bugün

akplilerin devamlı orda burda söylediği yalandır. örnek: http://www.internethaber....-inonu-tweeti-768720h.htm

yok efendim lozanda inönü Suriye, Mısır, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanları verip gelmiş.
bre gafiller, cahiller. balkanları 1912'de balkan savaşlarında, libyayı 1911'de trablusgarp savaşında, mısırı 1882'de, suriye, filistin, kudüsü 1. dünya savaşında kaybettik. lozanda serv'de damat ferit paşanın verdiği anadoluyu ve osmanlının batılılara verdiği limanları ve demiryollarını, maliyeyi denetim, kullanım ve işletme hakkını geri aldık.
aldığı nefes bile yalan olanlardan beklenecek yalandır. bunlar, taha akyol'un deyişiyle, "özel eğitime" tabi tutulmuş şahıslar (bkz: bilgisizliğin cüreti son derece hüzün vericidir).
ingilizlerle savaşmaya göt yemediği için lozanda masaya oturmak zorunda kalanların bugün lozanı büyük bir zafermiş gibi anlatmaları ironiktir.
Madem lozanda masaya vurdun "sikerim ananızı" dedin. misak ı milli sınırlarını koruyaydın derler adama.
Lozanda sınırların çizilirken ses çıkarmadın. 1926 da misak ı milli topraklarını bırakırken götün yemedi üstüne yürümeye.
ingilizlerin istanbuldan musul kerkük karşılığında çekildiğini herkes bilir.
serv anlaşması ile verilen toprakların milli mücadeleler neticesi ile geri alınmasının eseridir lozan.
itifak devletleri olarak mağlup çıkılan 1.dünya savaşının neticesinde, itilaf devletlerinin topraklarımızı paylaşmasını konu alan sevr anlaşmasındaki sadece aşağıdaki tek hükme bir göz atın:

Kürt Bölgesi (madde 62-64): ingiliz, Fransız ve italyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek

lozanı beğenmeyen akp'nin sevr'i tekrar devreye sokma çabasını anımsatmıyor mu?

Not:sevr'i sadece yunanistan tanımıştır.
musul kerkük'ü almak için atatürk'ün 1926'da orduyu hazırlatması neticesinde ingiliz ajanlarının kürtleri ayaklandırıp şeyh sait ayaklanmasını çıkarttığını bilmeyen cahillerdir.

kurtuluş savaşında çanakkale ve trakyayı vermek istemeyen ingilizlere karşı türk ordusunu ingiliz ordusunu kuşattıran atatürk ingilizlerin kendileri için savaşacak sömürge asker bulamaması sonucu seve seve! buraları da terkettiğini yine bilmeyecek cahillerdir.

atatürk ve inönü'yü bir terorist örgütten bile askerleri kaçıran, pkk ile masaya oturan kendi liderleri ile karıştırmaktadırlar.
Ne tuhaf bir travmadır. Püsküllü okuyan tarih okudum sanıyor.
Biraz uzun olacak sabırla okuyanlar için.

Tarih tarih gidelim.

