insanı acayip kıllattıran bir durum. insan kendisini en net ortaokul ya da lise yıllarında biliyor. yani o zamanlar bilincin daha açık olduğu, yapılan eylemlerin unutulmadığı zaman dilimleridir. ha gerçi böyle bir olayı kundakta görsek travma geçirir, bilinçaltına kazık attırırız da orası ayrı mevzu. bu zaman diliminden daha önceleri her zaman hayal meyal hatırlanır. anlattığımız varsayımda kişinin bu zaman dilimin, 6. sınıfa gittiği dönem diye ele alalım. bizim topraklarımızda istisnai durumlar haricinde çocuk üniversiteye gidene kadar ailenin yanında kalır. bu da ortalama 8 senedir. 8 sene boyunca, kişinin bu olaya şahitlik etmemesi tuhaf değil midir ya ?

her gece olayın kahramanları ile aynı evde kalıyorsunuz. büyük ihtimalle 3 metre arayla uyuyorsunuz. gece işemeye kalkıyorsunuz, su içmeye kalkıyorsunuz ya da ne bileyim şimşek çakıyor, korkudan sıçıyorsunuz. illa ki bir şekilde uyanıyorsunuz ama hiç bu duruma denk gelmiyorsunuz. efendime söyleyeyim, etraf süt liman. her uyanışınızda halkların kardeşliği var evde arkadaş. bir yerden sonra olay inada biniyor ve profesyonel takipler sürdüyorsunuz. sonucunda hep sükut- u hayal var. arkadaşım ! bu duruma hiç mi itiraz edilmez. "ulan 8 yıldır kardeş kardeş uyudunuz, ne ayak lan bu iş ? " diye sorulmaz. sorulmaz agam, sorulmaz paşam. sorulmadığı için halen daha çocuksunuzdur. sorduğunuzda alacağınız kapak gibi cevap korkusu yaşadığınız için çocuksunuzdur halen daha. zira kendinizi her zaman akıllı zannetmişinizdir ancak burnuzun ucunda olan biten bir boku göremediğiniz için çocuk kalırsınız. bunları düşündüğünüz vakit kötü çocuk olursunuz sadece. inanmak istemediğiniz masallar da tatlı gelir bazen ve ondan ninni yapar uyursunuz.

(bkz: seni leylekler getirdi)
anne ve babayı sevişirken görmek istemek; -sapık, manyak, hasta ruh-lu bir maymunun arzusudur.