bugün

4. murat devrinde yaşamış olduğu rivayet olunur. ayyaştır. istanbul kanatlarımın altında filminde savaş ay tarafından canlandırılmıştır...
osmanlı padişahları arasında fıkralarda en çok adı geçen padişah muhakkak ki 4.murat'tır. bu devrin karakteristik özelliklerine karşın padişahın karşılaştığı nüktedan kişilerin hoşluğu ve hazırcevap olmaları yaşanılan diyalogları daha bir ilginç kılmıştır. şüphesiz bu kişiler arasında en önemli yeri tutan bekri mustafa'dır. topluma etki etmiş, tipi başlı başına sosyal unsur olmuştur. günümüze kadar da bu tip karagöz oyunları ile yaşatılmıştır.

4.murat ve bekri mustafa ile ilgili bir fıkrayıda anlatmak şart.

4.murat daha sonra sadrazam olan bayram paşa ile üsküdarda gezerken, iskelede kayıkçılık yapan bekri mustafa'nın yanına gelirler ve kayığa binerler. sahilden biraz açılınca,bekri mustafa rakı testisini kafasına dikip bir kaç yudum içer.
sultan murat:
-baba testiyi uzat, bir yudum da biz çekelim,der.
bekri güler:
-sen içemezsin oğul, içindeki su değil,rakı!
-niye içmeyelim?
-tahammül edemezsiniz, belli olursa hem beni hem de kendinizi yakarsınız.

4.murat ısrar edince testiyi uzatır. kayık ağır ağır yol alırken testi de elden ele dolaşır. bir süre sonra 4.murat:

-baba sen padişahın yasağından korkmaz mısın? diye sorar. bekri mustafa:
-korkarım ama padişah beni burda nasıl görecek, der. 4.murat:
-ya ben haber verirsem deyince:
-veremezsin çünkü sen de içtin, kellemiz beraber düşer, yanıtını verir.

bunun üzerine iyice keyiflenmiş olan 4.murat:

-ya ben padişah, bu adam da bayram paşa ise, deyince bekri mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı basar.

-hey köftehor, ben demedim mi tahammül edemezsiniz diye! şunun surasında iki yudum rakı içtiniz, biriniz padişah, biriniz vezir olmaya kalktınız..
trt yapımı 1984 çekim yıllı "dördüncü murad" isimli kısa süreli dizi çalışmasında hikayesi bir başka halde, şu şekilde aktarılmaktaydı;

istanbul'un önemli semtlerini kasıp kavuran bir yangın sonrası, yangının küçük bir sigara izmaritinden çıktığının öğrenilmesi üzerine, alkol, tütün gibi zarar potansiyeli barındıran içeceklerin kullanım ve tüketimine yasaklama getiren sultan murad, yasağın tatbik oranını ölçmek için, tebdili kıyafet giyerek belirli mekanları teftiş etmektedir. daha önceden arkadaşları ile piiz alemlerinde boy gösteren bekri mustafa'nın namını duyan sultan, onun mekanına gider. ve onunla içmeye başlar. daha sonra kendisine ismi sorulduğunda "murat" der. çevredikler korkarlar, zira sultan murad'ın çevrede dolaştığından haberdardırlar. korkularını dindirmek, ağızlarındaki baklayı dökmeleri için oyununu sürdürmekte kararlı sultan, "demirci ali'nin oğlu murad" der. ve alemciler derin nefes alır. daha sonra, içkiden etkilenmiş süsü veren murad: ortalıkta bağırıp, çağırır. buna kızan bekri mustafa kendisinden mekanında üsluplu tavırlar takınmasını ister. murat ile küçük çapta münakaşa dahi ederler. bekri mustafa içkili olmasına karşın, fena halde şiir okuyabilmektedir de. daha sonra bu ortamı terkeden sultan'a yanındaki danışmanı "hemen öldürelim" deyince, murad; "hayır öldürmemeli bu adamı, içkinin timsali olmuş, öylesine candan sarılmış ki ona, bütünleşmiş adeta. dokunamam ona. o yaşadıkça yasalarım işleyecek, korkulduğunu bileceğim. yaşamalı!" der.
halk arasında bilinen çok iyi fıkraları vardır, pirimizin.
Kiremitleri düzeltmek için dama çıkan biri, dik çatının kıyısında kala kalmış. Geri dönmesine dönemiyor, yere inmesine inemiyor.
Oradan geçmekte olan Bekri Mustafa:
- Hemen bir ip koşturun bana, demiş.
ipi getirmişler. Bekri ipi damdaki adama fırlatarak:
- Bağla şunu beline, demiş.
Adam bağlamış ipi beline. Bekri ipe asıldığı gibi adam yere düşüp ölmüş. Bekri Mustafa cesedin başında kafasını kaşımaya başlamış.
- Allah Allah, geçende de iple böyle birisini kurtardılardı.
Ama kuyudan mı çıkardılardı, damdan mı indirdilerdi; orasını tam hatırlayamadım.”
(bkz: Allah büyük ama kayık küçük)
4. murat zamanında yasamis, ickiciligi, hazir cevapligi, nukteleri, icki yasaklarina karsi durusuyla unlenmis ve ismi iyi icicilere simge olmus istanbul'un unlu ayyasi. yasami hakkinda kesin bilgiler bulunmamaktadir. evliya celebi, unlu karagoz oyuncusu kor hasanzade mehmet celebi'yi anlatirken onun cok guzel zenne, bekri mustafa ve kor arap dilenci taklidi yaptigini soylemektedir.

