bugün

bitmedi gitti bu sinir harbi...
ben bu yazıyı da sana yazdım.* * içinde neler var neler bir bilsen bu yazının. her şeyden önce benimde; gururum, duygularım, kalbim, öfkem var mesela, çok kızabiliyorum bazen, aniden yükseliyorum öyle ki o anlarda kendimi ben bile tanımıyorum ama ne yok biliyor musun bende? riya. iki yüzlü değilim ben, neysem oyum. sinirimle, sevgimle, dostluğumla, hiddetimle, nefretimle, hatalarımla, o garip affetme huyumla kısacası ben de insanım. affediyorum, niye biliyor musun? rabbimin onlarca hatamıza rağmen bizi affettiği bir dünyada yaşıyoruz, kul olarak bize affetmemek kimden miras kaldı ki? hiç kimseden...
günlerini öne doğru uzayarak sayan bir dudak birgün mutlaka yaslanmak isteyecektir kulaklara doğru yavşayarak.
sen, evet sen bunu okuyan istiyorsan basarabilirsin.
Ben aslında senden hoşlanmıyorum.3 yıldır seni beklemiyorum.Karşılaşınca hiç bir şey olmamış gibi devam etmem ondan hep işte.Sen başkasıylasın ben de burada aşık edebiyatı yapıyorum.Ama sana ihtiyacım yok onu yazmak için geldim buraya. Her başım sıkıştığında , seni geri istediğimde bu yazdıklarıma bakıp tekrar devam edicem.Sana ihtiyacım olmadığını hissettiğim ilk anı hatırlayıp yoluma devam edicem...
sana söylediğim herşey için özür diliyorum.. bana söylediğin herşey için seni affediyorum. içimde sana karşı kötülükler yetiştirmeyeceğim hiç. bunu dönmen için falan söylemiyorum. bilmeni istiyorum. kötülük taşımak yoruyor insanı. sana karşı tek kötü düşüncem yok.
öyle özledim ki seni sırf bir fotoğrafını görebilmek için, arkadaşıma facebook şifresini vermesi için yalvardım.
Bu kafayla bir baltaya sap olamazsin ama gun gelir baltaya olursun kazma.
toplu mesaj niteliğinde:
bayram falan özür dilerim ama götüne koyayım.
seninde yerini biri dolduracak kadere inanırım olacak olacak...
-duydun mu şu sesi?
+ne sesi..
-tınnnn..
beni orta yerimden kırdılar. bir eşya gibi bakan gözlerinden arasından çıkıp geldim. ah, çıkamadım, gelemedim. yalan söyledim. nefes alıyorum. henüz yaşıyorum. şu an okuduğum kitabı bitirmedim. her şey bildiğin gibi, solağım ve hala şekerli kahve içiyorum. bıraktığın şarkılarını dinledim. kulaklarımın bekaretini sana verdim. haberinin olmadığı anıların tadını damağıma taktım, takıştırdım. sen olmadıkça, seni kendime yakınlaştırmaya başladım.

uzak ülkelere davet etmiştin beni.
bulutlar varmış. gidelim mi?
hayatınızdaki önemli kişilerin yüzüne karşı söyleyemediklerinizi söyleyebileginiz ortam.

doğdum başucumda buldum seni. doğduğum günün fotoğrafı yok ama sünnet günümün var. başucumda yine sen. bazen çok kızdım sana. ergenlik günlerimde nefret ettim bazen. yaptıklarına tahammül edemediğim günlerim oldu. ama babamdın. üniversite kazandın dediler birgün ve bu haberi sana verince gözyaşlarındı beni sana yakınlaştıran. derken yine aramıza soğukluklar girdi. bir yağmurlu günde ve bir cenaze sonrasında sana yazayım istedim şimdi. içimde ki varlığını bilmeni çok isterdim. bir gün sende gideceksin ve ben ne yapacagim bilmiyorum. sen gitmeden seni çok mutlu edeceğim söz. hani şair demişti ya birşeyler bende sana demek istiyorum birşeyler. seni çok seviyorum babam. seni kazanmak tek çabam.

