bugün

bir zamanlar lanet edilen
bitsin diye dua edilen askerligi
özlemektir.
ne kadar tuhaf.
akıl karı olmasa da özlenendir. karakoldaki günlerim aklıma geliyor, tezkere gününü hayal etmek falan. güzeldi be. keşke yine orada olsam. keşke...
arkadaşları toplu cazaları nöbette uyumaları özlemektir.
yaparken kendinden nefret ettirebilen, hatta bir an evvel bitmesi istenen şeydir. birde KKK'dayız.
''gün gelecek askerliği özleyeceksin''

bana bunu söylediklerinde verdiğim cevap küfür oldu.
ama bugün başıma geldi, resmen askerliğimi özledim,
keşke askerde olsaydım bile diyebilirdim belki bilmiyorum.

çok güzel bir askerlik yaptığımdan değil bu,
tam tersine zor bir askerliğim oldu görece.

şırnak beytüşşebap'ta jandarma komando olarak yaptım askerliğimi.
uzun uzun askerlik anısı anlatacak değilim, bahsetmek istediğim pek özlenecek bir askerlik değildi.

asteğmen olarak saatler süren operasyonlar ve intikaller, pusular ve çatışmalar arasında uzman çavuşum küfür ede ede intikale gittiğimiz bir gün, ''gün gelecek askerliği özleyeceksin'' dedi.

alaycı bir bakış attım, küfür ettim, bu özlenir mi?

en büyük mutluluğun bir duş olduğu, ayağındaki botu çıkarabilmenin bir mutluluk vesilesi olduğu,
ölüm veya yaralanma ihtimali ile yaşadığın her an, özlenir mi?

özlenirmiş.

asıl askerlik askerden sonra başlıyor derlerdi, anlamazdım, öyleymiş.

gelip işe girdim askerden sonra.
çalıştım, çalıştım.
aradan üç sene geçti, hala çalışıyorum.
sözüm ona saygın bir mesleğim var,
bankacıyım.

1850 lira aylık net kazancım var.
annem ve kardeşimle yaşıyorum.
650 lira kira veriyorum.
üniversite okuyan kardeşime aylık 200 lira veriyorum.
evin bütün faturaları yaklaşık 500 lira tutuyor. (doğalgaz, elektrik, su, telefonlar, aidat vs)
işe gidip gelirken yol param 155 lira
evin mutfak parası 500
günlük anneme bıraktığım harçlık 10-20
eksiye geçtik. o yüzden hafta sonları taksiye çıkıyorum.

bunlardan gocunduğum için değil ama bugun bunlardan bunaldığım için yazıyorum.
içkim sigaram yok.
kendime ayırdığım tek bir an yok.
en büyük lüksüm yatağıma uzanıp kah gülerek kah hüzünlenerek sözlüğü okumak

insanın arkadaşları da azalıyor para azalınca,
bu karşıdakilerin kötü niyetinden değil.

insanlar 3 kere 5 kere çağırıyorlar,
gitmeyince yavaş yavaş aramalar azalıyor.

bugun ne oldu biliyor musunuz?
bankaya bir müşteri geldi, vadesiz hesabından para çekmek istediğini söylemiş,
çekmek istediği miktar o an kasada bulunmayacak kadar çok bir tutar,
önceden haber vermesi gereken bir tutar,
ama parası olduğu için kendini haklı gören müşteri ne yaptı bağırdı çağırdı..

gişedeki kız ağlamaya başlayınca dayanamadım,
hanfendi yaptığınız doğru değil dedim,
açıklamama fırsat vermeden bana döndü, bağırıp çağırdıktan sonra bir hışımla müdürün yanına girdi,
durumu bire bin katarak anlattı, ve gitti.

sonra ne mi oldu?
müdür beni odasına çağırıp bu şekilde olmayacağını, arayıp özür dilemem gerektiğini söyledi,
kabul etmeyince işin büyüyebileceğini, istifamı almaya kadar gidebileceğini söyledi.

şu hayatta gururdan başka çok bişeyim yok,
kimseye de eyvallahım yok, olmadı da, hamdolsun,
nasıl isterseniz dedim.

işte o an,
askerde olup, tek derdimin yürümek, yürümek, yürümek olduğu,
tek derdimin sırtımdaki 30 kiloluk çanta olduğu,
tek derdimin mayına basmak, yaralanmak, hatta ölmek olduğu,
tek derdimin askerlik olduğu o günleri özlediğimi farkettim.

+18

ben böyle hayatın ızdırabını sikeyim

+18
okumayanlar için entrynin özetini veriyorum: "hayat şartları" insanı öyle bir hale getiriyor ki, askerliği özler hale geliyorsun.

saçma salak bir yasa yüzünden 6 gün için, yarın birliğime geri dönme hazırlıkları yaparken, yazdıklarını okumam inan tarif edilmesi zaman alacak duygu bombardımanı yaşatıyor.

