bugün

ey sevgili...
ben bu yazıyı sana yazdım. bundan önce tadını aldığım hiçbir şeyin tadına benzemeyen şu andaki sana yazdım.
yanlış anlaşılmış cümlelerime, içimde yanıp duran ateşlere, alamadığım nefeslere yazdım.
yargısızca infaz edilmiş varlığımla yazdım ben bu yazıyı. suçlamamış olduğum adama yazdım. suçlu aramadığım olaylara yazdım. kırık dökük ruhumla, parçalanmış aklımla yazdım bu yazıyı... ben bu yazıyı sana yazdım.
ben onca yakınındayken bana gelmeyişini anlayabildiğim gibi anlıyorum her şeyi. dönüşümünü anlıyorum kendi dönüşümümü anladığım gibi. beşiktaş ın taksim in kadıköy ün ve istanbul un bilumum semtlerinin çekim gücünden sıyrılıp yatağıma sığındığım gibi sana sığındığımı biliyorum. korkusuz ve umursamazca yaşlanmayı dilediğim kollarını hatırlıyorum ve hatırladıkça aldığım nefesler içimde düğümleniyor...
ben seni hiç suçlamadım ki... sen beni bırakıp giderken de suçlamadığım gibi bundan 4 sene önce. gözlerinin içine bakıp o dandik otobüs durağında beni öp diye yalvarırken, dönüp arkamı gitmemi izlediğin zaman bile suçlamadım seni. sonra yaşadığımız hiçbir şey için de öyle...
yanlış anlaşılmış talihsizliğime veriyorum olanları. anlatamadığım düşüncelerime. ani bir çıkışa.
içinde yaşamaya başladığım benle yazıyoruz sana. içimiz de dışımız da bir bizim. bir msn penceresine bir dandik paylaşım sitesinde kendimizi sildiğimiz de ertesi sabah günaydın güneş diyemeyecek olduğumuz kadar yakınız. geçmeyecek bu çukurun içinde boğulmadan, kaybolmadan kalabilecek tek kişileriz belkide.
kıskanmıyorum dersem yalan söylerim. elimde değil. herhangi birinin sana bakışını bile büyük bir kinle karşılıyorum. seni sevmelerim taşıyor içimden. bu taşkının orta yerinden geri doğru yüzemeyeceğimi biliyorum...
şimdi ne kadar acıyorsa yıllar sonra da aynı acıyla yataktan kalkıp hayata devam etmeye çabalamak yerine, birlikteyken birbirimizin hatalarının acısını yaşayalım diyorum. çünkü birlikteyken seninle bütünleniyoruz biliyorum. içimde yaşatabileceğimden çok daha fazlasın içimde ve senin içindeki korkunç büyüklüğümü hissediyorum hayatımın her şeyi.
(bkz: yapma)
her şeyi dün gece anladım. beni sevmeyen birini ben de sevemem. eğer seversem, kendimden vazgeçmek zorunda kalırım. unutma, ben bencil bir insanım. en azından artık. bitti.
seninle tekrar göz göze gelmekten cok korkuyorum..
sol frame'de her görüşümde teşekkürler diye yanıt verdiğim başlık.
aradan bir sene geçti zar zor aklımdan cikardim kendime yeni bi hayat kurmaya calisiyorum yeni bi sevgili yapmak üzereyim
nerden ciktin tekrar karşima bire mına kodumun kızı.
seninle tanışalı sadece 2 ay oldu. ama ben seni 3 senedir tanıyorum ve tanışmak için çok çaba sarfetmiştim. bu süre içinde tanışamadık. 2 ay önce ise hiç planlanmamış bir şekilde seninle bir ortak arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. bu tanışma sonrasında kendi kendime hep "hayır tearsofcold, bu kıza aşık olmayacaksın" dedim. buna kararlıydım. ya da öyle olduğumu düşünüyordum. seninle internet üzerinden tanıştığımız için ilk yüz yüze görüşmemizde neler olacağını çok merak ediyordum. ben, senin yanına yaklaşıp bir türlü "merhaba, nasılsın?" diyemedim. aslında yanına yaklaşmıştım. ama dilim damağım kuruyordu ve nedense acayip çekingen davrandım. normalde de çekingen birisiyim ama o anda yaşadıklarım çok farklıydı. ben yanına yaklaşıp salak salak etrafıma bakınırken sen ilk adımı atınca her şey başladı. kendime itiraf edemediğim şeyler bir anda su üstüne çıktı. hele o "merhaba" deyişin hâlâ dün gibi aklımda. ne zaman aklıma gelse yüzümde garip bir gülümseme beliriyor. zaman zaman çok kötü yerlerde ve zamanlarda aklıma geliyor, ben de saçma sapan bir şekilde gülüyorum. muhtemelen etrafımdaki kişiler de bana gülüyorlar ama bir damla umurumda değil.

