bugün

bir oğul için son derece zor durum.

beni iyi dinleyin, dostlar, kız kuruları, arkadaşlar, ibneler, abazalar, romalalılar, esnaflar, öğrenciler, çırpıcılar, tinerciler, yan kesiciler, oğlancılar, kara kapçıklar... boğaziçi mezunu olmamı kabullenemeyn gerzekler, dolap beygirleri siz de dinleyin.

ben güneşli bi temmuz sabahı denize yakın bi yerde doğdum. annem ummiydi, babam memur. babam ters adamdı. annemi hep ezdi amınakoyim. kadın çıtını çıkaramazdı karşısında. hep bu içine attıkları yüzünden dünyada 1000 tane insan 300 de tıpçının adını duyduğu bi hastalıktan öldü garip. biraz geri saralım.

orta halli memur çocuğuyum ben. gariban da diyebiliriz. belki bu yüzden çirkinim, belki bu yüzden benim yüzümde tom ford gözlük bile çakma durur, belki bu yüzden zengin adamlar gibi giyinmeyi bilmem o kadar para kazanmama rağmen. dersane yıllarında parasızlıktan kızlarla konuşmazdım. olur ha aramızda bi elektiriklenme olur da dersane çıkışında bakırköyde dondurma yemek zorunda kalırım diye. millet çatır çatır kızları sikerken ben kendime hep hayali sevgililer uydururdum. hatta bi keresinde zengin bi kaç orospu çocuğu akşam kızı evden alıp bakırköy sahile ineceğim dediğimde arabayla beni oraya bırakmaya geldiler. sırf sevgilim olmadığını bildiklerinden daşşağa almak için. bilen bilir bakırköy sahili eskinden çok pis bi yerdi. şimdi gene öyle gerçi. bıraktı orospu çocukları beni oraya gitti. dönüş yolunda bacağıma saplanan tornavidanın acısından bayılmışım. belki de yediğim dayakytan bayıldım bilemiyorum.

onun için kavgadan, dayaktan, bıçaklanmaktan korkmam ben. defalarca dayak yedim, bıçaklandım. neyse sınavı kazandım boğaziçine girdim. zengin orospu çocukları özel üniversitelerde home partylerde, kıyafet balolarında, grup seks ayinlerinde gezerken ben götümü siktiriyordum okulu bitirmek için. hasbelkader bi de sevgilim oldu o eşşeklemenin arasında. adı erkek ismiydi. dobra kıvırcık adanalı zeki bi hatun. gözleri parıldardı amınakoyim. param olmadığını bilirdi çünkü aldığım bursların çoğu evden ayrılıp öğrenci evine çıktığım için masraflara gidiyordu bi kısmını da anneme veriyordum babama dilenmesin diye. bunları bildiğinden ne zaman yemeğe gitsek gözlerinde ateş saçarak ben ısmarlıyorum derdi. hiçbi zaman kabul etmedim. beş kuruş param olmadığında bile. adama öğrenciyim abi getiririm dedim gene almadım parasını. ama o gözlerinden çıkardığı ateş, beni sahiplenişini hiç unutmadım. elini tutunca güneş görmüş buzdağı gibi erirdim. bi kere öpüştük. onda da ben aşırı üzgündüm, o sarhoş. yoksa bana kalsa gene bir şey olmazdı. bir kere de seviştik. hayatımın en güzel anıydı.

babamla aram iyice açılmıştı bu kız meselesi yüzünden. gerçi açılacak bir şey yok babamdan daha çok seviyordum kızı. okul bitti it gibi maaşla çalışmaya başladım. hayatım ondan sonra değişti. benim gibi fakir çocukları parayı buldu mu ilk kadın siker. açtır çünkü. yaşayamamıştır. benim değişmem hatunun da gözünden kaçmadı vurdu tekmeyi bana. ama o deli gibi sevdiğim kızın gidişi koymadı lan bana. acı olan da bu. para çok, karı gani. kim takar dedim. unuttum gitti.

peder de emiyor da emiyor beni amınakoyim. iyi kazanıyorum koymuyor ama. ne kadar isterse istesin veriyorum. verdikçe azmış bu. annem de vefat ettiği için karıya kıza yediriyor. ben bu dna'nın, genomun, rna'nın, nükleik asidin, soya çekimin ta götünü sikeyim. en olmak istemediğim adama benziyordum lan ben. neyse kestim musluğu bi süre sonra. alışmış kudurmuştan beterdir diye boşa dememişler. çekmiş kredileri yapmış borcu. haberim yok. bi gün ansızın gene para istedi benden. yüklü de bi para. hemen benim boğaziçi işletmeden bi arkadaşı aradım. bankada yönetici. araştır lan dedim. yarım saat sonra aradı. eşşek gibi borç yapmış. bu gece. işte lan.

