bugün

" şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz! bunu ben biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun"
farkında bile değilsin* ama benim için bittin.
Hadi şimdi bana 1 Nisan şakası yap ; Seni seviyorum de.. Muhteşem inanırım.. Nisan bitse gitse, ben koca bi ömür '1'inde kalırım..
zall yazım hataların hiç olmadı. ya düzgün ya da terket sözlüğü bizlere bırak çaylaklar yazım hatalarından giremez olmuş onları eleştirirken olmadı bu...
tüm umarsızlığmla ve şu gurur denen lanet şeyi ayaklarının altına atarak özür diliyorum .. lan ne bok herifmişsin diceksin biliyorum, lakin sana söyledğim hiç birşey yalan değil di .. seni sıradan bi kız olarak da görmedim .sen yine seninle muhattap olmıcam de, yazık sana de, gerizekalı de her ne dersen de bu mesaja cevap olarak . ama ağlıyorum deyince direk telefona sarıldım açmadın .. anlıyorum seni .bana en çok koyan beni aşşalık birisi olarak görmen . haydi iyi geceler çker giderim ben bu mesaj dan sonra ..
Yanıma oturmak için " Bir g*tlük yer aç " dediğinde, komple bir g*t olduğunu nasıl anlayamadım ben? *
dün gece yanımda uyurken sen, sessiz sessiz vedalaşıyordum ben gözlerinle. saçlarını öptüm, sonra ellerini; dudaklarından ayıramadım ellerimi... kulağına şarkılar fısıldadım, "Gül ki Sevgilim, Gül ki Gözlerin Solmasın Sakın Aşk çiçeğim" diye...
öyle acınacak haldeydim ki, hem gider hem ağlardım halime... yüzümde duran ellerine değdikçe gözlerimin sızı yaşı, siliyordun yanaklarımı... "beni" değil "bizi" bitirme dedin ama bilemedin biz hiç "biz" olamadık ki seninle... ne güzel seviyordum seni, nasıl seviyordun seni sevmemi...
dün gece ilk dansımızda, çırılçıplaktın kollarımda, başım omzunda ağlıyordum... kendim edip kendim buluyordum ve suçu kime atsam bilemiyordum... bu kaderi ben yazdım sevgilim, bu sonu ben yazdım; sen yazdırdın... intihar ettirmeselerdi sevdamızı bize ya da gücümüz olsaydı gerçekten sevip sahiplenmeye hayatı cennete çevirebilir miydik?
nasıl cevap bulur bilinmez içimizde yaşattığımız sorular şimdi... nasıl söner bu yangın geceler... gitmeye teşebbüs kolay ama nasıl gidilir senden... nasıl unutulacaksın... nasıl unutulmak zorundasın...
dün gece yanımda uyurken sen,
ölüyordum ben...

yüreğimde uğulduyor bir şarkı;
seninle bir bütün olabilirdik, hoşçakal canımın içi, hoşçakal...
gözlerinde bıraktım aşkı, sevdayı
yok diyemem
hiçbir şeye değişemem ki bu rüyayı
sen de öyle bir yürek var ki bu dünyayı
yak istersen
geri dönüş kaçınılmaz olur aşk gözlerindeyken
canıma bir merhaba kıldı ezelde çeşm-i yar,

şöyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim!
... ona noluyo hımınakıyım ! diye devam edebilcek cümlecik.
heh, buradayım işte... biriktirdiklerim, bastırdıklarım, tutamayıp da kaçırdıklarım... hepsini de aldım ve gecenin bilmem kaçında buradayım.