1. Lozanda ege adalarını kaybettik palavrası:

Öncelikle ege adalarını biz tee 1911 de trablusgarp savaşında kaybettik.
italyanın ege adaları işgaline cevap veremedik. Çünkü donanmamız yoktu.
imzalanan uşi anlaşması isviçrenin lozan kentinde inzalandığından literatür adı lozan anlaşmasıdır.
Fesli salyalı bağırtısıyla diyor ya adaları lozanda kaybettik. Evet doğru fakat hangi lozanda. 1912 lozanında.
Adam yemin etse başı ağrımaz yani.
Gelgelelim 1923 te ki lozan anlaşmasında yine donanmamız olmadığı halde siyaseten bastırıp gökçeada ve bozca adayı sınırlarımıza kattık. Yanisi ada aldık bişey vermedik.
Ege adalarını alsaydık ya diyenlere soru. Donanman yoksa nasıl alacksınız. Dursunun temelin balıkçı takalarıyla mı?
90 lı yıllarda hatırlarsınız kardak krizinde yunanlılar bizimdir deyip asker çıkarmış, sıkıysa gel al demişlerdi. Bizim satlar da gidip aha geldik ve aldık dediler.
ironin aslı için daha dramatik bir örnek vereyim.
67 den itibaren kıbrısta makaryosun densizlikleri şiddetle artarken biz tee 74 e kadar adaya müdahale edemedik. Neden çünkü silahlarımız natonundu gemilerimiz uçaklarımız natonundu. Ve abd bu silahları kullanamazsınız tehdidinde bulunuyordu. Biz gidemiyorduk.
Rumlar ise hem şiddete devam ediyor hemde radyolarda Türkçe "bekledim de gelmedin" türküsünü çalıyordu.
Peki 74 te noldu. Rahmetli kaddafi cephaneliğini açıp ne istiyorsanız emrinizde dedi.
Gittik. Ve gerekeni yaptık. Bizim radyodan cevabımız ise " bu kadar yürekten çağırma beni bir gece ansızın gelebilirim""...
Demem o ki 2. Lozanda ege adalarını alamazdık ne donanmamız vardı ne de askerimiz...
Sevre gelelim.
Sevr öncesi niyetlerini ateşkeste zaten ortaya koydular.
Tarihin en rezil ateşkesidir.
Bir ulusun onuru bu kadar ayaklar altına alınır.
Ateşkesin ruhunda yoktur bu.
Kuvva direnişe geçer
Ocak 1920 misakı milli ilan edilir.
Mart 1920 meclis işgal edilir.
Nisan 1920 TBMM açılır
Ağustos 1920 sevr imzalanır.
Sevr için şurada itiraz eden tek adam topçu feriği ali rıza paşadır.
Şura zaten damat feritin gölgesinde geçer. O ise zaten ingiliz muhibbidir bu coğrafyayla ilgisi yoktur.
(Ne zaman konumu tehlikeye düşse soluğu pariste londrada alan bir adamdan ne beklenir )
Vahdettin ise devleti makamı saltanat ve hilafete indirgemiş bir mantıkla hareket eder.
( bu konuda yalnız da değildir. kuruluş savaşının bile saltanatı kurtaran savaş olarak gören kuvvacılar vardır ne hazin)
Şura sonucu sevr heyeti imzaya gider. Dünya tarihinin yine komik ve aşağılayıcı ( ve fakat ayastefanos gibi kağıt üzerinde kalan ) sevr imzalanmıştır.
Dönemin hukuku gereği meclisi mebusanın onayı gereklidir. Fakat sitasi literatürde de jure (hukuki) olarak geçen bu hukukun uygulayıcısı olan meclisi mebusan artık yoktur.
Haliyle de facto (fiili durumda)
kimin sorumluluğunda elbette padişah ve istanbul hükümetinindir.
Onlar ise anadoluyu temsil meşruiyyetini çoktan kaybetmiştir. O zaman anlaşmanın muhatabı kim kalıyor. TBMM. TBMM ne diyor. istiklali tam için son nefere kanın son damlasına kadar savaş. Yani sevri bir görüşelim değerlendirelim bile demiyorlar. Ki kurtuluş savaşında sevrin defalarca güya yumuşatılmış versiyonlarını konferanslarda dile getirdiler. Dinleyen kuvvacı oldu mu hayır.
Gelelim 1923 lozanına.
Lozanda misakı milliden taviz verildi mi kağıt üstünde evet.
