bugün

Uzunca bir aradan sonra vapura bindim. bilirdim vapurdayken istanbul u sevdiğini galataya el sallarken kız kulesiyle karşılaşmayı martıların seslerinde yankılanırken kelimelerin yüzüne oturan gülüşün. işte o an gelmişti aklıma gülüşüm demek. bilirsin sana en çok gülüşüm demeyi sevdim. bir şekilde yüzümü hep güldürdüğün için. şimdi nerelere gitsem sen varsın. istanbul da garip bir senbahar havası hakim. boğaz da bile akıntılar değişik senin gibi. görünüşte başka bir yere akıyor ama içten içe bir karadenize akma çabası. uzaklaşırken daha da yakınlaşma çabası. parçalarken birbütün olma çabası .işte istanbul bu demek.

nice hayatları parçaladı onlarla bütünleşmek için nice aşkları öğüttü ve rüzgarlarla savurdu insanların üstüne. geriye sadece bir sevgi kaldı. herşeyden bağımsız herşeyiyle büyük herşeyiyle farklı. anlayamadığın buydu belki de aşkın bittiğinden bahsederken aslında biz aşkımızı istanbul a verdikbe sevgilim. daha çok insan aşık olabilsin diye. bir artıl sevgi aşamasındaydık. salt sevgi. bitmez tükenmez bir enerjiyle. konuşmadan anlamak gibi. bakarken anlatmak gibi . işte böyle bir yoldayız. farkedemediğin şey bu olsa gerek. şimdi üstümüzden ayrılık rüzgarları esiyor. elini çektin benden ama sanma ki ayrıldın. hani bir anne çocugunun elini bırakır ve daha sonra daha sıkı sıkı sarar. istanbul dan korumak için. ya da istanbul u öğretmek için. öyle bir ayrılık bizimkisi.

bazen başka vitrinlere bakarsın. hani çaktırmadan göz ucuyla bana hangisinin daha çok yakışacağının hayallerine dalarsın. sana hangisinin daha çok yakışacağının hayallerine dalarım. vitrin vitrin , manken manken ilerledikçe başbaşa kalırız. ve yeniden kavuşur ellerimiz. çünkü sana en yakışan sen halindin anlarım. bana en yakışan sen halimdir bilirsin.

istanbula en yakışan aşktır bilirsin ve istanbul en çok senin boynuna yakışır.