bugün

olumsuzluklardan kaçmak yerine, olumsuzluklara karşı çaresiz kalmanın yapılacak en iyi şey olduğu görüşü.
en iyi örnek için;

sınavdan beklemediğiniz kadar düşük bir not almışsınızdır, itiraz etmek istersiniz ama geçmişte bunu tecrübe edenlerden ve/veya kendinizden edindiğiniz bilgiler doğrultusunda ''nasıl olsa hoca yine bildiğini okuyacak'' diye düşünüp, k.çınızın üstüne oturursunuz.itiraz falan da yalan olur.
bir kavanozun içine 10larca pire konur ve kapağı kapatılır. Pireler bir zıplar iki zıplar, her seferinde kavanozun kapağına çarparlar ve giderek zıplama menzilini düşürürler. Ta ki kavanozun kapağı açılır, pireler artık 'kavanozdan kurtulma ümidini yitirdiklerinden' zıplamazlar bile...
- Yazıktır bu pirelere ya.
- Eee n'apcaksın azizim.Öğrenilmiş çaresizlik diye bir şey var işte...
birilerinin deneklere aç köpek fırın deler lafını hatırlatmasıyla çürütülebilecek tez.
(bkz: learned helplessness)
öğrenilmemiş çaresizlik'e tercih edilebilir belki.. farkında olunmayanına hani..

11001010110010010..
kişinin daha önceki olumsuz deneyimlerine dayanarak baştan yenilgiyi kabullenmesi durumu.
olayın en gerçekçi boyutu için,
(bkz: kiz arkadasini her gun baskasiyla aldatan erkek)
bu konuda diğer bir örnek filler üzerinde genellikle sirklerde gerkleştirilendir. buna göre fil daha yavruyken bir kazığa bağlanır. yavru fil uğraşsa da kazığı yerinden söküp kaçamaz. aynı fil büyüdüğünde ise yapılması gereken tek şey fili aynı kazığa bağlamaktır. fil nasıl olsa kaçamam şartlanmasıyla kazığı yerinden sökmeye bile çalışmaz.
Bir köpek balığı aç halde akvaryuma konulur. Balık akvaryumun her yerinde yüzebilmektedir. Avlayacağı bir şeyler aramaktadır.
Sonra akvaryuma küçük bir balık konur. Köpekbalığı küçük balığı yemek için hemen harekete geçer. Çünkü açtır(motivasyon), küçük balığı yiyebileceğine inanmaktadır(özgüven) ve küçük balığı yemenin kendi ellerinde(kontrol) olduğunu düşünmektedir.
Küçük balığı yemek için ilk saldırısında kafasını ne olduğunu algılayamadığı sert bir şeye çarparak şok geçirir. Çünkü bilim adamları küçük balık ile köpekbalığının arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmışlardır! Köpekbalığı 'balık aklıyla' düşündüğünden camı görememekte ama kafasını çarptığında camı algılamaktadır.
Sonra bir daha dener, yine kafasını çarpar. Bir daha dener, tekrar aynı şeyi yaşar. Tanımlayamadığı bir şey hedefine ulaşmasına 'engel' olmaktadır.
Yaklaşık 48saat sonra köpekbalığı küçük balığı yemek için uğramayı bırakır. Evrensel, 'Büyük balık küçük balığı yer.' Kuralı işlememektedir. Büyük balık depresyona girmiş gibidir. Çaba harcamayı bırakmıştır. Çünkü ne yaparsa yapsın o küçük balığı yiyemeyeceğine inanmıştır.
Deneyin ikinci aşamasına geçildiğinde araştırmacılar aradaki cam bölmeyi kaldırır. Artık köpekbalığı isterse küçük balığı yiyebilecektir. Önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Çok da açtır!
Araştırma ekibi neler olacağını beklemeye başlarlar. Şaşırma sırası bilim adamlarındadır. Çünkü köpekbalığı küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmaz! Küçük balığı kovalayıp büyük balığın alanına geçirirler ama yine de yemek için hiçbir hamle yapmaz.
Sonuç çok dramatiktir, büyük balık açlıktan ölmek üzere olmasına rağmen yine de küçük balığı yememiştir.
Köpekbalığı küçük balığı neden yemedi? 'aç ama gururlu' olduğu için mi?
Bilim adamları köpekbalığının içine düştüğü ruh durumuna 'öğrenilmiş çaresizlik' demektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, bir canlının defalarca denediği halde istediği sonucu alamaması durumunda, bir sonraki denemesinde başarısız olacağını beklemesinden dolayı, deneme cesaretini kaybedip hiçbir şey yapmaması halidir.
Bu hale öğrenilmiş başarısızlık da diyebiliriz. Köpekbalığı geçmişteki denemelerinde başarısız olunca, gelecekteki denemelerinde de başarısız olacağını öğrenmiştir. Bu durum bize milyarlarca insanın neden başarısızlık halinde yaşadığı halde başarılı olmak için hiçbir şey yapmadığını açıklıyor.
Öğrenilmiş çaresizlik bir daha deneme cesaretini kaybetmektir. Sürekli başarısızlık korkusuyla hareket etmektir. Kendine olan güvenini, 'başarabilirim' inancını kaybetmektir. Öğrenilmiş çaresizlik zihne takılı psikolojik bir kelepçedir.
(bkz: cam tavan sendromu)
kpss de 3 yıl üst üste başarsız olup 4yıl denemeden nasılsa yıne olmayacak dıyen zıhnıyetın gösterdiği davranıştır.
her şey var, teoriyi ortaya atan,kanıtlayan adamın adı yok.

bu teoriyi ortaya atan ve köpek testiyle bu teorisini kanıtlayan prof martin seligmandır.