Gelgelelim dönemin tarihi koşullarını bilmeden ahkam kesmek olmaz.
En kolayından başlayalım.
1. Batum neden lozanda alınmadı.
O dönemde self determinasyon gereği batumu istesekte alacak bir pozisyon ortadan kalkmıştı. Çünkü önce rus savaşında ardından ingiliz işgalinde batum Türk müslüman nüfusu karadenize göç etmiş, onların yerine gürcüler yerleştirilmişti. Hasılı batuma sorduğunuzda alacak cevabınız hayırdır.
Peki misakı milli ne diyordu
Mondros ateşkesi 1918 esnasında nüfusu Türk ve müslüman olan yerler misakı milli sınırlarını oluşturur.
Peki batumda bu nüfus kaldı mı hayır.
Cemiyeti akvam self determinasyonu kabul etmiş mi evet. Her iki açıdan batumun istenmesi dayanağı ortadan kalkmıştır.
Oysa SSCB daha önce işgal ettiği kars ve ardahanı savaşşız tbmm ye teslim etmiştir.
2. Boğazlar. Aslında ege adaları ile aynı gerekçeyledir.
Cihan harbinde bile alman silahlarıyla savaştık.
Rusyanın tarihi irredantası değişmemişti hatırlatırım. Rusya 300 yıldır boğazları istiyordu.
Peki donanmanız yoksa nasıl boğazları alacaksınız. Ki boğazlar bir çokuluslu bir komisyon tarafından muvakkaten hukuku daha sonra belirlenmek üzere sonra halline karar verilmiştir.
O hal ise 1930larda montrö boğazlar sözleşmesi ile hukuka bağlanmıştır.
Yeri gelmişken anlaşmalar süresizdir. Yani bir sonraki savaşa kadar sürer. Sözleşmeler sürelidir. Montröde 20 yıllıktır. Zaten 1956 da süre dolduğunda Türkiye durumu birleşmiş milletlere taşımış itiraz eden olmadığından sözleşme anlaşma hukukuna yükselmiştir.
Boğazda askerimiz de donanmamız da kışlamız da askeri okulumuz da ( kapatılmasaydı) mevcuttur.
3. Hatay
Fransanın işgalinde taviz vermediği hatay yine self determinasyon gereği hukuku ötelenmiştir. Suriye devleti kurdurulup hatayın kaderini suriyeye bırakılmak istenmiş Türk nüfusu yetersizdi. Keza bağımsız hatay devleti kuruluncaya kadar Atatürk tarafından yurdun dört bir yanından Türk hataya yerleştirilmiş böylece olası bir referandumda hatayın yol haritasını Türkiye lehine belirlemesi garantiye alınmıştır.
Ki ilk toplantısında hatay meclisi oybirliği ile Türkiyeye katılma kararı alınmıştır.
Ki bu Atatürkün öldükten sonraki zaferidir. Kendisinin dilinden "40 asırlık Türk yurdu kaderine terkolunamaz." Bırakılmadı da. Misakı milliye uygun olarak anavatana katıldı.
4. Lozan neden uzadı.
Çünkü dertleri püsküllüzedelerin pelesengi gibi hilafetin kaldırılması laiklik palavraları değildir.
Azınlık okulları kapitülasyonlar vs gibi ülkeyi kontrole sömürmeye devam edecekleri bir askıda bırakma asıl dertleridir.
Oysa M.Kemalin lozana gönderilen ekibe çizdiği kırmızı çizgi neydi:
Yukarda belirttim "istiklali tam"
Bunu alıncaya kadar direttik.
Kesinti detaylarını okuyun.
5. En netameli konu musul.
Musul cihan harbinde elden çıkmış petrolün keşfiyle ingilizi geçtim almanın abd nin gözünü diktiği yerdir.
Ve aslında halledilemeyen tek konudur.
Peki neden.
1. ingiltere tüm gücüyle işgal etmiştir.
2. TBMM kurtuluş savaşını musulda yapmamıştır.
3. Musul lozanda ingiltereyle yapılacak protokole bırakılmıştır.
Gelgelelim kimse kuzey ırakta berzenci krallığı kurdurulduğunu süleymaniyenin bombalandığını bilmez. Bu kaos ortamındaki görüşmelerde ingiltere cemiyeti akvamın veto yetkilisidir.
( bir diğeri fransa)
