bugün

odtü endüstri mühendisliği mezunu, bir dönem ankara belediye başkanlığı yapan efendi ve kaliteli siyasetçi. mecliste kendisinin yarısı etmeyecek bir adamın * vekilliğini yapması türkiye'nin ne kadar üzücü bir hal aldığını gösteren tablodur. sağlığıyla girdiği yorucu savaşı atlattı derken tekrar yoğun bakıma girmiştir.
doktorların durumundan umutlu olmadığı chp milletvekili. dinlemesi zevkli bir insandı. tanrı yardımcısı olsun.
5 gündür komada verdiği yaşam mücadelesini maalesef kaybeden düzgün siyasetçi. nur içinde yatsın...
(bkz: allah rahmet eylesin)
aslen bulgaristan göçmeni olan, zamanında ankara belediye başkanlığı da yapmış, siyasetle beraber sosyal konularda ki büyük duyarlılığı ile de tanınan, bugün vefat etmiş chp milletvekili..
Yağma geleneğinden gelenlerin anlayacağı birşey değil bu.. Mansıp, makam sahibi olmanın "yeme hakkı doğurduğuna" inananların demokrasisinde böyle birini anlamak zor.. Ali Dinçer de o yüzden anlaşılmadan çekip gitti..

Güzel bir bahar günü uyanıyorsun.. Uyku mahmurluğu hâlâ üzerinde..
Güneşin ışığı evinin içine dolmuş.. Havada baharın taşıdığı çiçek kokuları.. Herşey keyifli bir güne işaret..
ilk çayını içerken eline aldığın gazetede bir dost yüzü görüp, altında da acı bir haberle karşılaşınca vuruluyorsun..
***

"Osmanlı'ya rüşveti ben soktum.." diye övünen Topal Rüstem Paşa'nın önünü açtığı "Koltukta oturdukça zenginleşen" devlet adamı tipinin tam tersi, bir fazilet mücahidi daha ecele teslim olmuş..
Ali Dinçer'i yakından tanıyan herkes, böyle ifade etmese de acı haberi duyduğunda böyle düşünmüştür..

SiYASi HIRSLAR
Ankara Belediye Başkanlığı'na aday olduğunda yirmi dokuz yaşındaydı.. Yakınları mahkeme kararı ile yaşını büyüttüğünü söylerler..
OTDÜ mezunuydu.. Bulgaristan'dan gelme bir göçmen çocuğuydu.. Alabildiğine yoksuldu.. O parti içinde belki de vizyon sahibi tek adamdı..
Nitekim "Ankara Metrosu"nu projelendirdiğinde memleket daha "metro" sözcüğünü telafuz etmiyordu..
Metro ihtiyacı ne ki?
Ahalinin fikrince "Birinci Boğaz Köprüsü" dahi lükstü.. Ne gereği vardı?
O dönemin halkcı siyasetçilerinin sicilinde "Boğaz Köprüsü'ne karşı eylem" mutlaka vardır ve halkçılıkla övünme sebebidir..
Ankara Metrosu'na başlayamadı.. En başta partisi karşı çıktı.. Partisinin halkçı lideri, engelledi..
Daha otuzlu yaşlarının başında bir adam Türkiye'nin ilk metrosunu yaparsa.. Yarın gelir, partinin genel başkanlığına talip olur, diye..
O genel başkanın karşısında "Türkiye'nin ilk Boğaz Köprüsü'nü yapan" bir siyasi rakibi vardı..
Eğer Ali Dinçer'e ayak uydurabilse o da "Türkiye'nin ilk metrosunu yapan başbakan" olarak tarihe geçecekti.. Akıl bile edemedi..

***

Onun değerini ilk farkeden ise siyaseten hasmı Süleyman Demirel'di.. Böyle bir kafanın statikocu bir partinin potasında eriyip gitmesine üzülüyordu..
Para bulabilmek için Başbakan'ın Güniz Sokak'taki evinin önünde çadır kurup, orada yatıp kalkan Belediye Başkanı'na "Ali Bey gel.." deyip haber gönderdi..
"Gir bizim partiye.. Sana Metro'yu da yaptırayım, başka projelerini de.."
Teklifinde samimiydi..
Kabul etmedi.. O dönemde henüz otellerde siyasetçi pazarı kurulmamıştı..
Parti değiştirmek, en azından takım değiştirmek kadar kabul edilemez bir döneklikti.. Partisinde kaldı..

