bugün

meclisin, bakanlıkların, devlet kurumlarının ankara da olmasından da gurur duyan kişidir.
görmemiştir. hepsi değil tabi ki, ama çoğunluk olarak tam iç anadolu insanının özelliklerine uygun hareket eden ankaralıldır.

(bkz: dürüye nin güğümlerini sahiplenen yerkesikli)

(bkz: baba ocağı nı sahiplenen bozüyüklü)

(bkz: leyla ile mecnun u sahiplenen sarıyerli)

(bkz: unutulmaz ı sahiplenen tuzlalı)

(bkz: kurtlar vadisi ni sahiplenen akfıratlı)
behzat ç'nin diğer şehirlerde de çekilecek sahnesi olsa, kalkıp, oraya gidecektir veya "hayır! gidemezsiniz! salmam!" diyecektir.
angara'nın sokaklarını caddelerini tanımaya çalışır bu kişi dış sahnelerde yoldan geçenlerden tanıdığım neyim var mı diye fellik fellik arar bulunca da "la bu bizim erdinç değil mi? polis rolünde ya la ipne" diye keyif olur.
sahiplenecek o kadar güzel şey varken behzat ç. gibi tırt bir diziyi sahiplenen tuhaf ankaralıdır.
oldukça yaygın olduğunu düşündüğüm ankara'lılardandır.
bu dizi ile uzak yakın ilgisi olamayacak ankara'lı bir tanıdık, sırf dizinin konusu ankara'da geçiyor diye izliyordu. bir ankara polisiyesi fikri tuttu bu dizinin. başkent ankara'lılar siyaset haricinde de anılmak istiyorlar büyük şehir olarak demek ki.
bir örnekten yola çıkıyorum ama o örnek ki gerçekten içinde argo da kullanılan polisiye dizi izlemeye en mesafeli olabilecek kişilerdendi.
behzat ç.'den öte ankarayı seven ankaralının yaptığıdır. çünkü ankarada yaşamak dört bir yanda binlerce kişiyle aynı hatıralara sahip olmaktır işin özünde. büyükşehir adı altında küçüktür ankara. herkes aynı şeyleri yapar, gördüğün insanları defalarca görürsün aynı sokaklarda, aynı cafelerde, aynı barlarda. herkes kendinden birşey bulmuştur o dizide ankarada yaşayan, ankarayı seven. aynı yerlerde gezmişsindir hayalet ile kafanda benzer düşüncelerle, aynı dürümcüde yemişsin dürümünü sevdiğinle, aynı parklarda gidip kaç gece sabahlamışsındır belki de kimbilir. aynı meydanlarda mitinglere katılmışsındır, ellerinde pankartlarla yürürken dayak yemişsindir polisten. veya havalar buz gibi soğukken sen de konuşamamışsındır yolun ortasında, ellerin üşümekte, soğuktan ejderha gibi tütmekteyken ağzın. "hadi la gidek" diye konuşmuşsundur sen de. sen de aşık olmuşsundur yollarında, sen de kavga etmişsindir, sen de her ayrılışında ankaradan, özlemişsindir bu neyini özlediğini bir türlü kimseye anlatamadığın şehri. anlayacağınız behzat ç. sıradan bir ankaralının hayatına dair binlerce kesit sunmaktadır her bölümünde. belki bu yüzden sahiplenmişizdir ne bilim.
tanıdığım angaralılar televizyonda gördükleri sokak lambasını sahipleniyor, behzat ç'yi oğulları ilan etmelerini dahi gayet normal karşılarım.
Behzat Ç.'de bir çok Ankaralıya ufak ufak roller verilerek bu sahiplenme elde edilmeye çalışılmış ve velhasılı kelam başarılmıştır da.
Hakkıya hakkını veren insan davranışı. Burda dev ekranda izlenirdi behzat. Hey yavrum hey.