bugün

90lar-2000 başları apartmanlarında görülmesi kuvvetle muhtemel durum.
apartman kasidesi yazacak değilim. ancak bahsettiğim dönemlerdeki apartmanların en önemli ve en özlenesi özelliklerinden birisi de farklı gelir gruplarından insanları bir arada barındırıyor olmasıydı.
işlemeli kapı kolları, gösterişli avizeleri, büyük koltukları olan bir esnaf ile veresiye yazdıran dar gelirli memurun bir arada yaşadığı bir yerdi söz konusu dönem apartmanları.
bu durum 90lardan öncesi için dahi geçerli. mesela şener şen'in oynadığı "namuslu" (1985) filmini hatırlayın.
ev sahibi hacı amca, rüşvet yiyen zengin memur ve bizim namuslu ile o'nun yoksul ailesi.
kapıcılar kralı da böyledir. aynı apartmanda zengin apartman sahibi, durumu iyi diyebileceğimiz emekli bir asker ailesi, karısını genellikle döven "araba" sahibi bir esnaf ve ay sonunu getirmekte zorluk çeken bir memur ailesi.
bu ailelere aynı apartmanda rastlamak -yeni apartmanlar için diyorum- çok kolay değil. dolayısıyla arabası olmayana rastlamak da.
rastlansa bile bunun sebepleri arasında "yokluk" yok. şimdilik kapısının önünde araba olmayanlar da birkaç ay, bir iki sene bekleyip arabayı evin önüne , garajına çekiyorlar zaten. sadece bir zaman meselesi artık.
apartmandakilerin işine gelmekle birlikte bizi dolmuşa otobüse mahkum eden sorundur. sabah kediciğimi veterinere sabah 6 da götüreceğim neden çünkü tanıdık o saatte oraya gidecekmiş.
kucuk bir cocuksaniz ve arabaniz yoksa kar yagdiginda arabasi olan ailelerin cocuklari arabalarinin uzerindeki karlardan kar topu yalarken siz yerlerden kar toplarsiniz.
Evimizde her bireyin arabası var ve bize kattığı tek şey ekstra masraf. Özenilecek bir şey yok. Dün aracım arıza yaptı 260 lira durduk yere cebimden çıktı.
Binin abi otobüsünüze ne park yeri derdiniz olsun ne de bakım.