sıkıldım aslında birçok şeyin, birçok şeklinden. ama senden ve o doyamadığım karelerinden hayatımın sıkılmadım. bunun ne kadar iyi ve ne kadar kötü birşey olduğundan emin değilim. ama dedim ya korkunun kendisi, ta kendisi zararsızdır özünde. kafamı, sağ omzumun üzerinde hissediyordum en son bir film karesinde. en son sana olmayacak sorular soruyor, olmayacak ihtimaller üzerinde duruyordum bir akşam vakti. şımarıklığım dizboyu ki uykunu alamamış olmandan çekinirim hala benim yüzümden. ama gene de kan ter içinde yüzün gülüyorken aklımdaki suretinde çok da suçlanmıyorum. garip bir huzru ve belki de hiçbir kaprise maruz kalmadan hissediyorum. öylesine heyecanlısın uğraştığım her ne olursa olsun bana yardım etmek isterken ve gene öylesine ışıl ışıl gözlerin. hayatı önce suyun içinden süzmeli ve sonra ciğerlerimize çekmeliyiz aslında. gerekirse batmak üzere olan güneşten biraz ateş ödünç alabilirim çekinmeden. zira ateş yakmak biz erkeklerin işidir, biliyorsun... mangaldakileri pişiren dahi kadın olabilir hemen her piknik organizasyonunda ama mangalı yakan hep erkeklerdir.

o çok istediğin şeye karşı dahi bir boşluk gördüm biran bakışlarında ve beni, en çok bu korkutur. tereddüt, her insan için aynı oranda kemirgenliğe sahiptir. yapma bunu kendine... olası ya bundan sonra; hiçbir gün, hiçbir yerde görmese dahi gözlerim seni, yapma bunu kendine. neyi istediğinden tıpkı daha önce olduğun gibi emin olmalısın.

ve ben seni gene seviyorumdur ve ben secde eder gibi eğilen kirpiklerinin ardına gizlediğin bakışlarına tutkunum senin. suskunluk şimdi... derinliğinde boğabilirse beni ne ala...
Seni ömrümün sonuna kadar çok seveceğim, ama sen bunu asla bilemeyceksin.
üffffff.
seni deliler gibi sevsemde sen bunu asla öğrenemeyeceksin ve beni şimdiki gibi dostun olarak göreceksin. seni seviyorum.
şiir gibi bakma bana!
ne demek lan bu. açıkla bana. şiir gibi konuşsam anlarım şiir gibi yazsam onuda anlarım şiir gibi baksam onuda anlarım sen şiir gibisin zaten de şiir gibi bakmamak ne demek laan açıkla bana.!
kalk ey yiğit uykudan.
karşı bayır artık hüzünlerle dolu bir çukur.
kalk, at üstündeki taşları, toprakları.
yine bin atlı doldursun dağı, taşı, ovayı.
gel ey yiğit gel artık ötelerden.
ya da bir ses ver yattığın yerden.
"sesini özlemedim.
yüzünü de...
ellerini de...
yanımdaki varlığını hele hiç!
daha yazamıyorum.
uzayan burnum kalemime çarpıyor.
bırakıyorum." *
evet sevmiştim be seni hemde 3 sene sen bilmesende anlamasanda sevmiştim seni
belki söyleseydim içimde kalmazdı bi umut,ama olmayacağı hissini kapılmıştım bir kere güvenemedim kendime,söyleyemedim seni sevdiğimi sana.halada bilmisun aslında hoş artık eskisi kadar da sevmiyorum ama seni gördüğümde yerde kalbim eskisi gibi aynı çarpıyor hızlı hızlı ve terleterek.sen bilmesende sen benim ilk sevdiğim kızdın ve ölede kalacaksın...
hani bazen gelesim geliyor sana, çıksam gelsem, binsem arabama çevirsem kontağı ben gitmesem arabam yolu bulsa. teyipte bir müzik olsa hiç yapmadığım gibi açsam sesini gece yarısı geçerken sokağından, seni anlatsa çalan şarkı. sarı saclarından bahsetse, nasıl aşık olduğumu anlatsa. sesini anlatsa. mutlu gülüşlerini anlatsa yani anlıyacağın özlediğim her şeyini anlatsa. geçerken sen cıksan balkona yine eskisi gibi, baksan bana o çekingen halinle, gülümsesen komşularından ürpercesine bunları yazarken olduğum gibi kalbim acayip bir hisle dolsa. sen benimsin bilebilsem yine yasaklara rağmen, keşke ben yaptığım hataları yapmamış olsam, koşabilsem sana, yine sevdiğin gibi cadım diyebilsem sana. gündüzleri bana gelsen, gecceleri msn de geçirsek yine bazen olduğu gibi günlerce habersiz kalsak ama bu sefer sen o kadar beni merakta bırakmasan biliyorum elinde değildi desem yine ben. güvensem yine kimseye güvenmediğim kadar inansam. sevişirken heycanlansam kimsede olmadığı gibi. kıyamasam, baksam yüzüne yanına uzanıversem ''kedim'' dediğin gibi yine. keşke gözlerim dolmasa. binbir pişmanlık yaşatmasan biliyorum bunlarıda söylemiştin ama sende hep seviceğimi biliyordun. vazgecebilseydik tüm inatlardan keşke. yanlış yerde yanlış zaman da değilde doğru yerde karşılaşsaydık keşke. biliyorum bunların hepsi tatlı hayal hiç bir şeye cesaretim kalmadı aslında hem deli gibi görmek hemde görmemek istiyorum seni. belki bizden bir aşk daha geçti ama kalan izleri silmek kime düştü bilmiyorum. anlamsız gelir bu yazdıklarım okuyana ama sen ve ben anlarız sadece bunu okuyunca. bu kadar duygu yüklü olunca ve tüm yaşanmış ama yaşanmamış yada yaşanmış ama yarım kalmışlara inat. yazıyorum yine sana.

