bugün

ne okuduğum kitaplar ne de konuştuğum bilgeler... hiç birisi bu düşüncem üzerinde etkili olmadı.

uzun bir otobüs yolculuğum sonrasında düşündüm bunu. akşam otobüse binip sabah olunca başka bir şehirde başka bir günde uyanmıştım. hava bulutlar ve güneş bile farklı. adeta vücudumu a noktasından alıp b noktasına koydular. ve zamanı da ileri aldılar. yada benim böyle düşünmemi istiyorlar.

düşünsenize; uyuyup uyanıyorsunuz ve başka bir şehirdesiniz. belkide vücudunuz hiç hareket etmedi. sadece şehirlerin yerlerini değiştirdiler. yada şehirler yok ve bizim şehir değiştirdiğimizi zannetmemizi istiyorlar. ya gerçekten şehirler yoksa. içtiğimiz su yediğimiz yemekler soluduğumuz hava evet evet belkide hava solumuyoruz. yaşadığımız herşey aslında bize yaşadığımızı sanmamız için oluşturulmuş hayat platolarından ibaret! yemiyoruz içmiyoruz. vücutlarımız başka bi yerde. belkide aynaya baktığımızda gördüğümüz şey aslında onların bize görmemizi dikte ettikleri. hangimiz tavuğun gerçek tadını biliyoruz. aslında tavuğun tadı balığınki gibiyse hangimiz bunu ayırt edebiliceğiz. uyuyo musun uyanık mısın ayırt edemediğiniz hiç olmadı mı? belkide şu an ağzımızda hortumlar bileklerimizde serum yapay bir faunusun içindeyiz ve vücudumuz çürümesin diye peltemsi bir sıvıyla kaplı bir vaziyetteyiz. hiçbirimiz güneşi görmedik, yıllardır uyuyoruz! ve rüyalarımız gerçeğimiz olmuş adeta. ve bu faunuslar adeta bir insan tarlasındaymışızcasına sistemli oluşturulmuş. ve biz uçsuz bir evrende sonsuz bir rüyadayız. rüyadan uyanmamamız için bizlere sanal bir gerçeklik yaratmışlar. vücudumuzun oluşturduğu hayat enerjisini sömürerek yaşıyorlar; yani vücutlarımız onların pilleri. rüyadan uyanmadımız sürece bizim enerjimizle kendi hayatlarını devam ettirecekler. biz ise bu sonsuz rüyada ağzımıza attığımız bir parça etin aslında sulu baharatlı ve lezzetli olduğunu düşünmeye devam edeceğiz.

sonraki yazım: bir şehir efsanesi kendi kendimi nasıl döğdüm.
madem bu kadar şüphe ediyorsun herşeyden, bizim senin bu yazdıklarını okuyacağımıza nasıl emin olabiliyorsun? dahası bu yazdıklarının aslında yazılmış olduğunu nerden biliyorsun ve hangi mantığına dayanarak başlık açıyorsun?, diye sorulması gereken yazarın bir girdisidir.
(bkz: the matrix)
(bkz: gerçekli başlık açıp belkili konuşmak)
(bkz: ne içtiyse aynısından istiyorum)