bugün

dokuzuncu nesil yazar. hoş gelmiş.

(bkz: ata et ite ot vermek)
(bkz: fight club/#16058778) entry'si ile beni kızdırmış yazar.

filmin sonunda 'durdurun lan! subliminal mesaj var!' diye uğraştığı şey sana bana yarak resmi göstermek. görüp beğendi heralde, öneriyor.

sevgili arkadaşım, fight club sadece bir film değildir, kargaşa projesi ile hayata geçirilmeye çalışılmış güzel bir anarşist hareketidir. chuck palahniuk kardeşimizin başından geçen bir olaydan aldığı feyzle yazdığı bir kitaptır, sadece kurgudan ibaret değil yani.

aha olay; bizim chuck Arkadaşlarıyla tatile gider. Bitişikteki kamp yerinde müzik rahatsız edici derecede açılır. bizimki arkadaşlarıyla birlikte adamları uyarmaya gider. tartışma yerini kavgaya bırakır, bir güzel dayak yer bunlar. Bu olayda yaralanan Chuck tatil'den döndüğünde iş yerinde kimse tarafından ilgi görmez! çünkü kimse korkunç derecedeki yüzü hakkında bir şey sormaya, yorum yapmaya cesaret edemez. Bunun üzerine Chuck, eğer insanın yeterince kötü görünürse dilediği gibi hareket edebileceğini keşfeder. (yeni dünya'yı bulmasa da idare eder bir keşif.) Bu olayın ardından devam ettiği bir edebiyat grubu bünyesinde çeşitli gösteri ve eylemler yaparlar. 'Kargaşa Projesi'de bu oluyor efenim. Kısa bir süre sonra öykü yayımlar ve bu öykü, üç ay içinde Fight Club (Dövüş Kulübü) romanına dönüşür. ölüm pornosu ve survivor kitabı da apayrı bir kafada. (survivor dedim çünkü türkçe'ye çevirisi alakasız bir şey.) sen gibilere ulaşmasının tek yolunun filmini çekmek olmasından dolayı belki de her şey. onların filmi çıkmadan al, oku bari.

adamın derdi. yani verdiği mesaj; isyan, boş beleş bir başkaldırı değil. bundan ötesi. aslımızdan uzaklaştığımızı, insanın kendi yarattığı değer yargılarında kaybolduğunu söylemek istemektedir kendisi. para, saygınlık, şöhret ve dış görünüşe yapılan bunca yatırım tüm önemli gibi sunulan şeylerin koskoca bir yalandan ibaret olduğunu anlatmaya çalışıyor yazar.

yani fight club'a ortalama bir aksiyon filmi demek, ahrazlık olur. subliminal mesaj dediğin şey bir kareyi durdurunca yarak görünmesi değildir. illa göze sokulmaz yani. bir saat firmasının reklamı vardı, ismini vermeyeceğim lan. reklam 10 saniye. golf oynayan bir godoman topu koyuyor ve vuruyor. vururken adamın koluna zoom yapılıyor ve o saat markası önplana çıkartılıyor. buradaki bilinçaltı mesajı nedir? yada pazarlama mantığı? 'arkadaşım bu saati herkes almasın. bizim hitap ettiğimiz kesim belli. sende cool ol, zengin ol, golf oyna, öyle tak.' bizim insanımızda onlar gibi görünmek için o saate milyarlarca para döküyor işte. aynı iphone muhabbeti, blackberry zırvaları gibi. ünlülerin elinde görülüyor ve kapıcı bile 12 taksitle almaya çalışıyor. adam bu tip saçmalıklara isyan ederek bir kitap yazmış. zaten senden benden biri, tamircilik yapıyor. bunu görüp, isyan etmiş bir adamın filmine 'kaka' demek, ayıp olur.

öptüm şeqer.
bak şimdi şeker oğlan*,

ilk olarak o söz edilen girimde yazdıklarımın sonuna dek arkasındayım.

senin burda filmin hikayesini anlatman; yok efendim adam, yalnızca birini müziğin sesini kısar mısın diye uyarmaya gitmiş sonra dayak yemiş ardından iş yerine dönünce herkes adamın tipinden korkmuş kimse ne oldu diye sormamış sonra da bu eğer kötü görünürsen istediğini yapabilirsin bunun farkına varmış sonra olayı romanlaştırmış çevreye anarşiyi yayıp bilmem ne bok yiyecekmiş demen sıradan insanları yüzeysel felsefe yaparak kandırmaktan öteye geçmeyen liseli zırvalarıdır.

o filmden etkilenen herkes sabahleyin sinemaya, gece olunca barlara giden, dandik gömleklere sırf marka diye servetler döken, güneş gözlüğünü takıp kaşar sevgilisiyle buluşmaya gidince sosyal olduğunu sanan tepeden tırnağa sözde o filmde eleştirilen popüler kültürün parçası olan kişilerdir.