edit; tamamen doğaçlama.
Soğuk ve karanlık bir Ankara sabahıydı, toprak geceleyin
yağmurla yaşadığı aşkın çocuğunu; kokusunu hala üzerinde taşıyordu.
Dışarı baktığımda camımda bulunan yağmur damlalarını gördüm,
sanki gök gece boyunca benim gibi ağlamıştı...
Paketimde kalan son sigarayı bu hüzünlü dakikalara heba edip,
derin nefesler çektim; ettiğim uzun küfürlere eşlik etsin diye.
Bu sabah benim için ayrı bir önem taşıyordu, yine tövbeler etmiştim...
Yine vazgeçişlerdeydim yani anlayacağın üstad serden geçmiştim; ser dediğimden geçmiş...
Çok gençtim oysa ki bu duyguları tatmak adına, neydim de bunları yaşabilmiştim.
Tanrı bana bu kadar tecrübeyi bu genç yaşımda yükleyerek ne yapmak istiyordu?
ey ulu tanrım, sana inandım ve güvendim...vardır elbet bir bildiğin, "eyvallah" demek boynumun borcu.
Neden böyle düşünüyorum ki...
Kötü bir senaryonun, yetenekli oyuncusu olmak istemiyordum artık ben.
isyan mı bu? belki...
yakarış mı? hayır.
yakarmıyorum, yalvarmıyorum hiç kimseye, hiç bir şeye.
kendime güveniyor, sadece bekliyorum.
ya da böyle olduğunu var sayıyorum.
varsayımlar...
"mutlu olacaksın" demişlerdi arkadaşlarım son göz yaşlarımla
doldururken boşalan son kadehimi...
"aşk" demişlerdi, en son aşktan, aşık olmaktan vazgeçtiğimde...
kelime anlamını tam olarak karşılamasan ne olurdu be varsayım?
şimdi bu yazının başında ne yazdığımı unuttum, döndüm başa tekrar okudum.
aynı ben...
aldığım kararların hep başını unutup, tekrar okumak için başa döndüğümde yanıyor canım bunu fark ettim...
şimdi susma vakti ey adam, sus ve itaat et.
sana onu bulduran kader, ağlarını örüp nasıl olsa kaybettirecekti.
ha bu gün, ha yarın ne fark eder?
bir kez serden geçti mi yürek, alışır bu davranışa tekrar babam tekrar...
bu son olsun...gerçekten son...
anlaşalım be yüreğim?
korkuyorum.. sesini unutmaktan korkuyorum. ellerini unutmaktan, gözlerini anımsamakta zorlandığımda korkuyorum. seni en derinlerde bir yerlerde hep özlüyorum. herkese -kendime bile- yalan söyleyerek yaşıyorum. "biteli çok oldu, üzerine ne mutluluklar yaşadım " diye diye kendimi, umurunda mıyım bilmiyorum belki seni ve çevremdeki herkesi kandırıyorum. ansızın aciz, çaresiz hissettiğim zamanlarda işte geliyor sensizlik, dokunup zayıf karnıma yalnız bırakıp gidiyor beni.
