bugün

onu artık kimseye anlatmamak. ilk zamanlarda coşkuyla, heycanla çevrene bahsettiğin, fotoğraflarını gösterdiğin, eşe dosta selamını söylediğin bu insanla artık muhabbetin, samimiyetin eskisi gibi değildir. iletişimin hemen hemen hiç yoktur. sana sırtını dönmüştür. ona kızgın, kırgınsındır. eskisi gibi onu anlatma, onu düşünme heycanın yoktur. kimse de sormaz. içine atarsın artık. acını, ızdırabını, hayalini, her şeyi içine atarsın. bazen yumruğunu sıkarsın ama konuşmazsın. hep içine akar. orada iyi kötü ete kemiğe bürünür, gerçeği kadar üzmeden, mahçup etmeden durur.

gözden ırak olsa da gönülden belki de ırak değildir. içimdeki yaşayanı; dışardakinden çok daha gerçek, merhametli, dürüst, rasyonel buldum her zaman. onun güzelliği, gülüşü, gelişi, sevişi daima gerçeğinden kaçış oldu.

baş ucumda asılı duran resmini yastığının üzerinden seyretmek; daha huzurlu uyumama, onun yüzüne söyleyemediğim şeyleri söylememe, derdimi anlatmama, gözlerine uzun uzun bakabilmeme imkan tanıdı. o sustu. ben konuştum. dinledi. sözümü kesmedi. başı hep dik, boynu yukarda ve daha yukarda...

önceden ikisi de birbirine çok benzerdi. şimdilerde gerçeğiyle yan yana gelince ikisini de tanıyamıyorum. biri ölüme yakınken öteki içimde kök salmaya devam ediyor. ama biri kesinlikle ölecek, beni anlamayanı, dinlemeyeni, görmek istemeyeni almadan yoluma bakacağım. sonra bir kaktüs alırım, pencereye koyar ay ışığında dikenlerine dokunurum. en azından dokunduğumda acıyan parmağımın ucunu üflerim. birkaç saniye sessizliğini, yokluğunu unuturum. odama girdiğimde duvardaki resimde kızaran yanakları gelmez aklıma, resmini öper uyurum...
Aşık olduğu Kızın fotoğrafını dürüp kendi götüne sokmak sureti ile içselleştirmiş platonik aşık icraatı.
Kızı mı yiyeceksin amk?
Enteresan bir başlık.
görsel