1924 te Türkiye musul için askeri bir operasyon hazırlığındayken ingiltere bölgenin feodal yapısından yararlanıp feodal dini isyanları organize eder.
Bir ülke içerde bir mesrleyle uğraşırken bir dış harekat yapamaz çünkü çıkarılan isyanı o dönemde anadoluda bir anda kaynayan kazana çevirecek motto hazır " din elden gidiyor"
Bunu ortalama bir muhafazakara söylediğinizde yapmayacağı çılgınlık yoktur. Haliyle musul operasyon ordusu ( ki komutan olarak kazım karabekir seçilmiştir) tüm enerjisini isyanı bastırmaya harcamak durumunda kalır.
ilginç olansa mahkemelerdeki zabıtlarda şu görüşmeler çok ilginçtir. Yunan ingiliz işgale başladığında payitaht halifelik işgal edildiğinde din elden gitmiyor muydu. Cevapları sukut cezaları idam oldu ki bütün hainler vatana ihanetten yargılanıp idam edikdiği halde fotoşopla idam edilen hırsız katil kim varsa altına işte asılan alimlerimiz diye bu saf anadolu insanını kandırmaktan hiç vazgeçmediler. ingiltere bir oldu bitti ile bölgeleri birleştirip ırak devletini cemiyeti akvamda kabul ettirir.
Artık musulda ( çünkü yeterinde arşiv tapu yağmalanmış ) self determinasyonda Türkiye lehine bir sonuç üretilemez hale getirildiği gibi musul kerkük erbil bütün kuzey ırak yani ırak devletine tescil ettirilmiştir.
O günlerde cemiyeti akvamı sadece ingiltere ve fransa domine ediyor abd ve sscb ise monreo doktrini tabir edilen içekapanıklık politikası güdüyordu. Yanisi musul tezgahlarla ıraka bırakıldı. Petrol geliri isesonraki Türk hükümetleri tarafından takip edilmedi.
Gelgelelim suriye ve ırak hakkında olası parçalanma durumunda Türkiye müdahale hakkını saklı tutar. Nitekim bugün suriyede işgalci değil iş bu saklı hakkını kullanmak durumundadır.
6. Gelibolu yarımadası lozanda ingilize peşkeş çekilmişmiş.
insaf yine yok.
Ordaki madde peşkeş değildir. Çanakkale savaşının yarımadanın neredeyse tamamına yayılan cepheleri dünyanın son şövalyen savaşına tanıklık eder. işte bundan dolayı yarımada yerleşime açılmasın sanayi felan kurulmasın eski köyler hariç tarihi sit kabul edilsin maddeleri bir tarihe saygı metnidir. Her yıl giden biri olarak yarımadada ben ingiliz tesisi limanı vs görmedim. Fakat Atatürkün yaptığı hamlelerin teker teker ve "babalar gibi"!!! satıldığını çok gördüm.
7. Final konusu ise gizli protokol var mış 2023 te bitiyormuş palavrası.
Bir kere uluslararası gözlemciler ve cemiyeti akvamın şartı gereği gizli protokol mümkün ve geçerliliği olmayan lozan öncesinde kalmış bir olaydır. Süresi ise sonraki savaşa kadardır.
işin ironisi de şurada
Hani desem ki ey püsküllü madem bu kadar gizli, bu gizli belgeye sen nasıl ulaştın. Bir ingiliz ajanı değilsen bu belgeye sıradan ingiliz yurttaşı bile ulaşamaz.
Yoksa sen ingiliz ajanı mısın?
Uzun oldu farkındayım fakat bu gönüllü ingiliz muhibi püsküllü ve onun tilmizi kripto fetöcü armağangillerden yalan makinası müftüoğluna oradan kalemi satılık tetikçi necip fazıla( ki enterasan biçimde bunların hiçbiri tarihçi değildir) ne LOZANı ne TBMM yi ne ATATÜRKü ve DEVRiMLERiNi doğru ve gerçekçi yorumlayacak izanları ne de bunlar hakkında yalan dolan iftira atmaktan çekinecekleri vicdan ve insafları vardır. Onları okuyup dinleyenler inananlar asıl ingiliz tezgahına ilmik örenlerdir bilesiniz.
5 dakikalık bir araştırma ile yalanlanabilecek olan bir argümanı gerçekmiş gibi sunmaları büyük bir aptallık örneğidir.