bugün

sorulma biçimi yanlış sorudur. düşük cümledir.

doğrusu sözlükte "allah kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi?" şeklinde mevcuttur.
yaratabilirse kaldıramıyacağına göre kadir değildir, yaratamazsa gücü her şeye yetmez gibi saçma bir kelime oyunu ile karşındaki inananın aklını karıştırma sorusu. genelde ilkokula giderken sorulan sorular arasındadır. bir ateist olarak bu soru komik gelmektedir.

daha mantıklıları için

(bkz: özdemir asaf şiirleri)
allah kaldıramayacağı ağırlıkta bir taş yaratabilir mi?nin bir başka versiyonu. üzerine 20 paragraf döktürülmüş, cevabı içinde gizlice ilam edilmiş soru. iki katı kapasitede bir nesre gücüm yetse de, bugün pazar. tevazunun da zamanı değil.

allah yarattığı taşı şeklinde...bir girişle soruya dönüştürülen her cümle kendi içinde yok olup gitmek kabulünü de yanında getirir. "yaratmak" fiili sorunun cevabı konumundadır. soru bitiş kısmından sonra oluşan işaretlerle geniş bir tezi ortaya koyuyor gibi görünse de, fiil örneğini daraltırsak izaha kavuşması ve sorunun gereksizliği görünür. herhangi bir şeyi yaratmaya muktedir olan onun karşılığını da yaratabileceğinden bu önerme, sunmaya çalıştığı tezin yapaylığı üzerinden bir eğilimle zihin çöplüğünde öğütülmeye alınır.

yaratmak eylemi neticesinin sonunda ulaşılan mevki tekrar tekrar dönülecek olan yaratılışın kabülü başlangıç noktasıdır. sorulan sorunun minimalist tarz ile evrimlenerek cevaplanmış şekli bu. diğeri de şu: "allah bana sordu da mı beni yarattı?" burada da yaratmak kelimesi sualin cevabı niteliğindedir. sorması için yaratması gerekir. yaratır, sorar, istemezsin, tekrar yok eder. fakat böyle bir seçim yok, sadece cevap olarak var.
böyle bir durum olsaydı o varlığın adı "Allah" olur muydu gibi bir soru akla gelmelidir.
(#16840454)
(bkz: bunu okuyan çocuk kör oldu)
bunu alan bunu da aldı:
(bkz: durdulamaz güç vs aşılamayacak engel)
üstünde incelikle düşünülmesi gereken soru.

2 sene önce baya kafa patlattığım sorgulamaya başlamamda ki büyük etkenlerden olan paradoks.
(#18318115)
yoktan var ettiği bilindiği için kaldıramasa oraya nasıl koyabilir muhabbetlerine girilmemeli. yokken var oluyor bir anda demek ki. hiç kurcalama. (bkz: kafayı yersin sonra)
(bkz: allah taşı kaldırmaz gezegeni indirir)
bir objeyi "kaldırmak" denen olgu tümüyle içinde mevcut bulunduğumuz evrenin fizik kuralları altında olan veya olmayan bir durumdur.. bu evrenin dışında, bu fizik kuralları mevcut değildir.. dolayısıyla, kendini zeki zanneden bir kısım çoluk çocuğun "allah kaldıramayacağı taş yaratabilir mi" "allah kendini yok edebilir mi" vb soruları temelsiz kalmaktadır.. çok basit de olsa bu temelsizliğe şöyle bir örnek verebiliriz belki; "kırmızı renk mi daha ağırdır, mavi renk mi?" diye bir soru sorsak, herhangi bir temele dayanır mı? hayır.. neden? çünkü renk ile ağırlık olgularının birbirleriyle bir ilgisi yoktur.. renk, sadece ve sadece gözümüze gelen ışık ışınlarının ilgili spektrumunda bulunan kısmının beynimizce yorumlanmasından ibarettir.. yani aslında "renk" diye birşey yoktur, bu sadece beynimizin yorumudur.. mantıksız ve temelsiz bir sorunun da mantıklı, temelli bir cevabı olmaz doğal olarak.. varlığın, yokluğun ne olduğu da yoktan var etme gücüne sahip* bir "yaratıcı" açısından çok da anlamlı değildir.. kaldı ki örneğin mevcut içinde bulunduğumuz evrende bile "enerji yokolmaz, sadece şekil değiştirir" diyoruz, yani evren içindeki hiçbirşeyin mevcut koşullar altında "yokolması" mümkün değildir.. dolayısıyla bu evreni dahi yaratmış olan "yaratıcı"nın kendini yok etmesi vb şeyler basit, sığ mantık içerisinde ele alınabilir ve "sorgu" yapıldığı zannedilebilir.. ayrıca, "yaratıcı" kendi koyduğu sınırların* da yine kendi uygun gördüğü şekilde dışına çıkmamaktadır, kendiyle de çelişmemektedir*..