bugün

Tarihte, Akdeniz çevresinde, Asya'da ve kuzey ülkelerinde birçok kültür ve uygarlıkta çeşitli isimlerle anılan bir Ana Tanrıça ile karşılaşmak mümkündür. Anadolu'da yapılan kazılar, ana tanrıça figürünün M.Ö. 6500 - 7000'lere kadar dayandığını ortaya çıkartmıştır. Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeleyen tanrıça, ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak betimlenir; düzgün vücüdu her zaman tasvir konusudur.

Heykellerin bir bölümünde doğum yaparken görülür. Otururken ya da doğum anındaki bazı heykellerde yanında iki leopar bulunur. Ana tanrıçanın kutsal hayvanı olan leopar, hayvanların kraliçesi olduğunu ve doğa üzerindeki sınırsız egemenliğini simgeler. Bazen kollarında, çeşitli efsanelere göre tanrıçanın hem çocuğu, hem de sevgilisi olan Attis'i taşır. (alıntı özgür ansiklopedi vikipedi)
ilk ortaya çıkışı kadın egemen çağlara rastlar.
bereketi simgelemesi, kadının doğurganlığı, dolayısıyla bereketi ve vericiliği simgelemesinden ötürüdür.

daima çıplak, iri göğüslü, geniş kalçalı, karınlı olarak tasvir edilmiştir. 30'dan fazla göğüsle de tasvir edilmiş hali vardır.
Tanrıların anası, Magna Mater, ulu ana tanrıça kültünün ipostaslarından biri. Analığı, doğurganlığı simgeler. Ana Tanrıçanın diğer ipostası Artemis ile de karıştırılabilir, zira Artemis'in çok göğüslü heykelleri mevcuttur. isis, inanna, Astarta gibi bir çok ipostası bulunan Ana Tanrıça kültünün yaygın bir biçimidir.
Bazı bilimsel kaynaklarda islamdaki kıble kelimesinin muhtemel kaynağı olduğu öne sürülmektedir. Ayrıca Kibele tapınağında bulunan siyah bir meteor taşının, milattan önce 204 yılında Roma'ya taşınması, ve bunun da Roma'yı düşmandan kurtardığı inanışı, o zamanlar yaygındır. Yani siyah bir meteor taşını islamın doğuşundan yaklaşık sekiz yüzyıl önce kutsal sayma olgusu, ve de bu taşın Kibele tapınağından alınmış olması, dikkat çekici bir veridir, araştırılması gereklidir.