bugün

belirli amaçlar doğrultusunda yaşar, bu amaçlara yönelik hareket ederiz. yine de hayatın bir bölümünü gayet amaçsız geçiririz. burdaki amaçsızlığın adı esasında boşluk hissinin verdiği farkında olmadan oluşan arayış halidir.

neyse siktir edin şimdi bunları.

bu amaçsız, arayış halinde, sikimsonik günlerden biriydi işte. bi şekilde karşıma çıktın. vücudumun sana verdiği tepkiyi hala tasvir edemiyorum. önce içime aktın ılık ılık, yer çekimine meydan okurmuşcasına bu aşağılara inişinin tersi yönde göz bebeklerime işledin. sonra düşünce havuzuma iliştin. yerini iyi koruyorum merak etme, başımın ağrıyan kısımlarına yolluyorum parmak uçlarını değdiresin diye seni.

ömrümün bir kısmını sana ulaşmak için harcadım. seni-beni, biz yaptık sonra. birbirimizi kaybetmekten korktuğumuz kadar korkmuştuk ellerimiz ayrıldığında, ebelemesinden hayatın. bir ömrümü yitirmekten korktuğunu söyleyip durdun bana, onlarcasına eşit kıldığım bir günümü her günün yapmışken üstelik.

dudaklarının sıcaklığında çınlasın istedim kulaklarım. topuktan bileğe, kasıktan dize uyuşmalıydı her yanım. nefesini içimde yaşatmak için genişletiyordum ciğerlerimi. gözlerime de iyi bakıyordum üstelik, sana daha iyi bakabilmek için. kıtlatmıyordum parmaklarımı artık kireçlenmesin diye eklem yerlerim ve elin elimdeyken kıtlatma hissi yüzünden rahatsız etmemeliydi seni eklemlerim.

belki çok şey verdik hayatın bu kahpe kader oyununun haciz şubesine. belki verebileceklerimizin daha başındaydık.

güçlüydük, tüm olumsuzlukları 2 kelimeyle etkisiz hale getiriyor, birbirimiz olmadan yaşadığımız onca zamana küfrediyor, birbirimizin hayatlarından çıkmamak için birbirimize küçük(ama etkili) yeminler ettiriyor, asla göz önünde bulundurmadığımız güven problemini çaktırmadan el altına alıyorduk.

bir şey bildiğim varsa o da hiçbir şey bilmediğim mottosunda yaşamamam gerekirdi şu hayatı bunu çok iyi öğrendim sevgilim. her şeyi bilmek ve öğrenmek isteğimin, yaşama hevesimi bu kadar soğuracağından gerçekten haberim yokmuş benim.

benimdi senin her şeyin, bal kokun, bal saçların, saks mavisi sivitimle dünyaya getirdiklerimizi uzandırdığım yatağın, uyandığın andaki ağız kokun, göz yaşın, belki geçmişin değildi ama günün ve geleceğin.

pekala, bu sefer kanımla basıyorum imzamı hayati istifa dilekcene. bu sefer bir başka acıyor içimin kuytu odacıkları, yine her hücrem seni deli gibi istiyor, ama yakıyorsun canımı.

attığım her şey için özür dilerim kanıma buladığım, sadece benimle gitmeni arzuladım.

süreci belirsiz bir tedaviye, hayatta olmanı dileyerek, yanında ailenin ve o'nun oluşuyla başlayacağım yarın.

her zaman dediğim gibi mutlu et kendini.

salca'ya inat tanım : amınıza koyan bilginlik.

daha kötüsü için,

(bkz: aşık olunan kişinin başkasıyla öpüştüğünü görmek)
(bkz: sözlük yazarlarının itirafları)
Gerçekten seviyosan, çok kötü koyar adama... Ama sevdiğini sanıyosan geçer gider, 2 birayla unutulur... Gerçek seviyosan acısı başka şeye benzemez, en çok acıtandır denemez ama farklıdır, tadılmamış bir acıdır ve kapanmaz hiçbir zaman bu '' yara ''. Zaman bile merhem olamaz belki, rüyalarında bile onu görürken, zaman nasıl merhem olabilirki zaten ?
işte o'dur insanın canını yakan, intiharın eşiğine getiren. hele bir de yeni facebook/blogspot ikilisine konan dil dile fotoğraflar bizi bizden alıyor sevgili sözlükçüler. ama siz yine de takmayın, hayat güzel. kuşlar falan..
(bkz: her bi boku bilmenin iyi olmadığını anlamak)
Oturup düşünmeye başladığınızda içinizi acıtması muhtemeldir.

Bir pişmanlık başlar keşkeler dökülür dudaklarınızdan ona söyleyebilseydim onu sevdiğimi vb. belki onu öpen kişiden daha fazla seviyorsunuzdur o ayrı ama siz bir an için geç kalmışsınızdır.

Onu her gördüğünüzde kendi kendinize söylersiniz ben seni seviyordum ama senin haberin yoktu, dostlar berbat bir durumdur ve hayatı berbat kılan bir sorunsaldır.
Ve Dillerde yeni bir şarkı ;
(bkz: Öpüp okşayamam Ben Seni Mimoza Çiçeğim)
(bkz: Volkan Konak)
daha beteri de vardır o başkasıyla seviştiğinide biliyorsanız ve üstüne üstlük o başkası sizin en nefret ettiğiniz kişiyse çıldırtıcıdır. ama hiçbir şey yapamaz sadece düşünmemeye çalışırsınız.
acıtır ve kahreder.
bazen elde birşey olmaz, mutludur onunla.. ne diyebilirsiniz ki? ne hissettiğiniz hiç ama hiç önemi yoktur o an. içinizi ne kadar acıttığını tahmin değil hayal bile edemez oysa ki.
bilen kişinin özgüvenin deli gibi yıkılmasına hayata küsülmesine madde bağımlılığına sürükleyecek eylemdir. Hatta bu görmekten de beterdir: hep bir ihtimal vardır göz görmeyince gönül katlanır derler. "Ya öpmemişse ya yalansa?" diye içinizi yer durursunuz oturduğunuz yerde.
(bkz: senin garıyı yiyolar samet)
Tüm damarlarınızdan nefret akarken görmek istersiniz korkarsınız ama bildiğinizi gözlerinize yansıtmadan kalbiniz vazgeçmez ondan.Kim bilir belki gözler bile ikna edemez kalbi.
bilmek görmekten daha kötüdür. zira kur kurabildiğin kadar.
kahreden, süründüren, iğrenç bir duygudur. elden gelen birşey yoktur daha da dibe gömülmekten ve o kişiye daha da umutsuzca aşık olmaktan başka.
bunu bilmektense şehrin logar kapağının altına saklanmayı, çölde gezerken bir kutup ayısıyla karşılaşmayı, dünyadaki en iğrenç yaratıkların uyandığımda üzerime s.mış olduğunu görmeyi tercih edenlerden olmak gerekir. bunu bilip de hala o aşkın içine s.mayan midesi geniş insanlardan olmamak lazım.
kiminle öpüştüğünü biliyorsanız o daha da kötüdür*.
öpüştüğü kişide tanıdığınız biriyse katlanılması zor durumdur.
aşık olduğunuz kişiye gerçekten aşıksanız pek fark etmeyecektir.
vedalaşırken veya buluşunca anasıyla, babasıyla, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla vs öpüştüğünü bilmektir.
(bkz: inci sözlük)
Aşık olmaya devam etmeni engellemez sanırım.
(bkz: öğrenilmiş çaresizlik)
kuzenidir kuzeni.
aşık olunan kişinin anlatmasıyla biliniyorsa dahada acıtır insanı.