ilk görüşmemizin ardından eve gidene kadar o anlamsız gülümseme yüzümdeydi. sonra bir şekilde sana daha da yakınlaşabilmek için hayatımda değişikliklere gittim. seninle aynı servise binebilmek için yolumu uzattım, son derece çekingen olmama rağmen senin karşında şaklabanlıklar yapmaya başladım. bazen bu yaptıklarımı sakin kafayla düşününce kendi kendime gülüyorum ama hiç pişmanlık hissetmiyorum. çünkü gerçekten kendimi geliştirdiğime inanıyorum. bu 2 ay boyunca çok farklı ve daha sosyal bir insan oluverdim. en azından istediğim zaman bir şeyleri başarabileceğimi bana hatırlattın. belki biraz zorlamayla oldu ama bir şekilde hayatına girmeyi başardım. telefon numaranı ve e-mail adresini alabilmek için çeşitli bahaneler ürettim ve bunları elde ettim. normal şartlarda kimse için bu kadar uğraşmazdım. ama bu çabalarımın bir karşılığını alacağımı hissediyorum. en azından almalıyım. eğer bunun karşılığını alamazsam hayatım darmadağın olur çünkü. ailem dışındaki hiç kimseye kendimi bu kadar yakın hissetmemiştim. işte bu yüzden reddedildiğim takdirde hayatım mahvolacak muhtemelen. ne cevap alacağımı bilmiyorum ama reddedilme ihtimalini göze alarak kesinlikle sana açılacağım. sadece doğru zamanı bekliyorum ve o doğru zaman çok yaklaştı. bu durumdan dolayı çok gergin olmam gerekir belki ama o gün yaklaştıkça nedense kendimi daha iyi hissediyorum. reddedilsem de artık önüme bakabileceğim.

doğrusu bu tür işleri pek bilmem. seninle daha da samimi olmak isterken benden soğumandan korkuyorum. sana yaklaşmak isterken uzaklaşmaktan korkuyorum. sen bana bir adım yaklaştığın zaman ben sana 3 adım yaklaşıyorum ve kesinlikle hiç kimseye bunu yapmadım. hayatım boyunca kovalayan değil de kovalanan olmak istemişimdir. zaman zaman kovalandığımı da hissettim. ama hiç kimseyi, seni kovaladığım gibi kovalamadım. işte bu yüzden hata yapmaktan korkuyorum. yine de başarılı olmak için risk almak lazım ve sen kesinlikle bu riske değersin.

öyle bir okulda okuyoruz ki insanları çok daha iyi tanıdım bu okul sayesinde. okulda çok fazla güzel kız var ama bu kızların çok büyük bir bölümünün karakter sorunları olduğunu onlarla bir şeyler paylaştığım zaman anladım. neredeyse hepsi beni kullanmak istiyordu ve hiçbir zaman bu insan benden hoşlanıyor hissine kapılamadım bundan dolayı. çoğu kişi çıkarlarından dolayı benimle arkadaş oldu. ama ben bunu sende hissetmiyorum. benimle konuşurken gözlerinin içi gülüyor adeta. yanımdayken hiç sıkılıyormuş gibi durmuyorsun. belki de en önemlisi beni kullanmak gibi bir amacın yok. işte ben bu yüzden kendimi sana yakın hissediyorum ve bundan dolayı ne pahasına olursa olsun hayatta yapamam dediğim şeyi yapacağım ve sana açılacağım.
Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, o kalabalıkta, düşün ne kadar imkansız.

Ve dün arkamdan son hızla bi araba geçerken, abim karşımdaydı. Çok aşığım ya dedi ağladı. Başıma ne bela gelirse gelsin, aşığım dedi. Düşün, abim ağlıyor. Ne kadar imkansız.