aradım. kime harcadın bu kadar parayı dedim. evi sattın, arabayı sattın ne yaptın lan bu kadar parayı ne yaptın. tamam oğlum dedi suratıma kapadı telefonu. aradım tekrar dinlemedim. ağzıma geleni saydım. tüm insanlığın amınakoyim bunun için işte. herkesin götünü sikeyim.

sevmiyorum lan hiçbirinizi. sözlükte bana mesaj atan karılar atmayın sikerim tahtanızı. parmağımda oynatırım lan hepinizi. iki makara yaptık diye şurada kendinizi bi bok sanmayın. erkekler sizin de amınızakoyim. bi kerede sizden farklı düşüneni etiteklemeyin hemen. yarrak yarrak konuşmayın. siz de mesaj atmayın sikerim tahatanızı. ergeneler siz de dahilsiniz bu gruba.

tüm insanlardan, hepinizden nefret ediyorum. iğrençsiniz ibneler. bu arada bunu ekşiye yazacaktım buraya yazdım. bu defa cümlenin sonunda evet yok. siktirin gidin şimdi hepiniz. *
babanın hatalı oluşundandır.
Şu an içinde bulunduğum durumdur.inat, işi çok daha zorlaştırır.
babanın memur olmasındandır. *
babanin hatali olusundan kaynaklanan durumdur, bazen insana keske sadece annelerimiz olsa dedirttirir.
çoçuk yaşta babasız kalıp bir ailenin yükünü taşımadığındandır. isterse put olsun dursun bir köşede.isterse azrail olsun alsın canını ama o evin içinde bir baba olsun.
olan size olur. ayvayı yediğinizin resmidir.
çok sağlam ve haklı nedenler sonucu, babanın sıfatına tükürmektir. Mesela sapık, tacizci, öz evladına sarkan yavşak bir baba olabilir bu baba. (bkz: ben bu yazıyı şerefsiz babama yazdım) (#14772097)
Baba candır, topraktır, hasrettir. Kızların ilk aşık olduğu adam, erkeklerin ilk rakı kokusudur bazen. Baba varlıktır. ipleri kopardığım gün bu dünyadan ayrıldığım gündür umarım.
Hiçbir zaman gerceklesemeyecek durumdur.sadece koparttigini zannedersin.
olması gerekiyorsa olur. "baba" bir makamın adıdır, saygı da makama gösterilir. "baba" ya da "anne" makam isimleridir, tıpkı, müdür, başbakan, orkestra şefi...gibi...

bu makamda oturan şahsın kişiliği , insani yönü zayıf olabilir. ve bu yüzden makamını kötüye kullanıyor olabilir. şahıs bunun değerlendirmesini kendi kendisine yapar, ve sonuçta o makamda oturan şahsın, kişi olarak uygunsuz olduğuna karar verirse, o şahısla ilişkisini bitirir. hatta kendisine "saygısızlık etmek " zorunda bile kalmadan yapabilir bu işi.

yani olur. o türk toplumunun konusudur, öyle babaya sınırsız saygı falan. ataerkil toplumdur türk toplumu ve böyle şeyleri genelde pek anlamaz. ama batı da babasıyla ilişkilerini koparmış insan sayısı çoktur.

"makam-şahıs" farkını anlayamadı hala türk toplumu, ama anlar. onun da günü gelir. icabında anneyle de ilişkilerini koparırsın, seni sevmediğin birisiyle evlenmeye zorluyorsa, o şahısla evlenip hayatın boyunca işkence çekmek mi iyidir, annene "hadi canım sana selametle, sepet koluna herkes kendi yoluna" demek mi?...herhalde ki ikincisi.

herkes bilsin ve öğrensin ki, herkes "kendi hayatını" yaşar. hayat, şahsın kendi öz hakkıdır. anne baba, çocuğa "emredemez" ancak ve ancak "tavsiye" edebilir. o tavsiye de akıllı ve mantıklı olmak zorundadır. değilse, ve zor kullanma olayı varsa...

nasıl çok iyi para kazandığın bir işyerinde sana işkence yapıyorlarsa, intiharı falan düşünmeye başlamışsan, senin oraya "istifayı basıp" oradan tası tarağı toplayıp ayrılman senin için nasıl iyiyse, aynen eğer anne baba´yla çok derin görüş ayrılıkları varsa, ve "sana zor kullanılıyorsa", o işkenceyi çekmeyeceksin. çünkü senin hayatın üzerinde ilk hak sahibi olan...gene sensin. annen ya da baban değil.
akılsız insanın yapacağı iştir. parayı veren odur çünkü. adamın götünden kan alırlar kamil kan.
parayi seven baba.
ana ölünce baba amca olur.

atasözü'nden yola çıkarak, amcana ölçülü davran. yedirme kendini. üstelik amcan(baban) annene ve sana da göz kulak olmamış hayatı boyunca. kendisi için yaşamış hep. sıra sende.
insanı zor şartlarda yaşamak zorunda bırakan eylemdir.

