bugün

Anadolu lisesi son sınıfta bir edebiyat hocamız vardı. Ufak tefek, yüzü Dalton kardeşlerin en kısa boylusunun tıpatıp aynısı bir adamdı. Erzurum'luydu bize motivasyon olsun diye üniversite sınavına nasıl girdiğini anlatırdı: karda kışta 2 saatlik yol yürümüş ve dağda bir kurt yolunu kesmiş (yüzünde yara izi vardı) kavga etmiş ve sonra elindeki sopayla kendini korumuş ama ayakkabıları kaybolmuş. Çıplak ayak sınava gireceği binaya yaklaşmış ama 2 metrelik bir duvardan atlaması gerekmiş okula girmek için ve mutlu son edebiyat fakültesini kazanmış!!!

Edit: işbu entry bir abartı, ilave içermemektedir. Hocamızın defalarca anlattığı şekildedir. Gülmemize ise kızmaz gülün gülün hayat size kolay tabii der kendi de gülerdi.
bizim bir hocamız vardı kadın kendini prenses ilan etmişti. neymiş efenim herkes ona hayranmış vıdı vıdı. her gün güzel miyim diye sorardı. madem güzelliğinden eminsin neden her gün sorardın be kadın ?
(bkz: kendini fazla beğenmek)
(bkz: bu da bir hikaye)
"Ilk çalıştığım iş aşçılıktı, bir gün yine mutfaktayız, çok iyi arkadaşım necatiyle. Bir birimize şakalar yapıyoruz derken necati bana birşey fırlattı, benim elimde ise yumurta vardı ve ani reflex olarak bende onu fırlattım ama amk necati eğil di, denk gelmedi ve yumurta mutfak ta bulunan servis penceresinden çıktığı gibi müşteri masasının ortasında çaaat diye kırılmazmı. Ben utançla masaya gittim hem temizliyorum hem yumurtanızı nasıl isterdiniz, böyle istemezdiniz sanırım gibi espirilerle gerginliği yumuşatmaya çalışıyorum. Ve tabi bu necati ile ilk oyunlarımız değildi bir kez de necati kedi sesleri yaparken bende gel buraya seni tavuk niyetine satcaz, kaçamazsın bir yere diye söyleniyordum müşteriler şaşkınlık içinde sesleri dinliyordu. Neyse siz sakın böyle şeyler yapmayın, işime maal oldu, o yumurta olayı bardağı taşıran son damla idi sanirim. Fakat şunuda söyliyim, beni patronum işten atmıştı, evet, fakat bir hırslandım bir hırslandım adama karşı, gittim restoraunt sağlık denetimcisi oldum okuyup, ve ilk işim devlet memuru olarak bu adamın yerini denetlemek oldu, bir sürü raporlar yazdım ve ağır cezalar yedi fakat kapatılmadı tabiki, zaten kapatmak istemedim ama en azın dan biraz olsun intikamımı az çok aldım patrondan çünkü beni denetici olarak gorduğunde kapıda tanıdı ve bana bay tekin diye hitab etti ve bu sadece intikamımın başlangıcıydı. Neyse ne diyorduk çocuklar, heh işte hayat bizlere neler öğretebiliyor dimi? Neyse süremizde dolmuş, vizelere iyi hazırlanın. Ve hayır korkmayın bu hikayeden soru sormıycam." Dersden de tek akılda kalan hikayeleriydi.
Balıkesir'de bir ortaokulda ingilizce hocamızın esrarengiz hikayeleri vardı. Sürekli ben Amerika'dayken diye başlayan cümleler kurardı ve hikayenin sonunu bir türlü bağlayamaz 30 şekle sokardı. iki çok sevdiği öğrencisini Amerika'da bir trafik kazasında kaybettiğini ve aynı gün haberleri yokken bu iki öğrenciyi en arka sırada ders dinlerken gördüğünü bile anlatmışlığı vardır.
Ama çok sevilirdi, dersi iple çekilirdi. Atan hocaların dersleri seviliyor diyebiliriz.
(bkz: bu başlık tutar)