bugün

"allah'ım ben neden böyle güzel değilim, allah'ım ben neden fransa'da garson değilim, allah'ım ben neden böyle aşık olamıyorum, allah'ım ben neden amelie değilim" gibi soruların boğması ya da mutluluktan ağlanır.
"yok benim hayatım böyle güzel olamaz. ne kadar istesem de olmayacak biliyorum!" düşüncesinden sonra inceden gözyaşları iner. özellikle ameli'nin yardım ettiği adamın kendi çocukluğunu anımsaması ve misket sahnesi insanı hönkürterek ağlatma yetisine sahiptir. amelie çok çok güzel bir film hele hele mucizelere inanlar için; hayata tutundurtur, uçurtmadan umutlar yaratır izleyenlerine ama aynı mucizeleri hayattan beklemek üzer insanı. o yüzden burun çekerek hatta hönkürerek amelie izlenmeli ama melinda and melinda denen filmdeki şu replik akıldan çıkartılmamalı "life is manageable enough when you keep your dreams modest."
(bkz: amele yi seyrederken ağlamak)
(bkz: yaran yanlış okumalar)
son sahnelerde mutluluğun bir karaktere bu kadar yakışabilmesini gördükten sonra dökülen gözyaşları.
bir kısım erkeğin hayatı boyunca böyle bir kadına sahip olamayacağını anladığı an ki durumu.
yasamın sadeliği ve yumusaklılığıyla tanısma sonrası gözlerinden akan damlalara hakim olamamadır.mutluluğu yasamak ve yasatmanın kolaylığı amelieyi seyretmekten geçer.bir başka versiyonu amelie yi her seyredişinde ağlamak.