bu yasadigini tahmin ettigimiz yillarda bekri mustafa'nin sohretinin zirvede oldugunu ve karagoz oyununa bir tip olarak girdigini gostermektedir.

bugun hala halk arasinda anlatilan bekri mustafa fikralarinda basat oge icki yasagi ve bekri mustafa'nin buna karsi cikmasidir. bu fikralarin bircogunda kendi icmesine ragmen sert bir icki yasagi uygulayan iv. murat figurune de rastlanmasi, bekri mustafa'nin yasadigi doneme dair ipuclari vermektedir.
osmanlı’da içki yasağının en amansız devri, kendi de içkiyi pek seven, hatta sonunda sirozdan10 ölen ıv. murat dönemi olmuştur. ne kadar garip bir tesadüftür ki sarhoşların piri bekri mustafa da o devirde yaşamıştır; muhtemeldir ki ölümsüz şöhretini, o müthiş yasağa rağmen içki içmesi yüzünden ve padişah’ın özel ilgisine uğrayarak başını cellât pençesinden kurtarmasından almış olacaktır. bekri mustafa üzerine nakledilen en güzel fıkralardan birini hatırlayalım:

mustafa üsküdar iskelesinde kayıkçılık yaparken, bir gün sultan murat ile sadrazam bayram paşa kılık değiştirmiş halde gelirler ve özellikle koca ayyaşın kayığına binerler. sahilden bir hayli açılınca, kayıkçı rakı testisini dikip birkaç yudum çeker. sultan murat: “baba testiyi uzat, bir yudum da ben içeyim!” der. mustafa güler: “sen içemezsin oğul, içindeki su değil, rakı!” der. padişah: “niye içemeyelim?” deyince: “tahammül edemezsiniz, belli olur, hem kendinizi hem beni yakarsınız!” der. beriki ısrar edince testiyi uzatır… yol aladursunlar, testi elden ele dolaşır… bir ara sultan murat: “baba, sen padişah yasağından korkmaz mısın?” diye sorar. bekri mustafa: “korkarım, amma padişah beni burada nerden görecek?” der. padişah: “ya ben haber verirsem?” deyince: “veremezsin, sen de içtin, kellemiz beraber düşer!” cevabını verir. bunun üzerine çakırkeyif olan hükümdar: “ya ben padişah, bu adam da sadrazam bayram paşa ise!” deyince, bekri mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı atar:
“hay köftehor! ben demedim mi tahammül edemezsin diye! şunun şurasında iki yudum rakı içtiniz, biriniz padişah, biriniz vezir olmağa kalktınız!”
Bu zamanda yaşasa daha çok içme sebebi olurdu herhalde.