bugün

--spoiler--
Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

--spoiler--

kaynak;
http://www.turkish-media....zab-suresi-ayet-50-51-52/
50. ey peygamber! biz sana özellikle şunları helal kıldık. bu âyette, peygambere, layık ve faziletli olan hanımlar zikredilmiş ve beyan buyurulmuştur. çünkü;

1. "ecir"lerini yani, mehirlerini verdiğin hanımların. şüphesiz mehıri verilmiş olan hanımın gönlü verilmeyenden daha hoştur.

2. bir kimsenin bizzat kendisinin katıldığı savaşta ganimet olarak sahip olduğu cariye, elbette satın aldığı cariyeden daha temiz ve daha şüphesizdir.

3. kendisi ile birlikte hicret eden akrabaları da hicret etmeyenlerinden daha şereflidir. bununla birlikte bazılarının dediği gibi, mehrin önce verilmesi peygamberin özelliklerinden olması da ihtimal dahilindedir. nitekim amca ve hala, dayı ve teyze kızlarının helal olmasında "seninle birlikte hicret edenler,.." diye kayıtlanmasında peygamber (asm)'in özelliğinin olması ağır basmaktadır.

bunu şu rivayet de destekler: ebu talib'in kızı ümmühanî şöyle demiştir: "resulullah (s.a.v.) önceleri, benimle evlenmek istemişti, ben özür diledim; o da özürümü kabul etti. sonra da allah teâlâ bu âyeti indirdi; ben ona helal olmadım. çünkü ben onunla hicret etmemiştim. ben tuleka'dan, yani serbest bırakılanlardandım." bunun gibi "ve kendisini peygambere hibe eden mümin bir kadın,.." yani kendisinin mehirsiz olarak peygambere nikahlanmasına razı olan kadın, fakat bu mutlak değil, "peygamber o'nu nikah etmek istediği takdirde," böyle mehirsiz olarak nikah da peygamberin özelliklerindendir. bazıları meymune binti haris, zeyneb binti huzeymetel-ensariye, ümmü şerike binti câbir ve havle binti hakîm, bu şekilde kendilerini bağışlamışlardı demiş ise de, i̇bnü abbas bunun gerçekten meydana gelmediğini, yani peygamberin bu şekilde hiçbir kadın ile evlenmediğini söylemiştir. "bütün bunlar sırf sana mahsus olmak üzere helal kılındı, müminlere değil.", çünkü zikrolunan kayıtlarla hepsinin helal olması diğer müminler hakkında gerçekleşmiş değildir. sayıca da, şekilce de fark vardır.

"onlara hanımları ve "mülk-i yeminleri" olan cariyeleri hakkında farz kıldığımız, takdir buyurup karara bağladığımız hükümleri gerçekten bilmişizdir." yani onlara layık olanı menfaat ve yararlarını bilerek takdir etmişiz ve bildirmişizdir ki, nisa sûresi'nde geçtiği üzere dörde kadardır, onun için bu beyan olunanları diğer müminlere değil, sadece sana helal kıldık. "şunun için ki sana hiçbir zorluk, bir darlık olmasın." olmasın da kalbin huzur içinde ilahî vahyin ortaya çıktığı yer olsun.(...)

51. onlardan dilediğini geriye bırakırsın. dilediğini de yanına alırsın. birden çok hanımı olanlara sıra ile bir nöbet izlemek vaciptir. buna "kasm" denilir. fakat peygamberin özelliklerinden olmak üzere ona "kasm" vacip kılınmayıp kendi dilemesine bırakılıyor. "azlettiğin, yani bıraktığın yahut boşadığından arzu ettiğine dönmen durumunda da üstüne bir günah yoktur. bu hüküm," yani tertib üzere nöbetle "kasm" sana vacip kılınmayıp böyle senin arzu ve dilemene bırakılması, "onların gözlerinin aydın olmasına ve gözleri aydın olup da üzülmemelerine ve senin kendilerine verdiğin ile yaptığın davranış ve ihsan ile hepsinin hoşnud olmalarına daha elverişlidir." çünkü o, bir kere hepsinin eşit oldukları bir hükümdür, sonra sen aralarını eşit tutar "kasm" yaparsan, onu senin bir ihsanın bilerek sevineceklerdir. ve eğer bazısını tercih edecek olursan, onu da allah'ın bir hükmüyle yaptığını bilecekler, yine gönülleri hoş olacaktır. bundan anlaşılır ki hanımları sevindirmek, gönüllerini hoş etmek de şeriatın gözettiği maksatlardandır.

"kalblerinizdekini allah bilir." hatırınızdan neler geçiyor, gönüller neler istiyor, ne duyguda, ne niyette bulunuyor hepsini bilir. onun için kalplerinizi de güzel tutmaya çalışın. "allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır." alîm, mübalağa ile alîm, çok, pek çok bilir; onun için gizli açık neyiniz varsa bilir. fakat halimdir, ceza vermekte acele edivermez, mühlet verir, ihmal etmez; o halde cezanın geri bırakılmasından dolayı aldanmamalı ve çok titizlik etmemelidir.

52. "sana bundan öte kadınlar helal olmaz." muhayyer kılınıp da seni tercih eden dokuz hanımından başka kadınla evlenmek caiz olmaz. bu hanımlar, aişe binti ebi bekr, hafsa binti ömer, ümmü habibe binti ebî süfyan, sevde binti zem'a, ümmü seleme binti ebi ümeyye, safiyye binti huyeyyi'l-hayberiye, meymune binti'l-harisi'l-lilâliye, zeyneb binti cahşi'l-esediye, cüveyriye binti'l-hârisi'l-mustalikıyyedir. allah hepsinden razı olsun. "onları başka hanımlara değiştirmen de olmaz." yani bunları boşayıp yerlerine başka kadınlarla evlenmen de caiz olmaz. onlar allah ve resulü'nü seçtikleri için allah teâlâ da onlara böyle ikram ve lutufda bulunmuş, resulullah (s.a.v.) de vefatına kadar sadece bu hanımlarla evli kalmış vefatında da onlar müminlerin anaları olarak kalmışlardı. "güzellikleri hoşuna gitse bile." alacağın kadınların güzellikleri, senin takdirine layık olmaları varsayılsa bile helal olmaz. ibni atiyye tefsirinde der ki: bu ifade, bir adamın evlenmek istediği kadına bakmasının caiz olduğuna delildir. nitekim mugire b. şu'be ve muhammed b. mesleme hadisleriyle sünen'de de varid olmuştur. "ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç." çünkü onlar helal, "bununla birlikte allah her şeyi gözetliyor." onun için o'ndan korkmalı, koyduğu sınırları aşmamalı, helalden harama geçmemeli. yukardaki ayetin eki mahiyetinde olan bu son cümle, yukarsını tamama erdirirken aşağısına bir ön giriş oluyor.

(elmalili muhammed hamdi yazir, kur'an-i kerim tefsiri)