müptolarla kafaları çekmişiz, keyfimiz acaip yerinde. hazır arabada var, atlayalım yaylaya çıkalım dedik hava da güzel. ben vejeteryan olduğum için kendime domates ve biber aldım kızartıp yerim diye müptolar da, "eti yayladan alırız. orda güzel oluyor." dediler ve yola koyulduk.

virajlı, tayvanlı amı gibi yollardan geçip yaylaya vardık. müptolar et almak için kasaba girdiler ben de et kokusu beni tutuyor diye dışarda bi sigara yaktım etrafı izliyorum. şöyle bi tur atayım dedim çiftliğin etrafında allah sizi inandırsın ilik gibi bi keçi, sallana sallana otlanıyor. bir yandan da bana bakıyor.

ama yemin ederim keçi resmen aranıyor, o derece belli yani. uçanı kaçanı çözebiliğim için "$ıp" diye anladım keçinin sıkıntısını.

şeytan da dürtüyor bi yandan, "olum hayatta her zevki tadacaksın. denemekten ne çıkar?" diye. "yok yok" diyorum kendi kendime, "şurda 2 kapak hüplettik diye bu kadar da zıvanadan çıkılmaz."

bi yandan da keçiye doğru emin adımlar atıyorum. tam yaklaştım keçinin sakalını okşicam, sen kasapsın,

"hoop bilader hayırdır?"

"sıkıntı yok moruk. dalgamıza bakıyoruz."

"sikerler öle dalgayı, uzak dur hayvandan."

adam beni iyice huylandırdı, koşarak üstne gittim ve bi kafa attım.

"nikahlı karın mı keçi amına koduğumun çocuğu, göbek deliğini deşerim lan senin." diye çıkıştım. adam bi hamleyle beni altına aldı. zaten 150 kilo çekiyor adam, bıyıklı falan. dilimi tuttu çekiştirmeye başladı. nasıl yanıyor ama canım anlatamam. ağzımı da kapatmıyorum. tükürük birikti ağzımın içinde boynuma doğru akıyor. kendimden tiksindim.

"keçiye ellettirmem lan" derken adam bi anda üzerimden fırladı gitti. sen keçisin gel adamın arkasına kafayı bas. koskoca adam resmen gülle gibi fırladı gitti üstümden.

keçinin de zoruna gitmiş belli ki, gördü kemer tokası gibi çocuğu, ahaha. neyse, kasap etkisiz hale geldi gibi bişey oldu. keçinin başını okşayarak mereğe doğru yürümeye başladık. bi anda nevrim döndü ve keçinin gözlerine soktum parmaklarımı. hayvan tepiniyor bi yandan bi yandan da sesler çıkartıyor. soktum dediysem, oymadım gözlerini, hafiften bastırıyorum. rahatsız ediyor yani sadece.

bi anda bıraktım hayvanı. kısa süreli görme kaybı yaşadığından sağa sola deli gibi koşturmaya başladı. bi anda kasap tuttu hayvanı.

"bak." dedi, önce ben sonra sen. bunun başka çaresi yok.

"nasıl konuşuyorsun sen terbiyesiz" dedim tekrar adama saldırdım. o sırada müptolar uçan balon almışlar onla oynuyorlar hiç oralı bile değiller. kasapla yerde yuvarlanıyoruz. bi o üstte bi ben...

bi an kasapla burun buruna geldik ve dudağına ufak bi öpücük kondurdum istemsizce. o da karşılık verdi. inanın hayatımda ilk defa utandığımı bilirim. gözlerimi kaçırdım dağa bayıra doğru.

"utanmana gerek yok, anlıyorum seni." dedi kasap bana.

"peki ya keçi?" diye sordum.

"keselim mi onu?" dedi.

"keselim" dedim.

dualar, hadisler eşliğinde keçiyi kestik kasapla beraber.

o bıcağı hayvanın boğazına vurdukça ben burnundan akan terleri yalıyorum kasabın. o da,

"eheh, teşekkür ederim." diye karşılık veriyor.

yaklaşık 20 dakika keçiyle uğraştık. en sonunda kasap,

"ne dersin? şurada mandıra var. gidelim mi?" diye sordu.

hala kararsızdım ama bi an cesaretimi topladım ve elimi uzattım. kibar bir şekilde elimden tuttu ve beni mandıraya doğru götürürken müptolar koşa koşa geldi.

"olum napıyorsun? salak mısın? kafan mı güzel?" gibilerinden bişiler dediler,

"bizi rahat bırakın." diye çıkıştım. çocuklar bi anda kasaba daldılar. müpto'da bana,

"gel abi, bu kova sana yaramıyor. ben sana başka mal bulucam." diyordu. ikna olmuştum. naptığımı bilmiyordum çünkü.

sonra yayla da makara yaparken bizim selenleri çağırmışlar çocuklar, takıldık öle açık havada.

bak nerden nereye, keçiydi kasaptı, kısmet selen'eymiş.

allah'ın sevdiği kuluyum.ahha.
kur'an da kıyamet in küçük alametleri arasında gösterilen ilişki türüdür.

(bkz: özet geç piç)