edit: tanım.
içimi kemiren binlerce şey olsa da, başlarken bile biteceği günü bilinen kısacık zaman dilimi bile olsa o anın güzellikleriyle seni yaşamak istiyorum. her şeye rağmen, bize bir ömür yetecek kadar güzellik barındırsın istiyorum olacaklar. biliyorum, geç kalınmış bir zamanı yaşıyoruz seninle. hatta tam zamanındayken bile o kadar çok geç ki, gözlerim kararıyor hırsımdan. ama gene de hayatta nadiren karşımıza çıkan ''o an'' diye bir şeyin varlığına inanıyorum. bilmeden bulunan, zor elde edilen ve elde edildiğinde hayıflanacak kadar az yaşayabildiğimiz ''o an'', belki de sırf bu nedenden ötürü bizi bu hale getiriyordur...
Beklenmeyecek kadar sertlikle geçen geçmiş zaman hesaplamalarında ben de kendi sakinliğime şaşırıyorum. inatla bekliyorum tadının damağımda kalacağı günü...
evet beni etkiledin...
sadece dürtülerimle değil ama bütünüyle etkileyici düşüncelerin, cümlelerin ve hatta en ufak sözcüklerin bile ağzına ne kadar çok yakıştığını düşündürecek kadar etkiledin. aslında söylenmek istenenlerin etrafında dolaşarak ertelediğimiz bir takım şeyler ilk kez beni birine karşı hem bu kadar yakın, hem de bir o kadar yabancı kıldı. bu yaptığımızın adı her neyse artık, inan bu kısacık olanlarla bile bu denli etkilenmemiştim bir başkasından. o yüzden bilmeden bekliyorum seni.
hayal bile olsa bir an yaşadım seni aslında. seni hissettim, sen adımı fısıldarken. o an öyle alevlendirdin ki tarifi çok güç. sahi, nasıl başarıyorsun her bir duyguya böylesine özenle dokunmayı?
http://www.youtube.com/watch?v=_exKXBB1hG0&feature=fvwp
ben bu yazıyı aileme yazdım. egoma yazdım. çatışmalarıma yazdım. içine düştüğüm bokluğa yazdım. ve tüm bu fırtınlarımı ergenlik psikolojisi diyen ve arkalarından kem söz söylemek istemediğim o deri koltuk sahibi heriflere yazdım!!! yazmak zorunda olduğum için yazdım.

bazen cümleleri taşımak zordur. sürekli biriktirmek ve patlayamamak!

sana söylüyorum anne! sana söylüyorum baba! bana güvenmeyen ebeveynlerim. bana saygı duymayan fakat tüm bokluklarını sevgi altında bana veren ailem! sizi hiç bir zaman sevmedim. bundan köpek gibi pişman oldum. yarı gece gözyaşları döktüm. fakat sizi asla sevmedim. sevemedim. bunu hak ettiniz mi bilmiyorum. tüm normlardan arınmadan bir karara varmak güç!

söylesenize bana! ben sizce bokun teki miyim? duyguları olmayan, kendi doğruları olmayan sentez bir organizma mıyım? sahi ben kimim? bunu o kadar çok düşündüm ki? bazen düşünmek beni dolduruyor sanıyorum. fakat beni bu düşüncelere iten sizlersiniz. sizlerin çevrenize iyi gözükme çabanız. olmadığımız bir aile çizme çabanız. idea bir aile!!! ah kardeşim. insan aşılması gereken bir varlıktır der niçe. insan bir önce ölmesi gereken bir varlıktır bence. bir an önce sek durgunluğa kavuşması gereken bir varlık ya da.

ahh egom! nefsim! sen nasıl birisin? neyin peşindesin? ne üzre yaşıyorsun? daha çok haz daha çok zevk? daha çok şöhret? daha çok önde olmak? en çok hissedilen o insan olmak?