(bkz: seligman ın köpekleri)
psikolojik püsür.
depresyona girişin en büyük etmenlerinden biri.
tersi öğrenilmiş iyimserlik'dir.
öğrenilmiş çaresizlik için verilen en genel örneklerden birisi şöyledir. bir köpek bir kafese konulur. kafesin önce sol kısmına elektrik verilir, köpek sağ kısma geçer. sonra kafesin sağ kısmına elektrik verilir, köpek sol kısma geçer. sonrasında kafesin tümüne elektrik verilir. köpeğin kaçacak yeri yoktur bu sefer. biraz dirense de çaresizliğini farkedip vazgeçer. artık direnmemektedir. bu öğrenilmiş çaresizliktir.
hayatının kontrolünü tamamen yitirdiğinizi düşündürendir.
başka bir örnek için sirklerdeki filleri önce çok kalın zincirlerle bağlayıp bir nevi öğrenilmiş çaresizliği öğrenmesi sağlanır. ardından da incecik zincirlerle ellerinde tutabilirler hayvanları. filler kurtulamayacaklarını düşündüklerinden kurtulmak adına hiç hamle yapmazlar.
mümin sekman'ın kitaplarında kullandığı söz öbeği.
Meslek edinememiş, dikiş tutramamaış ancak çenesi kuvvetli adamların hepsi sonunda ya siyasetçi olur yada kişisel gelişim uzmanı.
iki gruptaki insanlarda gece karanlığında yokuştan yuvarlanan ateş topları gibidir. ilk bakıldığında ışık veriyorlar sanılır halbuki etraflarını yaka yaka yuvarlanmaktadırlar.

Bu işssiz güçsüz gerzeklerin son zavarlmasıda bu cümledir.

Martin Seligman denilen bilim adamı bir deney yapıyor. Deneyin konusu hayvan şartlanmaları ve pavlo deneylerin detaylandırılması. Neyse ortaya çıkardığı sonuca Learned Helplessness diyor. Bizim uyanıklar bu cümleyi alıp nasıl oluyorsa öğrenilmiş çaresizlikler diye tekrarlıyor. Hayvan şartlandırılması ile insan şartlandırılması arasında bağ kurma işini sosyoloji bilimi 1967 yılında bıraktı.
çok konuşan ama boş konuşan nlp ci kişisel gelişimci, yaşam koçcu denyolar bu kulağa hoş gelen hikayeleri kendilerine sermaye yapıyorlar.

'insanlarda engel şartlanması yapılamaz' insan uyum sağlayan ve değişken bir tavır sergiler. şartlar değiştiğinde yeni sınırlara yaylırlar. Ağustos depremin hatırlayın. Asla eve girmem diyenlerin hepsi aynı evlerde oturuyor.

Akvaryumun ortasındaki cam kalktımı insanlar yola devam ederler hatta camı bir daha hatırlamazlar bile.
biraz da atalet duygusudur.

(bkz: her şey seninle başlar)
(bkz: caresizlik arttikca seciciligin azalmasi)
insan olmak denen nanenin gözümdeki değerini yok etmiş kavramlardan biri daha. yüzde yüz gerçektir tabii ki, öğrendiğimiz şeylerin bizi her daim ileri götürmediğini, sefaletimizi, küçüklüğümüzü, çaresizliğimizi de öğrendiğimizi kabul edemeyiz çoğumuz bu bizi küçük yapar çünkü, halbuki biz dev aynalarımızla ne mutluyuz. üreten, çalışan, var olan bireyleriz değil mi? hayat sanıldığından da gamsızmış, herkese başka kurarken kahpe tuzaklarını.
mümin sekman'ın her şey seninle başlar adlı kitabında çok güzel örneklerle açıkladığı kavram.
biz türklerden örnek vermiş mesela;

--spoiler--
kentli özgür kadınların -hayatının aşkını arama- serüveni genellikle öğrenilmiş çaresizlikle biter. aşkın mutluluk getireceği inancıyla, aşka açık yaşarlar. birinci, üçüncü, dokuzuncu sevgilide de -mutluluğu bulamayıp- ayrıldıktan sonra, "bunların hepsi aynı" deyip -aşka tövbe- ederler. "prensimi bulmak için daha kaç kurbağa öpmem lazım!" diye söylenirler. hayatlarını aşka kapatırlar. bir gün -bay doğru- kapıyı çalar ama kapı şiddetle yüzüne çarpılır. bu da öğrenilmiş bir çaresizliktir.
--spoiler--