bugün

ağlamanın yada gülmenin yada en kötüsü ikisininde hissedilmiyor olduğunu gösteren insan eylemi.
acıya gülmektir.
sıçarken işeyebilmek ya da işerken sıçabilmek kadar olası durum.
eski türk filmlerinde genellikle kötü kaderi karşısında çaresiz kalıp birdenbire deliren oyuncuların kolpa eylemi.
"rahmetli adile naşit olsaydı nasıl yapabileceğini canlı canlı görürdük" diyerek yapılmasının zor olduğunu belirttiğim eylem.
çok iyi bir özelliktir.

ama bir yandan da kötüdür.
çünkü tam olarak ağlayıp rahatlamayan insan sorunlarını içine atıp daha ağır yaşayacaktır ilerde sonuçlarını.
(bkz: hem ağlayıp hem gülmek)
hayata sıkı sıkı sarılan kafasına taktığı şeylerin çocukça olduğunu dikkate alınmaması gerektiğini anlayan ağladığına gülen insandır.
(bkz: sinir bozukluğu)
yaprak dökümü trajedilerinden gözleri şişmiş bünyenin reklam arasında avrupa yakası na geçmesi halinde anında vuku bulan ruh durumu.
ikizler burcu kadini icin cok kolay olan eylem.
daha tehlikelisi gülerken ağlamaktır..kesin sinir bozukluğu, anksiyete, depresyon, manik depresif durumların birbirine karıştığına delalet eder.
sinirlerin yıpranması sonucunda karşılaşılabilecek durumdur. kavga eden; çocuğun kaşını yaran, daha sonra sırasına geçip ağlayan; birkaç dakika sonra "yetmemiştir" diyip çocuğu ikinci kez döven bir arkadaşım vardı.
öküz şebek kırması bi sevgiliye sahip olunması durumunda bolca yaşanabilecek durum. önce kırar yarar ağlatır, sonra takla atmaya başlar dayanamazsın.
böyle sevgilin olsun ağlat ağlat güldür.
aklıma gelen ilk imge; kafasını hafif aşağı eğmiş, ağız kısmını gerginleştirerek gözyaşlarını, göz torbası hizasında nazikçe silen bir kadın oldu.
balataların gevşediğine delalettir. aman dikkat.*
nasıl yapıldığını idrak etmekte çok fazla zorlandığım bir eylemler silsilesidir.

evde toplanıp bir film izliyoruz, arkdadaş milletiyle . film güzel. baştan sona izlerken hep beraber acı çektiğimizi sanıyorum ben. acı derken; kendi hayatlarımızdan bir şeyler bulmuşuz filmde, kendimizi izliyoruz ya. bu klişe işte. bilirsiniz. aslında ordaki johnny yerine kendimize veya bir tanıdığımıza ağlarız, üzülürüz.

neyse, insanlarla aynı şeyleri hissetmekten dolayı keyif aldığımı hissediyorum o anlarda, ki bu nadiren olduğu için de seviniyorum.

filmdeki son sahne geliyor. feryat figan edenler, çaktırmadan ağlayanlar falan ve filan. film bitiyor.

ışıklar yakılıyor. ben hala fimdeki kendimi düşünürken. nasıllarla dolu dakikalar geçirirken.- ki bu beni bir melek yapmaz.-

arkadaşlar kıkırdamaya başlıyor, mutfağa gidip geldikten sonra.- ki bu onları bir şeytan yapmaz-

ama sıkı bir bakış atmama engellemiyor onlara. nasıl böyle olabiliyorlardı. az önce hıçkırıp şimdi kahkaha atabilmek, ya da bahislerden bahsetmeye başlayabilmek.

kendimi, onları yargılamamak için tutsam da dakikalarca.

şimdi anlıyorum nasıl bir samimiyetsizliğin fotoğrafı içerisinde yer aldığımızı o gece.