PARASIZ BAŞKAN
Belediye'nin kasasında beş kuruş yoktu.. Çalışanlarına yedi sekiz ayda bir maaş verebiliyordu..
Çalışanlar ikide bir greve gidiyor, şehri pislik götürüyordu..
Bir keresinde yüksek bürokratların, paşaların oturduğu lojmanların kanalizasyon borularını saman dolu torbalarla tıkattı..
Bürokrasi de halk gibi bağırınca grevcilere para verildi, Ankara nefes aldı..
Ona rağmen Türkiye Belediyeciliği'nde ilk olan yığınla proje yarattı, çoğunu uyguladı..
ilk tercihli yollar, yaya bölgeleri, yer altı geçitleri..
Bir önceki başkanın dört yıllık dönemde yaptığı yol açma, asfaltlama çalışmalarının altı yedi katını bir yılda o parasızlıkta yaptı..
Türkiye'nin o siyasi kargaşasında övünme keyfini bile yaşayamadı.. Nasıl övünsün ki?
Günde dört, beş kişinin siyaseten katledildiği kanlı bir iç savaş yaşanırken kim yolu, asfaltı dinlerdi?

***

12 Eylül darbesi ile bitti belediyeciliği.. Beş parasızdı..
Şimdiki ortalama vatandaşın inanacağı birşey değil ama öyleydi.. Babası bir Bond çanta içinde kahve kahve dolaşıp saat satıyordu..
Başkan, görevdeyken de saat sattı.. Görevi bittikten sonra da.. Büyük Başkan oğluna harçlığı böyle verebiliyordu..

FIRSAT ÇOKTU
Bir ihalenin rakamı ile şöyle bir oynamak, bir araziyi imara açıp rantına ortak olmak, bir imtiyazı verip yakınlarından birini ortak yapmak..
Yapamaz mıydı? Rahat rahat yapardı.. Aklına bile gelmedi..
Bir dairenin başında bulunan en yakın arkadaşını birgün odasına kapattı.. içerden yumruk sesleri, bağırmalar geliyordu..
Müthiş bir hesaplaşmaydı.. Galiba yakın arkadaş, başkanın akıl edemediği şeylerde biraz hevesli çıkmıştı..
Akşam odadan çıktılar..
Bizimkinin kalın bilekleri vardı.. O bileklerin taşıdığı yumruklar da arkadaşının kaşı gözü de şişmişti..
Ertesi gün arkadaşı ve ekibinde kim varsa belediyeden gitti.. Medyaya tek kelime sızmadı..
Akçalı işlerde yakın arkadaşı tarafından vurulmak çok ağırına gitmişti genç başkanın..

"VER BAKALIM"
Balkan komitacılığına özgü tekniklerini geliştirmişti.. Belediye'nin boş kasası ile iş yapabilmek için haraç alıyordu..
iş adamısın.. imkânın çok.. Belediye'den milyarlık bir isteğin mi var? "Git, filanca marka iş makinasını al.." diyordu önce..
Böyle böyle Ankara'da Türkiye'nin en büyük asfalt şantiyesini kurdu..
Bir milyon çocuk kitabı bastırdı.. Kaynağını çöpe atılan kırpık kağıtlardan çıkararak.. Ankara bebelerine bedava dağıttı..
Şimdikiler çuvalla bakliyat, bedava ekmek dağıtıyor..

***

Beş parasız oturduğu, beş parasız hizmet verdiği ve beş parasız ayrıldığı o koltuğa sonradan oturanlar onun ürettiği projeleri yapıp, övgü yağmaladılar..
Onun yerine oturtulan 12 Eylül Paşası'nın tek yaptığı büyük icraat ise binanın içindeki çöp kovalarını aynı renge boyamak ve bir hizada durmasını sağlamaktı..
Hapisten çıkınca Suudi Arabistan'a mühendis olarak gitti.. Karşılaştığımızda "Düzenli aylık almak neymiş öğrendim.." diye şaka yapıyordu..
Onurlu adamdı.. Onuruyla siyaset yaptı.. Dünya malının bir katresine tenezzül etmeden bu dünyadan çekip gitti..
Tanıyanların, bilenlerin yüreklerini acıtarak..

selahattin duman
izmir atatürk lisesinde bir dönem din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile tanınmış hocadır. kendisi hala orada mıdır bilmiyorum ama küfürlü din dersi işlenebileceğini tüm kamuoyuna göstermiştir.
güncel Önemli Başlıklar