7 yaşında 15 günlüğüne gidip bir daha dönmez. yıllar sonra oğlu aklına geldiğinde onu yanına alıp kolejlerde okutmak ister. tabi anne yüreğidir; oğlunu düşündüğü için, güzel bir eğitim alması için izin verir gitmesine. kolejde eğitim yılları geçer ve anlarsın o esnada babanın asıl amacının seni okutmak olmadığını. tek dert anneden koparabilmekmiş.

koparmıştır, başarmıştır. çoğu zaman ilgilenmez, tek başına bırakıp aylarca dönmez. ne de olsa amacına ulaşmıştır. biraz para ve güzel bir boş evle bırakır seni. liseyi bitirme dönemlerin yaklaştıkça ilgisi azalır, çünkü çekip gideceğini biliyordur.

üniversiteyi kazanınca hiç arayıp sormaz bile. senelerce kendi ayaklarının üzerinde durursun. çaycılık yaparsın, broşür dağıtırsın, anket yaparsın, evlere eşya taşırsın. ama durursun ayaklarının üzerinde ona mahkum kalmazsın, o milyonlarıyla beraber yaşarken.

ve kin seni bazen o denli boyutlara getirir ki; sıcak aile yuvası bile özlemlemezsin. yıkıp gittiği onca şeyin verdiği nefret, sıcak bir aile hayalini bile alır senden. hayal etmezsin, düşünmezsin. aile kavramının ne olduğunu bilmezsin çünkü ve bilmediğin birşey hakkında hayaller kuramazsın. neyse; bunlar sıkıcı şeyler.
zamanla alışılan durumdur. zor ama yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. kaçış bir şeyi çözmez. evet.
bir kız çocuğu için zor olan durumdur.her ne kadar zor olasa da gerekliyse yapılmalıdır.

şimdi şöyle ki; o kız çocuğu yıllar yılı babasının özlemiyle yanıp tutuşmuş, kimselere babasının hakkında tek kelime ettirmemiştir, babasının tüm kahpeliklerine rağmen. ancak o baba ki; 30 yaşına gelmiş ve hiç bir şekilde kendisine, sohbetten muhabbetten başka ihtiyacı olmayan kızına, kızının doğum gününde, 30 senede, ilk kez beraber oldukları doğumgününde "ben hiç kimseye bakmak zorunda değilim" deyip kızın kafasının tasını attırmıştır. kız "bak baba eşek kadar oldum zaten sana da ihtiyacım yok, ama böyle saçma sapan konuşma, eğer bunca kadından bunca çocuk yaptıysan hepsine de bakmak zorundasın" der, baba inatla bakmak zorunda olmadığını söylerken kıçını dönmüş viskisini yudumlamaktadır, zıkkımın pekini içesice.

neyse hikayesi ilk entryden çok daha uzun olacağından hikayesine girmeyeceğim.

kız hırs yapar ve babasına " bak, büyük konuşuyorsun, şu yaştayım ama hala bir üniversite hayatım ve kayıtlı sıfır gelirim var, beni zorlama, sani, devlet yoluyla kendime baktırtmak zorunda bırakırım kendimi sana" der. baba da ah o baba da " bilmem neyimi alırsın" diyerek, karşıyaka sahiline doğru döner ve yine viskisini yudumlarken kız kapıyı çarpıp, beraber geçridikleri ilk ve son doğumgününe lanetler yağdırarak evden cıkar.

ertesi gün sabah elinde dilekçesiyle soluğu aile mahkemesinde alır. artık kavga başlamıştır. kız okulu bu sefer mecburiyetten uzatır. uzatmak zorundadır ki devlet kızın lehine karar verebilsin.
2,5 sene sürer bu kavga ve kız savaşı kazanır. evet devlet karar vermiştir ki o baba, o kıza bilmem neyini değil, para vermek zorundadır.

baba 2,5 senelik toplam bir para vermek zorundadır öncelikle sonrasında da aydan aya belli bir meblağ ödeyecektir. kız kafaya koymuştur hepsini teker teker alacaktır babasından. son bir kez daha ara babasını sesini duymak için. baba hala aynı umarsızlıktadır. o saatte kız ipleri kopartır ve babasına icra takibi başlatır.

ipler kopmuştur artık. ama bu kopuş birilerinin bir şeyleri anlaması için gereklidir. ve o kız hiç bir şekilde aradan yıllar geçmiş olsa da babasıyla ipleri kopardığına pişman değildir.
güncel Önemli Başlıklar