bugün

maç başı para falan alıyorsan eğer, iyi, hoş bir meslektir. ama tribündeki yöneticilerden ve seyircilerden falan en ufak hatada küfür yemek biraz koyabilir, zira ota boka bağırıp çağırırlar ve oyununu oynayamazsın doğru düzgün. çok biliyorlar ya... çok fazla pis iş de döner... eğer şanlıysan, altay'dan, gençlerbirliği'nden falan maçı izlemeye gelirler 40 yılda bir, sen de o gün patlama yaparsın, alırlar bonservisini prof. olur çıkarsın... amatör ligdeki herkesin hayalidir zaten bu.

he bide klişeleşmiş olgular da vardır. mesela; takımda 10 numarayı giyenler aynı zamanda %90 kaptandır. yetenekli, çalım atabilen ve topu ayağında biraz fazla tutabilen herkes ölümüne tekme yer rakibinden. hemen hemen bütün hocalar eleştirilere kapalıdır, dediğim dedik tiplerdendir. 10 kişiyi geçip gol atsan bile çalım atmanı istemez, pas yapmanı ister. çünkü takımı sen kurtarırsan, onun başarısının önüne geçmiş olursun, zira harika paslaşmalar yapan takımlarda, çok iyi top oynattığı sanıldığı için öne çıkan adam; teknik direktördür. (bkz: barcelona)