özetle ben özledim, özlüyorum seni. itiraf etmek zor olsa da ihtiyacım oluyor sessizliğine bile.. orda bi yerlerde beni düşünerek olduğunu bilmek güzeldi..
bi tür uyuşturucusun aslında... dumanından kimsenin rahatsız olmadığı, tek içimlik ve yüksek derecede bağımlılık yapan... hani kötü arkadaşların kolanın içine attığı türden. tedaviyi reddetmedim bu sefer, kabullendim hastalığımı... sen sidik yarışını kazandın, ben de hayatımı...
yeni bir hayata merhaba dedim artık.sensiz yepyeni bir hayat.mutlu muyum?evet hemde hiç olmadığım kadar.keşke bana bu damgayı daha önce vuraydın diyorum içimden.mutluluğun tadına daha erken bakardım.yaklaşık 1 aydır ve bundan sonra ölene kadar hayatımda yoksun.sildim ben seni.sen böyle olmasını istedin.zaten dünya sadece senin etrafıda dönüyo,sadece sen yaşıysun bu hayatta.bir gün gelicek at gözlüklerini çıkarıcaksın ve gerçekleri görüceksin,için acıcak.ama unutma o gün herşey için hiç olmadığı kadargeç olacak.evet bu yazıyıda sana yazdım.nie yazdıysam?sen benim kılavyemin tuşlarına basıp kendimi yorcağım kadar değeri hak etmiyosun ki.ama nerden biliceksin sana bu yazıyı yazdığımı.içimde kaldı herşey.tıkandım,doldum ve artık taşmak üzereyim.dur demeliyim bu gidişe.sen sadece bana deil kendinede zarar verdin.bunu şimdi görmesende yakında görceksin hemde en acı yönleriyle.az kaldı.sıra bende artık...

şunuda asla unutma;bu saatten sonra eğer ki seni affedersem(öyle bişey olmıcak) kendimi asla ve asla affetmem ve ben kendimi affetmezsem olan sana olur.bunun acısını bende çevremdekilerde senden çıkarırlar pislik...
kokunla uyumaya çalıştığım bugünlerde, suretine şiirler yazıyorum...
pulp fiction cdsini takmıştın,kırmızı koltuğunda filmi izlemek üzere uzanmış ve tabi yine 20. dakikada falan uyuya kalmıştım.
sanırım hayatında hiç film izlemedin sen demiştin gülmüştük.
az önce filmi izledim sevgilim hatırlandın yine.

ilk sınavımı başarıyla geçtim ve tebrik etmedin çok ayıp sana.*
istiklale girer girmez seni gördüm çok güzelmiş.
tshirtünle uyuyorum kokunu çok seviyorum ben.
seni * bir kez daha göreceğimden eminim,uyicaz yine birlikte vve kırmızı çarşafın olacak yatağında.
özlendin...
en çokta siktir olup gidişlerini severdim fakat anlam veremezdim. şimdi seni anlıyorum. güzel şeymiş siktir olup gitmek.