bu popüler kültür peluşları, bu şekilde takıldıktan sonra dövüş kulübü tarzı, içinde "kapitalizmin sürrealizm üzerindeki yavşatmaları sonucu oluşan egosantrik komplikasyonların paradoksal izdüşüm sürecini irdelemekten gına geldi hadi dövüşelim de köle olmayalım." gibi aforizmaların olduğu filmleri izleyip "müthiş bir film izledim monşer, lanet olsun popüler kültüre, sistemin köleleri, sizin ta ak, anarşi forever!!!" diyip yine ertesi gün kaldıkları yerden devam ederler.

ve filmi yapanlar da bunu bildikleri için bu salaklar üzerinden para kazanmak ve hazır bunlar böyle filmleri izleyip etkileniyorlar diye de içine subliminal mesajlar koyarak kendilerine çıkar devşirmek için popüler kültür seyircisinin önüne sunarlar böyle yapıtları.

tabi bunu yaparken de yukarıda söz ettiğin gibi "bakın bu film böyle oldu, adam aşmış, hele şu olaya, düşüncelere bir bakın haklı değil mi?" diyerek de filmin tutması için altyapısını hazırlarlar.

ardından insanlar bunu yer, "abi ben böyle film görmedim süper bişey ya fak ye" der, yutarlar numarayı. sonra da peluşun biri çıkar " (bkz: fight club/#16058778) entry'si ile beni kızdırmış yazar." diye kendi incir çekirdeği kadar zekasıyla hafiften hakaret ederek son noktayı koyduğunu sanan giri yapar.

kısaca o film, yapımcılarına para kazandırmak ve kişilerin bilinçlerini bulandırmaktan başka bir işe yaramaz ve o filmi yapanlar da bunun farkındadır.

"hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz."
boru gibi aforizma. adamın kendi pislik, herkesi kendisi gibi pislik yapmaya çalışıyor*.

not: ayrıca subliminal mesaj tam anlamıyla "bir kareyi durdurunca yarak görünmesi"dir. öbürleri hikaye kısmıdır.
ikinci kez beni kızdırmış yazar. şimdi nick altına yazdığım yazıya ayar verdiğini falan sanıyorsun hey gidi hey...

- ben sana bir şeyler anlatmışım sense; ''sıradan insanları yüzeysel felsefe yaparak kandırmaktan öteye geçmeyen liseli zırvalarıdır.'' demişsin. dur kafa kağıdını göstereceğim yada kafasını göstersem kafi mi? *
- incir çekirdeği kadar zekasıyla hafiften hakaret ederek son noktayı koyduğunu sanan giri yapar, demişsin. güldürdü. aklıma ne geldi? ocağına incir ağacı dikmek diye bir söz var ya, orada incir ağacı denmesinin nedeni köklerinin çok derinlere gitmesi ve güçlü olması. sanırım sende onu kastettin ama işte cümle kurarken bir heyecan heyecan yada ağzın doluydu. *
- birde böyle çoh çılgın bir aforizma uydurmuşsun. çok kınadım. zamanında gazetelerin verdiği ansiklopediler dışında başka bir kaynağın olmadığına eminim. aaa vardı dimi? dur tahmin ediyorum, elinle gösterme üstüne oturuyorsun. *

neyse konuya geleyim. sevgili arkadaşım, ben sana bilgi içeren şeyler yazdım. sense saçmalamışsın tartışma programlarındaki tipik liboşlara en iyi örneksin. böyle ikisi bir tarafa oturur, herhangi bir bilgi paylaşımı olmadan saatlerce tartışırlar. iki tarafta en baştan fikrinin değişmeyeceğinden emindir ve sadece laf olsun diye konuşurlar. rezillik. bak ben bir şeyler öğren diye çabalıyorum. sonrasında istersen git kendini eşeklere teslim et...

durumu daha iyi anlaman için sana 'bilinçaltı reklamcılık'la ilgili bir kaç şey söyleyeceğim belki sen ingilizcesini ezberesindir de türkçesini bilmiyorsundur diye düşündüm. bilinçaltı reklamcılık: bazı ses, imge ve sloganlarla tüketicinin bilinçaltına mesaj gönderilmesi olarak tanımlanır. mesela böyle 1 erkek 1 kız çocuğu olan mutlu mesut ailelerin oynadığı reklamlarda saate bakarsan 10'u 10 geçiyordur. kollarını 10'u 10 geçe olacak şekilde açarsan ne demek istediğimi anlarsın. yahut akp'ye ak parti, facebook'un eski halinde ki şeyleri birleştirince 'sex' oluyordu mesela. dur bir video paylaşayım da izle; http://www.youtube.com/watch?v=Ng6hQfGzQig

ingilizcen varsa diye bir link daha paylaşayım: http://youtu.be/-vSoax7OX6U

not: umarım ingilizcen porno sitelere derdini anlatacak seviyede değildir.

şarkı armağan etmeyi unutmuşum be ya. http://youtu.be/9HmJQyS8QVw