***askerliği hiç özlemeyeceğim***

* gaspçılar, psikopatlar, bağımlılar, adam yaralayanların %80 ini oluşturan bir yeri hiç özlemeyeceğim.
* 3 öğün rezalet yemeklere maruz kalmayı hiç özlemeyeceğim.
* gecenin 2 sinde kalkıp, -15 derecede nöbet tutmayı hiç mi hiç özlemeyeceğim.
* 5 dakikada alınacak içtima için, 45 dakikayı beklemeyi hiç özlemeyeceğim.
* baltaya sap olamamış, son çare uzman çavuş olarak askerliğe kapak atan sıfatsızları hiç özlemeyeceğim.
* 7/24 horlama eşliğinde geçen müzikalleri hiç özlemeyeceğim.

neyi özlerim biliyor musun? 12 tane devrem ile, koca bölüğün anasını ağlatıp, devreciliği bitirme noktasına getirdiğimiz anları özlerim. birbirimizi nasıl desteklediğimizi, uzun dönemlerin içerisinden istisna olsa da çıkan pırlanta gibi çocukları diğer yavşaklara karşı koruyup kollamayı özlerim. yani nasıl sivil hayatımda uzak kaldığım dostlarımı özlediysem, askerlik bittiğinde göremeyeceğim dostlarımın sesini, yüzünü, varlığını özlerim.
Bu aralar sıkça yaşadığım duygu.

Sabah 8 de işe başladım. içtimadan sonra Yazıhaneyi açıp otururdum dükkana. Karargâh çaycısına gider bir poğaça (25 kuruş) alıp bir de çay (15 kuruş) içerdim. Peşine bi sigara ateşlerdim. Takım komutanı askerlere görev verene kadar saat 9 olurdu. Ben de Yazıhanede yemek yoklaması hazırlardım. Kışla komutanı bizim çöpümüzde artık yemek görmediğinden, bizim bölüğü aç yatıyor sanarmış. Mevcut 70 kişi ise 100 kişilik yemek isterdik. Neymiş yemek fazla olacakmış, o çöpte yemek artığı görecekmiş. Neyse yemek yoklamasını (imzalatıp) yanıma alarak aynı kışlanın diğer ucuna yürürdüm. Sallana sallana. Yemek yoklamasını verip revire uğrardım. Oradaki devrelerim ile laklak yapardık. Cep telefonu yok amk. Nerdesin diye arayan da yok. Geldiğimde öğlen yemek saati gelmiş olurdu zaten. Karargâha geri dönüp komutan da yemeğe çıktığından Yazıhaneyi kilitler, yemeğe giderdim. Yemekten sonra 1 saat uyurdum. O uyku çok iyi gelirdi. 1 içtimasından sonra tekrar yazıhaneye dönerdim. Bölük Çavuşu ile yine bi çay sigara patlatırdık. Bölükte Yapılacak işleri belirleyip takım komutanına sunardık. Gerekli yazı işlerini ben hallederdim. Akşam 5 olunca her şey biterdi. Nöbetçi subay sapık piç ise ona porno cd tedarik ederdim. Değilse zaten odasına çekilirdi biz de gazinomuza.

Vay Arkadaş ya meğer ne rahatmışız.
Yaşlandıkça oluşan özlem duygusudur.
Tekrar askere gidip o güzel ortamı bir kez daha yaşamak isteyen çok adam var.
Ama ömürde sadece bir kez yapılıyor.
normal hayatta mutsuz olan kişilerin hissettiğidir. akıl kârı değil yoksa askerliği özlemek.
(bkz: yok öyle bir şey)
Militarist huşu. Aylarım mevsimlerim telef oldu. hıyar gibi insanların, pırpırlık ast üst ilişkilerin, ranzada uyumanın ve yatak düzeltmenin nesini özleyeceğim. Tuvalet adabın bilmeyen yığınla insan var orda.
Durup dururken gelen özlemdir efendim. Şimdi ormanın içine bakan kulede nöbet tutmak vardı. Gerçi hazır kıta rahatsız edip duruyor arada baskın yapıyordu ama gece nöbeti iyi oluyordu. Nöbetçinin saat altıda "Tabur kalk" diye bağırmasını bile özledim diyebilirim.
Akıllara forrest gump filmini getirmiştir.
https://youtu.be/4RwQJW8dZpo
(bkz: deli sikince açılan başlıklar)
40 tane erkekle bir arada uyumayı, Sabah olunca koğuş kalk sesini ve Demir bardaktan çay içmeyi özlemektir.
Tek derdimin gecenin bir vakti gelecek olan koğuş nöbetçisinin uykumun en güzel yerinde dışarısı -15 derece iken "devrem kalk nöbet vakti.", demesiydi. Sabah takım komutanına imzalatmaya çalıştığım vukuat defteri, bütün gün izlediğim kameralarda en azından kaza olsa da vukuat yoktur yazmasam dediğim dönemdi. En özlediğim zaman ise her intikale timim ile çıkarken tim komutanımın " kanascı tavşan görürsen affetme" demesidir.
Özlenecek en iyi tarafı ilk kez çarşıya çıkıldığındaki o tarifsiz hissin yaşandığı andır. Yeniden duğmuş gibi olmuştum. Nizamiyeden girene kadar dünyanın hakimiydim sanki :-).