önde olmak ve göze batmak zorundaydın? hayatı geride, izleyerek yaşamak anlamsızdı. hemen herkes kralı oynuyordu ve o kral sen olmalıydın. kimse muhtevanı göremiyordu. kendini gerçekleştirsen senden iyisi yoktu zaten....ahh kardeşim! insan yok olamayan bir varlıktır. rabbim bizi var kıldı. var olmaya itti. ve varolmakla mükellef olduk!!!

ergenlik! sen misin her bokun açıklaması? doğru tabi. ben bir ergen olarak osbire ve karı kız kesmeye mahkumum. hayatım bundan ibaret. tabi tabi. sözlükte çok karı kız var zaten! elbet bir gün bende milli olucam. zaten inişli çıkışlı öfkelerim var benim. ergenim ya ben! ahh kardeşim!!!

sana çok şey borçluyum kuzen! siyasi fikirlerimiz siyah ve beyaz kadar zıt olduğu halde benim o dar kafamı açıp hakikati gösterdin. insanların eşitliği. biriktirme ihtirasımız. üstün gelme zorunduluğumuz. senin de dediğin gibi. ahlak hızla çöküyor. ve biz bunun farkındayız. fakat geriye çekilip, yaşadığımız bok çevreden arındığımızda yaşayacağımız bir hayat yok!

en iyisi evlenmemek derdim. kabuğuna çekilip yalnız bir yaşam yaşamak. fakat bana kavrattın ki bu seçim yalnızca kaçmak. savaşmak zorundayız. kuranda belirtildiği gibi... ezilenler bir gün ezenleri yenecek. o gün elbet gelecek. biz o binaya taş olmak zorundayız....

ah kardeşim! hayat hep böyle midir?
Durmadan sevgi sözcükleri kusuyoruz. Sahte ve yalandan ibaret. Kaç kişiye söyledik ve kaç kişiye söyleyeceğiz sevmediğimiz daha kaç kişiye? Fakat seks hiç bir zaman böyle olmadı her zaman gerçekti. Arzuladık ve düzüştük.
seni o kırmızı elbisenin içinde nasıl olur da beğenmediğimi söyledim hala inanamıyorum. ben o halini çok özledim. bütün hallerini çok özledim. sen şimdi orda ne yapıyorsun bilmiyorum. ne yiyip içtiğini biliyorum gerçi. eminim annen güzel ve besleyici şeyler yapıyordur sana. bu gece durup durup hala o gün aklıma geliyor. eski evdeydik sen her zaman olduğu gibi yatak odamızda komodinin önünde giyiniyordun. nasıl oldu yakıştı mı dedin. ben de ukala ukala yani nebileyim falan dedim. ağzıma sıçayım kendimin bin kere. canım ben seni çok özledim. gerçekten çok özledim. ne bileyim bu gece duygusal tarafıma geldi biraz galiba. kaç gündür alerjim var dilimin üst kısmında büyük bi yara oluştu. kötü bir ağrısı var ve o ağrıdıkça daha da sinir oluyorum, sinir saçıyorum etrafıma. alerjiden ölecek gibi oluyorum ama doktora bile gidemedim daha. bazen abartılı davranıyorum. konuyu kapatmak nedir bilmiyorum. takıntılıyım illa sorunu çözecem sanki hayatımdaki her sorunu çözmüşüm gibi. senden topuklu giymeni de istemiyorum, kısa elbise giymeni de istemiyorum, güzel kokmanı da istemiyorum. sen o kırmızı elbiseni giyip ankaraya gel. senin için ilk gece yapacağım ve şimdiden öğrenmeye çalıştığım o 5-6 çeşit yemeğin hepsini ye sonra da yatağa yatalım beraber uyuyalım. sana sarılarak uyumayı çok özledim. ellerini ısıtmayı çok özledim. özür dilerim. çok seviyorum seni. önümdeki 39 senenin her gününü seninle geçirecek kadar çok seviyorum.
sana edecek o kadar çok hakaretim, ağız dolusu küfürlerim var ki. entry girerken karakter sınırlaması var mı yok mu bilmiyorum ama yazmaya kalksam kesin teknik bi problemle karşılaşırım. o yüzden kasmıyorum çok fazla. yağlı ipe doğru adım adım yaklaşan biri gibi hissediyorum kendimi ve edeceğim bütün hakaretlerin yerine sana seyit rıza'nın ölmeden önceki sözlerini kendimce uyarlarıp yazıyorum;

