bugün

çoluk çocuk gidenler için çok dikkatli olunması gereken yerlerdir.

korkuluklara yaslanmayın düşebilirsiniz, yürüyen merdivenlere dikkat edin bir tarafınız sıkışabilir, otomatik kapı çarpabilir.
tavan aralarina saklanmis, altinda iki saat boyunca oturanin kanser riskini onemli olcude arttirdigi bilim cevrelerince de kabul edilmis baz istasyonlari.
müşteriyi çalışan zannetmek.
kapitalizm tarafından bafilenme ihtimali her zaman ihtimaller dahilindedir.

1 liralık malı 3 liraya alıp bir de üstüne teşekkür edilebilir.

bazı alışveriş merkezlerinde ismail yk'nın yeni albümü bile dinlenilebilir. *
(bkz: vahşi kapitalizm)
güzide bir alışveriş merkezinde yıllardır çalışan biri olarak gözlemlediklerimi belirtmek isterim. benim için tehlike arz edenler;

* kimi zaman güvenlik görevlileri.
görevini ciddiye alanları tenzih ederek bir kısmı ( kapıda görevli olanların bir kısmı) kapıdan geçerken ötenleri kaale almıyorlar bile. çok kez dalıp çanta veya elimde torbayla geçsem de, geçeni görsem de uyarılmamışızdır görevli tarafından. hele yanında bir giriş kapısı daha varsa, o kapı önündeki görevli arkadaşıyla sohbet ediyorsa, rahatlıkla geçebilirsiniz dedektör altından.

* alışveriş merkezlerinin en üst katı olan yemek katlarında, bir kahve içip en ez beş saat aynı masada oturan tipler.
kesinlikle tehlikeliler. plastik sandalyede bacak bacak üstüne atmış (geçen saatler neticesinde, tabi adam da haklı napsın tutulmamak için pozisyon değiştiriyor sık sık) , elinde duduran plastik kahve bardağıyla oynayan, sağa sola bakan, baktıklarını rahatsız eden, elinde duran bardağın içinde kamış varsa eğer , içiyormuş gibi yapıp hüpür hüpür sesler çıkaran, içecek kolaysa bardağı sallayıp dipte kalan buzların çıkardığı sesle mutlu olan tipler yani. bence tehlikeliler. (her ne türde olursa olsun çevresine rahatsızlık verenler, rahatsız olanlar tarafından tehlikeli görülebilirler)

* sigara yasağından sonra mağazalarının depolarında sigara içmeye başlayan dükkan sahipleri. hayır bir şey değil tutuşacak bir gün mallar. depo dediğin kaç metrekare ki sanki?

* alışveriş merkezindeki aşıklar. neden dersen; çok tatlılar tamam. kötü bir şey desek şimdi kıskanıyor oluruz. erkek kolunu kızın omzuna atmış, kız erkeğin beline sarılmış, kafasını sevgilisinin göğsüne koymuş inan öyle yürüyorlar. yürüsünler bize ne tabi. ama kalabalık olan günlerde, aheste aheste yürüyen bu gençlerimizin arkasında duran ve onları geçmeye çalışan bir adam derse şayet " caddede mi turluyosun kardeşim" diye izle bak şenliği.

* kimi dükkan girişlerinde dedektör veya dükkan içerisinde kamera olmaması. dükkan sahipleri için bir tehlike bu da. zira vitrinde bulunan kimi şeylerin yok olduğu o anda farkedilmese bile, aylık mal sayımları yapıldığı günlerde ortaya çıkmakta.

* son olarak alışveriş merkezlerinin her katına özenle kurulan maketler. geçen hafta bizimkinde 5 metrelik bir tren vardı misal. o trene binmek için çalışan çocuklar, onlarla ilgilenmeyen kimi anneler, yıkılan maketler, çıkan gürültü, korkup ağlayan çocuk ya da makete dokunulmasın diye kan ter içinde kalan güvenlik görevlisi ve buna benzer şeyleri hergün izlemek zorunda kalmak. inanın bir tehlike ruh sağlığı adına.
genelde girişte bulunan palyaçolar yada animasyon ekiplerinin yaptığı gürültü sebeiyle dellenme yada sağır olma ihtimali.
amacı belli, planlı bir şekilde hazırlanmış tuzakalrdır.

örnekse, reyonları gezerken o da nesi? zemine koydukları bardaklar, kırılacak eşyalar vs. yok mu, bildiğin tuzaktır işte. amacı da bellidir. zaten satılacağı yoktur, bari ayak altına koyayım da çarpsınlar kırılsın nihayetinde ödemek zorunda kalsınlar parasını. evet aynen böyledir. tam siz üstlerden pirinç alırsınız, ayağınızla da üç beş parça kırarsınız. * * *