Ve dün abim karsımda ağlarken, hem de böyle ne ağlama. Hatta bir peçeteci çocuk sadece bizimle ilgilenip gününü kurtarıyor. Öyle bişey. Abi dedim zaman geçiyor mu, sana geçiyor mu dedi, bende saniye geçmiyor.
Dedim abi geçmez mi geçiyor. Cümlemi duymadan kalktım, o arkadan geçen araba kadar hızlı koştum, solladım onu hatta. O liseye gelmeden ben şişhanedeydim hani o derece. Bi kaç binanın, ağaçlı yolların içinden koşturdum, denizde yüzmek istemedim ıslanırım diye, çünkü dedim, tenime değcek tek tuzlu su gözyaşları olmalı şu iki dakika sonra,üstünden yürüdüm geçtim marmaranın. Şans ya hem nerdesin bildim, hem de denk geldim. Bastım zile, ne işin vardı evde ne misafirin. Koltuktan bile kalkmadın kapıyı açmak için, zaten kapının ordan geçiyordun öylesine dolanırken. Hani dolabın kapağını açıp anlamsız anlamsız bakıp kapatırsın ya, en fazla bi su içer kapatırsın. Öyle bi ayağa kalkma yani. Neyse işte gelen ben. Yorgunluğu bırak, hava sıcak ya susuzluğum belli olmuş yüzümden. Ama sen bana bi bardak su vermeden hiç de bişey sormadan sarıldın. Tuzlu sudan omzum nasibini aldı. Ben de tuttum öptüm ellerini, sen içerideki koltuğuna uzandın, benim susuzluğum yüzünden içmem gereken bir deniz vardı. Tuzu da severim, suyu da. Fikir fena gelmedi, Gerisingeri gittim denize. içtim içtim, Ege'nin yarısını içtim, sadece küçük bir çocuğun kumda ellerini yürütüp,bacaklarını çırpcağı ve; Bakın yılan gibi yüzüyorum. diyebileceği kadar su bıraktım, çünkü o çocuk benim küçüklüğümdü ve yılan gibi yüzmeyi iyi biliyordu. hakkını vermek boynumun borcuydu. karnım da açtı malum iki dakıkalık yol ama hızlı geldım. Tuttum balığın kuyruğundan yedim. Yemedim yalan, tutamadım elimle balığı hızla kaçtı.
sen denizin üstünden geç, bi küçük gri balığı tutama. Taşları birbirine tokuşturmak işe yaradı balığı çağırmaya, ama balık kaçtı, vallahi kuyruğunu yakalıyordum. Bir de yılan gibi yüzüyorsun daha 3 veya 4ündesin. Düşün, ne kadar imkansız.

Sonra tepemden martı geçti, istanbul'u hatırladım. Dank etti bana, abimi bıraktım orda, bi de ağlarken. Eşek kafam dedim. Geçtim suyu, kıyıyı geçtim, boğazı geçtim, geldim oturdum.
Abim karşımda yüzünü yere düşürmüş ağladığından utanmış. Koca adam ağlıyor. Utanmış işte.
Benim de işime yaramadı değil, gittiğimi bile anlamamış taa nerelere. Ulan denizi yürüdüm, adam anlamamış. tüm dünya televizyonu kitlenmiş, beni izliyor. Dinciler kıyamet alameti diyor, peygamber mi diyor, diyor da diyor. Bazıları da bişeyler uydurmuş arkamdan superman diye. Yok öyle bişey canım, ben abimi ağlarken bırakmısım, senin gasp edilen cüzdanınla mı uğraşıcam. Yok imkansız olan bu değil, adam cüzdanının geri gelmesini beklemiş olabilir, iyi ya o da benim ayıbım olsun.
Abim; ağladığından utanmış, yüzünü yere eğmiş. Koca adammış. Abim, hem ağlıyor, hem utanıyor, hem de koca bi adam. Düşün ne kadar imkansız.

ismine bak diyor abim, özletsin diye mi koymuşlar, diyorum ki abi ben de çöllere vurayım kendimi, ismiyle alakalı bir şey olmasın. Gül gibi geçiniyim. Abim lavaboya gitti, fırsat bildim. Gittim en yakın çöle, onlarda da bi bitkinin adıymış ismin, kahvedeki yerlilerden biri söyledi vantilatörün altındayken. Her yerde de vardır dedi, bunların içinden içeriz suyu, dalından besleniriz, nereye baksan görürsün. Bu olmadan yaşayamayız.

Döndüm abime yine, yüzüne sertçe bakıp şunu dedim. Kelime oyunu yapma abi. Ağzımdan kum çıktı söylerken. Yanmışım da biraz. Amelie yanığı.
Abim, kelime oyunu yapacak bana, hiç de sevmem, düşün, ne kadar imkansız.

Abi dedim sonra, ne sen ağla, ne de ben iki dakikalık yolu boşu boşuna tepeyim bir daha. Vazgeçelim abi dedim. Abim sustu. Bunu dememi bekliyormuş gibiydi. Aklına bişey gelmiş gibi. Bir şey keşfetmiş gibi, gözlerinin içi güldü. Ama o kadar inandırdı ki vazgeçeceğine, peçeteci çocuk çoktan kalkıp gitmişti.
Peçeteci çocuk, sen demeden yanından gidecek, hem de o kadar para kazanırken, düşün ne kadar imkansız.