-ben senin kahpeliğinle, yalanlarınla baş edemedim, bu bana dert oldu. ama ben de senin önünde artık diz çökmüyorum, bu da sana dert olsun.

güle güle küçük dostum.
Size yazdım aslında.Siz ne kadar okumayacak da olsanız size...Düşünüyorum da şu an bulunduğunuz durum umurumda değil ama keşke şu olanları bana yansıtmasaydınız.bilmiyorum ben hafızamdaki tüm kötü şeyleri silsem de - artık öyle programlanmış istesemde hatırımda tutamıyorum bu gün olanı bile-, - ve yine sayenizde- zaman zaman aklıma gelmeden olmuyor işte.Yani kelimelere dökemeyeceğim bile belki de ama eğer böyle olmasaydı belki ben bu kadar güvensiz, bu kadar duygusuz, bu kadar umursamaz,bu kadar karamsar, bu kadar sevgiye aç olmazdım ve beraber olduğum adamı bu kadar sıkmazdım belkide.Evet hepsi birbiriyle o kadar bağlantılı ki.Yine de kendimi bu kadar yetiştirebilmeme seviniyorum siz her seferinde kendinize pay çıkarsanız da öyle değil işte ben kendimi bu kadar zorlamasaydım diğerlerinden bir farkım kalmazdı, övündüğünüz sizin eseriniz değil tamamiyle benim.Keşke birbirinize bu kadar bok atmaya çalışacağınıza zamanında benim yanımda olabilseydiniz,yok aslında umurumda değil de bazen oluyor dokunuyor işte olsun ne yapalım.Bir yandan da düşünüyorum hep kendinize yeni hayatlar kurmanızı istedim içten içe, çok defalar dile getirdim de.Yanlış kişilerle olmamanız için aklımın yettiğince, dilimin döndüğünce birşeyler söylemeye,yapmaya çalıştım ama yine yanlışa attınız kendinizi.Olsun yine de mutlu olun istiyorum ne kadar bir şeylerden hep eksik kalmış olsam da.Yani bazen düşünüyorum her şey bana iyi bir gelecek sağlamak, ihtiyaçlarımı karşılamak, elime bir avuç para sıkıştırmak, isteklerimi yerine getirmek miydi diye?Evet her çocuğun istediği,beklediği şeyler benim de olduğu gibi...ama...hayır , hayır nankör hiç olmadım hayatım boyunca ama teşekkür ettiğim tüm bunların yanında bir şeyler eksikti.Ne bileyim ben babama bir yabancı gibi sarılmak istemezdim.Annemi korumak için onca yalan söylemek mesela..Bir başkasına baba demek istemezdim mesela...ikinizde zor insanlarsınız aslında ve ben ikiniz içinde çok fazla fedakarlık yaptım ve elimde hiç bir şey kalmadı.Sadece kendinize kurduğunuz hayatlarınızda mutlu olun sade ve sadece benim hayatıma karışma hakkınızı bulmayın kendinizde ve buna yeltenmeyin..Ben sizin için ömrümün bir kısmını feda ettim tüm zorluklarla bu yüzden benim benimle ilgilii fikir yürütmenize tahammülüm kalmadı.Herkes kendi yolunda mutluluğu bulsun...Ömrümce söyleyemediğim ve bundan sonra da söylemeyeceğim için okuyamayacak olsanızda sizi seviyorum...
doğum günümden geriye bir şey kalmadı. Bu sene daha az insan sikledi beni. ilerleyen senelerde muhtemelen azalır. Küçük bir rulo pasta, birkaç bira. En mütevazı kutlamamdı. Pulp fictionı izlememiştim ben. Benim ayıbımdı, izleyelim dedim izledik.

Bruce willis'in sevgilisi rolündeki kız rahatsız edici derecede sana benziyordu. Seni anımsattı. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Zaten ne bilirim ki?

Beni ben olduğum için sevdin. Beni ben olduğum için bıraktın. Sorun hep bendim. Uyuz olan, tekinsiz olan, güvenilmez olan. Ben uzak mesafe ilişkisi sevmem, ben uzaktan bakıldığında hep bir pislik olacağım. Gerçi kim gördü ki görünenin ötesindeki gerçeği, senden başka?

