bugün

trt int de yayınlanan, bilinen amerika imajından cok farklı konular anlatılan, aydınlatıcı program. pazar günleri 23.20 civarında başlıyor.
(bkz: ingiltere de turk olmak)
(bkz: roy mustang)
türkiye'de amerika'lı olmaktan iyidir. şayet türkiye'de bir amerikalıysanız bush'un yaptıkları sizden sorulur.
ilk olarak trt 2' de yayınlanan belgesel tarzı bir programdı. daha sonra trt int' de yayınlanmaya başladı. programda, sürekli amerika'da ki türklerin" taş yiyin gelmeyin, ölün yine gelmeyin" şeklinde uyarıları ile akılda kalıcı yer edinimiştir.
(bkz: sudan çıkmış balığa dönmek)
guzeldir aslinda,kolaydir. ulkemizde yasam standartlarinin dusuk oldugunu gozle gorup daha iyi anlarsiniz,moraliniz bozulur fakat kendinizi amerika'da akilli hissedersiniz. sonra madem biz akilliyiz neden burasi daha huzurlu diye cikmaza girersiniz.

(bkz: government)
sayet etrafinizda dunyadan bihaber amerikalilar mevcutsa*, onlarin gozunde turk imajini nasil olusturdugunuzla ilintili bir olgudur. ama neticede ne yaparsaniz yapin, isminizi unuttuklarinda kesinlikle "the turk" diye cagrilacaksinizdir.
çoğunluğu aptal olan amerikan halkının, türkiye'yi ordadoğu'da bir yerde zannettiğinden 11 eylül sonrası zor olabilen bir durumdur. şimdi işin yoksa fransa, almanya'dan başlayıp yunanistan'a inerek, ordan türkiye'yi tarif et mallara.
"aaaaa ilk defa turk goruyorum" kelamini duyunca acayip gulersiniz.
amerikadayken gurbet,türkiyedeyken sürgün...düsturunu iliklerine kadar hissedendir. amerikadayken türkiyeyi özlersin, türkiyedeyken amerikayı, bu iki dürtü arasında sıkışıp kalmışlık kimi zaman insanı boğar. Türkiyedeyken olabildiğince eleştirirsin, sosyo-politik,kültürel,insanlar arası ilişkiler, adalet mekanizmasının işlevselliği..vs...hepsi ama hepsi eleştirilerden nasibini alır, amerikaya gitmek istersin, sonra oradasındır, bu seferde tek düze, spontaneliğin çok uzak olduğu bu ülkedeyken kısa bir süre sonra herşeye rağmen türkiyeyi özlersin, gurbet-sürgün arasına sıkışmış bir skala içinde hayatını yaşayıp gidersin. ne olursa olsun türkiyeye birgün dönmeyi hayal eden adamdır,herşeye rağmen dönmek düşüncesini kafasının bir yerinde saklı tutar ve zamanı gelince döner.
zevklidir, dertlidir, guzeldir, efkarlidir ..... bircok duyguyu iliklerine kadar hissettirir adama. sokaklarda bagira bagira kufredebilir, sevmediginiz kisinin yuzune (gulumsemek sartiyla) kufredebilirsiniz, eglencelidir. dertlidir biraz, kendinizi yabanci hissedersiniz, bazen ortama ayak uyduramadiginizi farkedersiniz. ozellikle arkadas ortamlarinda cogu ince espriyi anlamazsiniz baslarda. haliyle onlarin bizim bilo aga muhabbetini hicbir zaman anlayamayacaklari gibi. guzeldir yeni yerler, yeni insanlar, yeni tatlar bulup kesfetmek. insana hayati sevdirir. fakat bide efkari olmasa. bazen evde bunalim takilirsiniz. koyarsiniz ordan turkce slow sarkilarinizi, acarsiniz bi bira baslarsiniz dusunmeye. acaba sizden binlerce kilometre otede sevdiginiz insanlar neler yapar diye. keske su birayi simdi arkadaslarimla icebilseydim dersiniz. zaten efes'in tadini vermez o melet size.

sonuc olarak amerika'da turk olmak farklidir, ayricaliklidir, boktandir.... oyle karisik biseydir iste.
Eğer New York civarlarında falan yaşamıyorsanız, Amerika'nın iç kesimlerinde ve ucuz şehirlerinden birindeyseniz yalnızlığı çok hissedersiniz. Ama alışırsınız. Çok sayıda red neck arkadaşınız olur. Onlara Türkiye diye bir ülke olduğunu anlatmaya çalışırsınız. istanbul'u Mississippi'de bir ilçe zannedenler falan çıkar. Eğlencelidir. Ticaret yapmak istiyorsanız çevre edinmeniz şart. Bu da zaman alır. Ana koşullar ve sistemin işleyişinden dolayı Türkiye'nin şu anki durumuna göre daha rahat iş yaparsınız.