__________________________________________________________________________

imkansız; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim ki korkak biridir. Bulan korkaktır, kullananda suç yoktur.
Yalan; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim aldatılmış biridir. Bulan aldatılmıştır, aldatanda da aldananda da suç vardır.

Bu anlattığımda ise, imkansız yoktur, yalan vardır. Onu da söyleyeyim merak edersen, ben istediğim zaman boğazı da geçerim, egeden de içerim, inan hiç balık tutamadım elimde, ama yılan gibi yüzerim, yılan. Her gece. Ve bunu en iyi sen bilirsin, o kapının çalacağını bildiğin için koltukta oturmazsın. Deniz tuzu içtiğimden çeşme suyu vermezsin.

Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, inan, gözlerimle gördüm. Çünkü saat geçti. Ve sana anlattığım kalabalık benim içimdeydi, caddede değil.

Senden vazgeçme konusuna gelince, peçeteci çocuk hiç yalan sevmez. Ondan kalktı gitti.
Abim sadece şakama güldü.
koyarım bir yere varsın dursun, saklı kalsın.çok zorladığında derin bir nefes alırım sustururum, bastırırım geçer.giden,dönen,olan, kalan,bi çoğu yalan.anlaşmalı karşılıklı zoraki oyunlar, gülümsemeler hiçbirinin önemi yokki düştün gözümden bir kere.
konuşmaya ihtiyacım vardı beni nasıl konuşturacağını da biliyordun. rahatladım ama mutsuzum şimdi. o eski küçük mış gibi yaptığım hayatımda küçük mutlulukları seviyordum onları da alırsam elimden neyle yaşamam beklenir ki ?
seni çok özlüyorum. ama yine de siktir.
sana yazılası tüm kelimeleri öldürdüm içimde!..
hadi ordan tırrık!
bu havalar bana seni hatırlatıyor...
insanlığın seni çoktan terketmiş...
sana gösterdiğim ilgiyi eşeğe gösterseydim o bile kuyruğunu kaldırmıştı amk.
sen benim bu hayataki tek çaresizligimsin.köpek gibi özledim seni.
--spoiler--

--spoiler--

gül yüzlü güldestim
pirim ben sana küstüm
inan değil sana kastım
cahille sohbet kestim
dost, dost.

--spoiler--

--spoiler--
farkına varacaksın ama, çok geç olacak...
--spoiler--
tanrı soracak sana, neden bırakıp gittin?
iyi ezberle! sevmiyordum diyeceksin..
tanrı bana soracak, niye bu kadar sevdin?
duyma söyleyeceklerimi, unut gitsin

--spoiler--
içim kan ağlıyor. seni görmenin hem acı hem mutluluk verdiği gibi. hergün rüyalarıma giren o kocaman adam sen bugün karşımdaydın yanımdaydın. rüya mıydın yine hala kendimde değilim.
imkansızdın benim için, biz farklı dünyaların insanıydık;

bir nefes kadar yakın,
okyanus kadar uzak,
seninle değil, kendimle bu savaş,
ya sen başkası, başkası gibi ben olmalıydın,
yada sen hiç olmamalıydın.
ne kadar basit biriymissin. düşününce farkına varmamak elde değil. nedense seni hep farklı dğşünmüştüm diğer insanlardan farklı. biliyorum sen başlı başına bir hatasın. neyse 4 yıl öncesi geliyor aklıma. o yılı hiç unutamıyorum. hani tebeşir tozunu pet şişenin içine döküp suyla karıştırmıştın. ateşini çıkarıp güya okuldan gidecektin. bende hemen bir espri patlatmıştım; '' uyuşturucu mu yapıyorsunuz'' demiştim. sende arkadaşınla birlikte gülmüştünüz. ben unutmadım ama sen kolay unuttun. sana benden yadigar kalsın o anım.

yağmurla gelen edit: bu yazı onun içindi.
iLK GÖZ AĞRIM, SEVDiĞiM BiR SES VER NERDESiN?
iZiNDE YOLUMU KAYBETTiM BiR SES VER NERDESiN?
UFUKSUZLUĞUM GAFLETiMDEN, UFKUMU AŞAN BiR SES VER NERDESiN?
ÖMRE BEDEL GÖNÜLDEKi SEVGiN,
UNUTAMADIĞIM BiR SES VER NERDESiN?
GECELERiN ZiYASI, AY YÜZLÜM BiR SES VER NERDESiN?
çabalama, beni katil edemezsin!...
artık ağlayamıyorum bana ne yaptın neden yaptın ki çocuk?