önce ülke içinde mezhep ve dincilik temelinde düşman yaratmakla başladılar. halkı böldüler, darbe edebiyatıyla korku verip laikleri devlet aygıtından tasfiye ettiler ve seçim kazandılar. demokrasiyi genişleteceğiz yalanıyla anayasa referandumunda, tarih bilgisi sıfır, yetmez ama evetçi ahmaklar ve özerklik elde edeceklerini sanan aptal kürt milliyetçilerinin desteğiyle yargıyı ele geçirdiler. sonra kendilerine hizmeti geçen hempaları gülen'cileri yeni düşman ilan ettiler. oylarını konsolide ettiler. sıra dış düşman yaratmaya geldi. israil'e karşı "one minute" atraksiyonuyla ve mavi marmara olayıyla kamuoyu desteği kazandılar.

seçim kazanmak için sosyal ve ekonomik vaatlere hiç ihtiyaçları olmuyordu. zira, yerine getiremeyecekleri vaatlerde bulunmak zorunda kalmamaları oy kaybını da önlerdi. mal meydandaydı. cahil yığınlar, ülkenin nereye gittiğini göremiyorlardı. hoş, bazı solcu ve liberal mürekkep yalamışlar bile gerçeği göremedikten sonra, halkın bir kesiminin görmemesi acayip kaçmamaktaydı.

daha sonra, düşman göründükleri israil'in can düşmanı olan ve çok sıkı fıkı oldukları esad'ı düşman ilan edip iç savaş çıkmasına yardımcı oldular. böylece israil'den de bir anlamda özür dilemiş oldular.

son olarak da rusya'yı düşman ettiler.

görüleceği üzere, iç ve dış düşman yaratmak, tarihte olduğu gibi, totaliter rejimlerin var olmasının tek yolu. tabii gidişlerinin yolu da böyle döşeniyor.

peki, sırada kim veya ne var ? bir savaşı kışkırtıp ülkede karşıtları hain ilan edip dikensiz gül bahçesi yaratmak mı ?
yakında bokuyla kavga ederlerse şaşırmam.