinçaltımdı belki de ..
bazen hatırlatır. bazen güldürür tebessümle.

bazen hatırlatır. bazen acıtır.
millet çok derin girmiş, benim aklıma ilk pokemon tasoları geldi.
top oynarken hep kenarda işediğim kuytu bir yer vardı orası geldi sadece
ölümdür. cinayettir. 14 yasinda bir cocugun yardim edin diye cigliklaridir. kardesim arkadasim ölme nolur diye tanriya yalvarmasidir. 2 yil boyunca hayalet olmasini hatirlatir. kendinden nefret ettirir. hayati boyunca dusebilecegi en buyuk caresizligi animsatir. o sokaga lanet ettirir.
bir sokak ki gece lambası yanmayan bir evin açlıktan uyuduğunu bilmiyordum.
bir sokak ki kenarda şaraptan sızmış bir adamın dertleri olduğunu bilmiyordum.
bir sokak ki rastgele dizilmiş bugilerini balkonda çıkaran kadının dul olduğunu bilmiyordum.
bir sokak ki pencereden düşen saksıların hafıza kayıplarına uğrattığı çocuklarının evsiz olduğunu bilmiyordum.
bir sokak ki sokak lambalarının dünden kalmış mazot kokusuyla yandığını bilmiyordum.

"bir sokak ki benim orada olup kimsenin beni tanımadığını biliyordum ama."
Avcı hatırlatan sokaklar vardır. Neşelendiren sokaklar. Fakat neşe ve mutlulukla geçen yılların ardından kasvetle örülü sokaklara gidildiği içinde üzebilir bu sokaklar.
Kaybolduğunuzda bir şeyler anımsattığı düşünülen sokaklardır. Aslında tanıyorum ben burayı diyerek. dönülür dolaşılır. Bif
Giriyorum sokağın başından; sol taraftaki garaj kale olurdu şut atar duvarları kirletirdik. Mahmut amca bağırırdı topunuz keserim haa diye 3. kattan. Dinlemezdik tabi, o da hiç kesmezdi zaten.
Giriyorum sokağın başından; sağ tarafta mustafa amcalar, çocukları benim abilerim. Kurban bayramı geliyor aklıma. Aldığımız hayvanlar onun bahçesinde dururdu. Kuş bulmuştum bi keresinde ölü. Onun bahçesindeki kayısı ağacının altına gömmüştüm. ilk öğrendiğim duaları okumuştum başında. Tabi annem verdi bu fikri bana. Ölü kuş napılır ne bilsin ufacık çocuk.
Giriyorum sokağın başından az ilerde terk edilmiş bi kamyon var. Temizledik biz onu arkadaşlarımla. içinde şoförcülük oynuyoruz. Aküyü sökmeye çalışıyoruz. Bizim arabanın aküsü bitecek peder onu söyledi ya akşamdan. E durumu da iyi değil. Kamyonun aküyü söküp pedere götürecem. Al baba akü getirdim sana, dert etme sen diyecem. Akü aküdür sonuçta dmi. Motor ya da uzay mekiği fark etmiyor o zamanlar.
Giriyorum sokağın başından; az ilerde ali abi var. Amatör futbolcu. Kaleye geçirip şut atıyor bize yoldan geçerken. Bazen kurtarınca o kadar mutlu oluyoruz ki tarifsiz. Seni diyor takıma aldıracam iş var sende. Gözler parlıyor bizim zidane'ımız diyor ki sende iş var. Allahım sana geliyorum.
Giriyorum sokağın başından; daha ilerde cami var. Yazların vazgeçilmezi. Su savaşları, uzun eşşekler, tesbih savaşları. Hocanın haftada bi kırılan sopası.
Giriyorum ben o sokağın başından da o sokak bitmiyor be. Nasıl bitsin o sokak.
Bazen cemal süreya'yı hatırlatır.

''Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka''
güncel Önemli Başlıklar