Senden bir şey duymak istemiyorum. Seni görmek istemiyorum. Seni geri istemiyorum. Bu kaderin bana yapabileceği en büyük kötülük olurdu. Çünkü tekrar severim. Ama gözlerinin içinde seni asla göremezdim. Vicdanımı görürdüm. Asla yakamı bırakmazdı ve ben yavaş yavaş delirirdim.

Bahse varım ki sana dair bir şeyler yazmamı bekliyordun. işte buyur. Pek beklediğin türde değil, ama hayatta kimsenin her istediği olmuyor.
tıka basa sevda dolu dört bir yanım... içlerinde sessizliğe gömülmüş gibi bir ben... bir sen... kimsin sen?
sen, karşı kıyının imkansız sevdası...
gözlerinin gülüşüyle sirtaki yaptığım adam...
gelemedim sana, üzgünüm...
kavuşamazsın aşk olur der veysel, kavuşamadık aşk oldu...
ve bu aşkın içi umut doldu,
bir gün, her ne olursa olsun ellerinden tutup yürüyeceğim yağmur altında, diye...
beklenen gün gelir mi bilinmez,
beklenen gün beklemede,
özlemle...
aşk niyetine, şifa niyetine...
belki de unutmak üzere...
*
hayatıma girişinle herşey değişti diyorum ya;
Kendimin farkına vardım.
Senin üzerine seninle bir hayat planlıyorum artık.
Yalnız olmadığımı düşünmeye başladım, sen vardın..
En kötü anımda elinin değdiği bir kağıt parçası bile beni kahkahalara boğmaya yetiyor..
Sesini duyduğuma ömrümden ömür gidiyor..
Ama gözlerime bakarak konuşuyorsan, hele bir de gülümsüyorsan hayat katıyorsun aciz bedenime, yeniden doğuyorum.
Sevdiğin bir tınıyı duyunca içim ürperiyor.
Dokunduğun her uzvum seni sayıklıyor..
Bütün bunlar 2-3 haftada oldu..
Elin elime değince yüreğimi ellerine koymak istedim. Senin için nasıl çırpındığını gör diye..
Soluduğun havayı solumak hoşuma gidiyor mesela.
Giderken arkana bakışını seviyorum, ama ayrılığı da hatırlatıyor, gelecekteki gidişleri..
Seni ilk gördüğüm andan beri içimde birşeyler kıpırdıyor, nedenini bilmiyorum, tarif edemiyorum..
Anladığını sanıyorum..
Hala benimlesin, Sen benim "ilk"imsin. Ve hep son kalmalısın yanımda.
Bırakıp gitmenden korkuyorum. Anıları hatıraları, hayallerimizi, bizi, beni...
Gitme.. KAl..
Eğer gidersen arafta kalırım. Beni kimsesizlere bırakma. Sensizlere koma beni.
Seninle gülerken bunlardan korkuyorum. Geceleri daha kavuşamadan ayrılığımıza ağlıyorum.
Ama mutluyum.. Seni görünce içimden gülmek, kahkahalar atmak geliyor. Herkes bilsin istiyorum sonra "biz"i, herkes..
Bencilliğimden işte, aldırma, sonra sadece bende kalmanı istiyorum.. Sonsuzluk var ya (!).. "Umut"umuz var ya.. HAni hep seveceksin ya.. Güveneceğim sana.
En büyük sırrımı saklıyorum işte. Sen de bilme. Ama her zamanki son ile bitiyor tüm kalbim, yazılarım, aşkım..
Seni seviyorum..
ne senle oluyo ne de sensiz. böyle çelışkı mı olur? sanırım ikimizden biri daha az seviyor. ondan böyle oluyo.
telefonun alarmını kurmak için elime aldım. 21 ağustos diyor.
tarihten haberim olsa unutmazdım da, günlerdir kendimden de haberim yok.

bir yaşına daha girdin. geçen yıl doğum gününü kutlayabilmiştim. bu yıl kutlayamadım. kutlamamalıydım. yani bugün bundan sonra seni hiç arayamadığım tüm günlerin yıl dönümü olacak.